Kaos Yürüyüşü / Chaos Walking

Kurtulsam Sesimden…

Chaos Walking (Kaos Yürüyüşü)“, özellikle gençlerin geleceğe dair hikâye ve distopik anlam ihtiyacına cevap veren eserleri ile tanıdığı yazar Patrick Ness‘in dilimize de çevrilen kitapları arasında en bilineni ve satanı kuşkusuz. Yazarın Christopher Ford ile birlikte senaryosuna da katkı sunduğu “Kaos Yürüyüşü” filmi, “Geçmişi Olmayan Adam“, “Bay ve Bayan Smith“, “Medusa Darbesi“, “Dürüst Oyun” ve “Jumper” gibi belirli tür filmleri ile geniş kitlelerin beğenisine sahip yapımların yönetmeni Doug Liman tarafından çekildi.

Film, bize önce garip bir evrenin perdesini aralayarak başlıyor. Bu yeni dünyada tarihler milattan sonra 2257 yılını göstermekte. İnsanlar bildiğimiz yapıda değildir. Burada akla gelenler hiçbir şekilde gizli kalmamaktadır. Bir düşünsenize aslında aklımıza gelenler şayet dış dünyaya hiç bir süzgeçten geçmeden yansıyabilseydi. Artık ilişkilerimizin halini siz düşünün.

Benzer bir temayı 2015 yılında Çağrı Bayrak‘ın yönettiği ve başrolünde Engin Günaydın‘ın olduğu “İçimdeki Ses” filminde de görmüştük. Neyse biz filmimize geri dönelim: Todd Hewitt (Tom Holland), tüm kadınların ve tabi olarak da annesinin yerlilerle savaşında öldüğünü bildiği garip bir evrenin, yeni dünya’nın uzak gezegeninin bir kahramanıdır. Aslında filmin ilerleyen sahnelerinden anlaşılacağı üzere gerçekler hiç de kendi bildiği gibi değil. Todd, sürekli ismini sayıklayan, dış dünyaya “velvele” ya da “noise” olarak geçen iç sesin dış dünyaya aktarıldığı “Prentstown” isimli yerin bir üyesidir.

Bu dış sesin yankılanmaları insanlar arasında tüm mahrem halleri kaldırdığı gibi, tam da filmin ismine de yaraşır şekilde kaos dünyasını da simgeler. Bu sırada keşfedilmeyen bir gezegenden Viola (Daisy Ridley) isimli güzel bir kız ile karşılaşır. Viola sayesinde ilk defa kendi cinsi dışında birisi ile tanışmaktadır Todd. Bu keşif sadece cinsinin farklı olması itibariyle değil, aynı zamanda Viola’da velvelenin olmaması ile de farklılık görülür. Yaşayan erkeklerin ve onların lideri olarak da Mayor Prentiss (Mads Mıkkelsen) noise ya da velvele ile bir nevi çerçevelenen erkekler dünyasında Viola’yı bir tehlike olarak görür. Ve hikâye akıcı ama çok hızlı bir anlatım dili ile Viola ile Todd’un tehlikelerden uzaklaşarak yeni bir evrene atılma gayretleri ve onlara dönük bir sürek avı ile devam eder.

Sığındıkları Farbranch kenti Todd için hiç güvenli değildir. Bu yolculuk bize iki ana kahramamanın iç dünyalarındaki kimi sırları ve bilinmeyenleri de yine yüzeysel bir şekilde vermektedir. Aslında altmışlarında olan Viola ile Todd arasında yakınlaşmaları da görürüz. Filmin sonuna dek kendisini öptürmeyen Viola’nın ısrarlı tutumuna karşılık Todd’un hali iç sesinden de yankılandığı üzere tam bir zavallı halin işaretidir. Yine iç sesi sürekli Viola’nın kendi evreninde kalmasını dışa yansıtır. Ayrıca Todd, kendi evreninin yönetimince yasaklandığı için okuma yazma bilmediğinden annesinin günlüklerini okuyamaz. Bunu Viola kanalı ile okuması sonrasında şimdi yeni sırlar açığa çıkmış olacaktır…

Olaylara Yetişemeyen Anlatım Hızı…

Kaos Yürüyüşü“, kitabın anlatımına bağlı olmayıp daha çok kısa anlatımlarla hikâyeyi sabırlı olmayan izleyiciye bir an önce verme telaşı hissini verdi bana. Bir anda Viola’nın çıkıp başında Aaron (David Oyelowo) ve Mayor’un olduğu bir ekip tarafından kovalanması, yeni evren arayışları, iki ayrı evren kişiliklerinin ilişkilerindeki çıkmazlar filmin temel arterleri olarak görülüyor. Halbuki seri romanda, sesin etkisi aslında tehlike simgesi ile belirgindi.

Sesin yankısının kafa karıştırıcı gerçekliğe bürünen halinden uzaklaşma gayesi daha çok altı çizilen temaydı. Başka gezegenden gelen masum bir kadın ekseninde tüm toplumsal erklerin, sonunda aşka yelken açması mümkün ilişkiye dönük savaşımı, distopik niteliğine uygun bir şekilde hikâyeye yedirilmişti. Oysa film o kadar hızlı geçiyor ki, meramının ne olduğu tam olarak kestirilemiyor. Ancak yine de özellikle son sahnede erkekler dünyasına bir çelmeyi görmemek de mümkün değil…

Oyunculuklara gelirsek; Todd rolünde Tom Holland, eşlik ettiği Viola’yı canlandıran Daisy Ridley‘e göre oldukça uyumsuz bir karakter görünümünde. Özellikle aksiyonu gerektiren sahnelerde tatmin edici bir oyunculuk göremiyoruz. Viola rolündeki Daisy Ridley ise, “Yıldız Savaşları” serisinin yeni üçlemesinin ilk filmi olan “Star Wars: Güç Uyanıyor“, “Doğu Ekspresinde Cinayet” ve “Ophelia” ile yine tarafımca ortakoltuk sitesinde yayınlanan “Peter Rabbit” filmlerinde boy göstermişti.

Ridley, masum ancak çıkış arayan yapısı ile belirli bir ivmeyi tecrübesinin de katkısıyla bu filmde de sağlıyor. Ancak filmin asıl beklenen ismi hiç kuşkusuz kötü adam rollerinin de hakkını veren Mads Mikkelsen. Gerçekten de son dönemlerin aranan bu verimli oyuncusu, bu filmin kötü adamı rolüyle filmin en iyi oyuncusu. Ancak yine de insan bu dev oyuncuyu daha iyi yapımlarda görmek istiyor…

Filmin kısmi başarısı izleyene iç sesin akislerini dış dünyaya bir alternatif perde gibi yansıtmasında gösteriyor. Özellikle bu sahneler ile Todd’un aslında aklındakilerin dışarıda görünmemesi için kendisini sürekli tekrarladığı seslerdeki mekanik haller, filmin gerçekliğine katkı sunuyor. Yapımın başındaki uzay sahneleri de distopik yapıyı tamamlamakta…

Vizyon tarihi sürekli değişen “Kaos Yürüyüşü“, şayet tekrar tarih değişmezse ülkemizde de yılın son günü olan 31 Aralık’ta gösterime girecek. Yılın son günündeki karamsarlıkları atmak, yeni yıla güzel bir başlangıç yapmak adına türünün ortalama yapımlarından birisi olan filmin umutvar yönünün türü sevenlere iyi geleceğini belirtebilirim. Ancak filmin finali ve kısa süresine baktığımızda devamının geleceğini de kestirmek zor değil. Ve son bir not, köpeği ile Todd arasındaki duygusal bağın gösterildiği sahneler, sadece benim için değil, eminim filmi izleyen birçok hayvansever için de dokunaklı sahneler olarak hatırlanacak…

Yönetmen : Doug Liman

Senaryo : Charlie Kaufman, Lindsey Beer, John Lee Hancock, Gary Spinelli, Patrick Ness

Görüntü Yönetmeni : Ben Seresin

Kurgu :

Müzik : Marco Beltrami, Brandon Roberts

Oyuncular : Tom Holland, Daisy Ridley, Mads Mikkelsen, David Oyelowo, Nick Jonas, Cynthia Erivo, Demian Bichir, Kurt Sutter

ABD / Aksiyon-Bilimkurgu / 119 Dk.

OrtaKoltuk Puanı:

1 YORUM

  1. Bazı filmleri yalnızca konusuna göre değerlendiren insanlar vardır. Eğer ayrımınız buysa ve fantastik-kurgusal senaryo sevmiyorsanız size göre değil. Öyleyseniz; mükemmel bir filmle karşı karşıyasınız. Bir kere başrollerde David Prentiss var. Ki bu izlemek için yeterli bir sebep 🙂 Filmi izlerken asla sıkılmamanız, boslu olmaması mükemmel bir şey. Akıp gidiyor hikaye. Tom Holland tabi yine vermiş kendisini role.. Ayrıca dram içermesi de filme renk katmış kesinlikle. Böyle fantastik yahut ileri bilim konuları içeren filmler artık daha ön planda. Dune gibi..

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz