Konsey / Conclave
Yönetmen Edward Berger, 2 saat süren öyküsünü gizemli bir gerilim filmi, soluk soluğa izlenen bir polisiye gibi yönetirken, konunun insani ve felsefi boyutunu hep öne çıkarmış. Kesinlikle hiç kimsenin tahmin edemeyeceği o çarpıcı final sürprizi ise, hem şaşırtıcı, hem şok edici, hem de beklenmedik derecede huzur verici.
Tartışmasız yılın en iyi filmlerinden biri. Oscar’larda çok sayıda adaylık alması, bir kısmını da kazanması kesinlikle mümkün. Vizyonda kaçırmayın.
İman, var olmanın gizemine kişisel çözüm arayışında ulaşılmış kayıtsız şartsız bir inanç iken, kurumlaşmış, bir gelenekler ve kurallar düzeni olan din, özellikle kitleler için tasarlanmış ve imal edilmiş, zamanla da siyasallaşmış bir yapıdır. Siyasetin olduğu yerde de maalesef, kaçınılmaz olarak güce duyulan tutku, dolayısıyla da, güç açlığını gidermek için, ahlaki değerleri bile hiçe sayabilen yollar oluşur.
Edward Berger’in yönettiği, İsviçre saati gibi tıkır tıkır gelişen hem duyarlı hem hınzır “Conclave / Konsey”, seyirciyi salt inanç ile, kurumsallaşmış dini düşüncenin çatışmasının merkezine, Katolik Kilisesinin gizemli başkenti Vatican’ın kapalı kapılarının ardına götürür. Robert Harris’in romanından Peter Straughan’ın uyarladığı bir kurmaca olan “Conclave”, Papa’nın beklenmedik şekilde öldüğü gün başlayarak, kilisenin en mahrem prosedürlerinden birini, yeni ruhani liderin seçilmesi sürecini en ince ayrıntılarıyla gösteriyor.
Filmin Türkçe adı “Konsey”, dilimizde karşılığı olmayan orijinalini tam olarak yansıtmadığı için kısa bir açıklama gerekir : Conclave / Konklav, herhangi bir konsey değil, Roma Katolik Kilisesi üst düzey kardinallerinin, Papa seçimi için özel olarak kilit altında bir araya geldiği, görüşme ve oylamaların kesinlikle gizli kaldığı ritüel bir toplantı sürecidir.
Berger’in Cinecittà stüdyolarında kusursuz bir detay anlayışıyla yeniden yarattığı Sistina Şapelinde salt çoğunluk elde edilene kadar, gerektiğinde günlerce sürebilecek seçim sürecini, Dekan Kardinal Lawrence (Ralph Fiennes) titizlikle denetleyerek yönetmektedir.
Ömür boyu sadakatle hizmet etmiş olduğu en kutsal yapıda, son yıllar cinsel tacizlerden Nazizm bağlantılarına ciddi sorunlar yaşandığında, imanı ile dini kurumu arasında kalarak ciddi bir inanç krizi yaşamış olan Lawrence, kısa bir süre önce papaya istifasını sunmuş, ancak kutsal peder istifayı kabul etmemiştir. Bu görevi çok sevdiği ve hürmet ettiği ölen Papa’nın vasiyeti olarak tüm ayrıntılarıyla aksatmadan yaptıktan sonra, yeni Papa’dan affını isteyerek Kiliseden ayrılmaya kararlı Lawrence’in inancı ile kurumu arasındaki içsel savaşını, replikleriyle değil, sadece bakışları ve yüz ifadesiyle her an duyumsatan Ralph Fiennes’in olağanüstü yorumu, kanımca kariyerinin en iyisidir.
Conklave, Katolik dininin en önemli pozisyonu için yapılan bir seçimdir ve farklı görüşte adaylar, kendilerine oy verilmesi için ciddi propaganda yapmakta, arada sayısız entrika da dönmektedir.
Liberal Kardinal Bellini (Stanley Tucci), ölen ilerici selefi gibi Kilisenin marjinallerle diğer inançlara anlayışla ve dostça yaklaşmasını amaçlamaktadır. Papa’nın öldüğü gün görüştüğü son kişi olan, kazanmak için hiçbir üçkağıttan çekinmeyecek hırslı Kardinal Tremblay (John Lithgow) bu görüşmede kovulmuş olduğu söylentisini kesinlikle reddetmek ya da hasır altı etmekle çabalamaktadır. Geçmişine ait kimi kuşkuları bertaraf edebilirse Adeyemi (Lucian Msamati), tarihin ilk Siyahi Papası olmak niyetindedir. Aralarında en agresif olanı, son yıllarda önemli bir liberal gelişme kaydetmiş olan Kilise’nin atmış olduğu tüm ilerici adımları geri çekmeye niyetli muhafazakâr Tedesco’dur (Sergio Castellitto).
Aralarına sürpriz olarak katılan, ilk kez geldiği toplantıda kimsenin önceden tanımadığı, ölmüş papanın gizli görevlendirmesiyle bir Katolik din adamı için epey beklenmedik bir yere tayin edilmiş olan Kabil Kardinali Benitez (ekrandaki ilk rolünde çok başarılı Carlos Diehz), bir soru işareti, bir gizemli kişidir.
Dış dünyadan yalıtılmış bu mikro kozmosta günler sonuçsuz oylamalarla geçtikçe, önde giden adayların gerçek yüzü, erdemleri ve kusurlarıyla açığa çıkmaya, sesler yükselmeye, tartışmalar kızışmaya başlar. Yaşananları geri planda kalarak gözlemleyen sakin ve bilge Benitez sağduyunun sesi olarak ortamı yatıştırmaya çalışır.
“Conclave” ın kapatılmış, girip çıkılması neredeyse imkânsız mekânı aslında dış dünyadan tamamen tecrit edilmiş değildir. Çıldırtıcı hoşgörüsüzlüklerin duyulan sesleri, intihar bombacılarının eylemleri, kutsal kilisenin bir patlamayla kırılan camları, dışarının dehşet ve ıstırabının varlığını hep anımsatır.
Diğer dinlerde kadınlara daha çok yer verilmeye başlanmış olsa da, Katolik Kilisesi inatla cinsiyetçi kalmayı sürdürdüğünden, bu görkemli ortam salt bir erkekler dünyasıdır. Her şeyi görse de inancı gereği susmak zorunda kalan, ancak hakkaniyet adına en sonunda sesini duyurmaya karar veren Rahibe Agnes’in (Isabella Rossellini) varlığıyla “Conclave”, bu dengesizliği bir nebze düzeltmeye çalışır. Rossellini, sürecin lojistiğini canla başla yüklenen “kız kardeşlere”, hiçbir kardinalin yapmadığını yaparak teşekkür eden Benitez’e minnetini sadece bir yarım gülümseme, gözlerinde bir sıcak ışıltıyla belirtir. Konuşmak zorunda kaldığı o birkaç dakika boyunca da fiilen rol çalar. Annesinin neredayse 80 yıl önce “The Bells of St. Mary”de kuşandığı giysiyi andıran kostümü, İngrid Bergman’ın benzersiz oyunculuk tarzını anımsatan müthiş yorumuyla, sanki yıllar önce aramızdan ayrılmış sevgili bir dostun hayaletidir.
Lawrence’in açılış konuşmasında, “kusursuz değil, günah işleyebilen ve affedilmek için dua edebilen bir Papa” seçilmesini önermesi boş bir temenni değildir. Tüm seçim sürecinin benmerkezci entrikalarına karşın “Conclave”, inancın ve şüphenin el ele gidebildiği, kötü ile daha kötü arasında seçim yapmanın gerekmediği, asıl günahın kesinlik ve mutlakıyet olduğu, daha müşfik, daha sevgi ve anlayış dolu, daha kapsayıcı bir dünya düşlemeyi yeğler.
Edward Berger, 2 saat süren öyküsünü gizemli bir gerilim filmi, soluk soluğa izlenen bir polisiye gibi yönetirken, konunun insani ve felsefi boyutunu hep öne çıkarır. Kesinlikle hiç kimsenin tahmin edemeyeceği o çarpıcı final sürprizi ise, hem şaşırtıcı, hem şok edici hem de beklenmedik derecede huzur vericidir.
Yönetmen olarak büyük başarısının ilk öğesi, hem bireysel hem ekip olarak tüm oyuncuların kusursuzluğudur. Volker Bertelmann’ın yaylılar için bestelediği heybetli müziği, filmin bir kişisi gibi her anın duygularını aktararak Berger’in zarafetle filmin ilk karesinden beri inşa ettiği huzur bozucu tedirginliği bire bir yansıtır. Stéphane Fontaine’in görüntüleri mermerlerin beyazının hâkimiyetindeki iç mekânları neredeyse siyah beyaz gibi gösterirken, görkemli kostümlerde özellikle kırmızının, siyahın ve altın işlemelerinin öne çıktığı renkler “Conclave”ı bir görsel işitsel şölene çevirir.
Tartışmasız yılın en iyi filmlerinden biri. Oscar’larda çok sayıda adaylık alması, bir kısmını da kazanması kesinlikle mümkün. Vizyonda kaçırmayın.
Yönetmen : Edward Berger
Senaryo : Peter Straughan
Görüntü Yönetmeni : Stéphane Fontaine
Kurgu : Nick Emerson
Müzik : Volker Bertelmann
Oyuncular : Stéphane Fontaine, Stanley Tucci, Isabella Rossellini, John Lithgow, Lucian Msamati, Brían F. O’Byrne, Merab Ninidze, Sergio Castellitto, Thomas Loibl, Jacek Koman, Joseph Mydell, Rony Kramer, Garrick Hagon, Roberto Citran, Romuald Andrzej Klos
İngiltere / Gizem-Gerilim-Dram / 120 Dk.