Hâlen yaşamını sürdürdüğü Paris’te 1968’ yılında doğan Sébastien Lifshitz, çocuk yaştan beri çizimle ilgilenerek École du Louvre ve Sorbonne’da Sanat Tarihi eğitimi almış ve çağcıl sanatla ilgilenmiş. 1996’de bir kısa filmle sinemaya geçen Lifshitz’in 1999’da çektiği orta metraj “Les Corps Ouverts / Açık Bedenler” Jean Vigo ödülüne layık görülmüş. Cinsel kimliğini açıkça ve dürüstçe yaşayan Lifshitz, iki Fransız kızına odaklanan, “Boyhood” gibi çekimi yıllar süren belgeseli “Adolescentes” (2019) haricinde, belgesel ve tüm filmlerinde LGBTQ karakterleri odağına almış.

Kurmaca filmi “Wild Side” ile 2004’de, belgeseli “Bambi” ile 2013’de Berlinale’de Teddy Ödülü alan, 2013’de “Les Invisibles”le en iyi belgesel César Ödülünü kazanan Sébastien Lifshitz, “Plein Sud” (2009) filmi dahil, 2009’a kadar yaptığı bütün filmlerin senaryolarını arkadaşı Stéphane Bouquet ile birlikte yazar. Lifshitz, bu tarihten sonra yönettiği “Les Invisibles”, “Bambi”, “Les vies de Thérèse”, “Adolescentes” ve “Petite Fille” filmlerinin senaryolarını ise tek başına kaleme alır.

ortakoltuk.com

Petite Fille / Küçük Kız”, Lifshitz’in kendini hep bir kız olarak görmüş ve hissetmiş olan 8 yaşındaki Sasha’nın dilediği gibi olma ve özgürce yaşama mücadelesini, toplumun tepkilerini, ailesinin tüm fobik saldırılara karşı dirayetli duruşunu müthiş etkileyici bir sinema diliyle aktardığı insanın içine işleyen bir belgesel.

Sasha 3 yaşlarındayken annesi Karine’e “Ben büyüyünce kız olacağım” demiş. Anne, oğlu 4 yaşına geldiğinde böyle bir olasılığın mümkün olmadığını anlatmaya çalışmış. Müthiş bir hayal kırıklığıyla yıkılan Sasha’yı güçlükle teselli eden kadıncağız, yıllarca sonra bu olayı hâlâ çocuğunu istemeksizin yaralamış olmanın üzüntüsünü hissederek Lifshitz’e anlatmış.

Filmde 8 yaşına gelmiş olan Sasha’nın ailesi, “kız olacağım” ifadesinin kız olmaya özenmenin çok ötesinde, yanlış bir bedende doğmuş olmanın bilinciyle dişil cinsel kimliğini kabul ettirme gereksinimi olduğunu anlamış durumdalar. Ancak, artık okul çağında olan Sasha, onu kızları olarak kabul eden, destek olan ve koruyan ailesine krağmen, onu kabullenmeyen, erkek gibi giyinmeye zorlayan, bir dış dünyanın düşmanlığıyla başa çıkmak zorundadır.

Sasha evde hep birlikte yemek yerken, ablası, abisi ve erkek kardeşiyle bahçede oynarken, ailece çayırlarda piknik yapar, denize girer ya da lunaparkta eğlenirken hiçbir sorunu yoktur ama, ailenin koruyucu duvarlarının dışında, onu uymak zorunda olduğu toplumsal kurallar ve kendisine dayatılmakta olan bir cinsiyet beklemektedir.

ortakoltuk.com

Sasha ve ailesiyle benzersiz bir ilişki kurmayı başaran Lifshitz, yatak odasını görmek isteyecekleri ve kız odası olduğunu fark edecekleri korkusuyla evine arkadaşlarını çağırmamış olan Sasha’nın odasında çekim yapacak kadar güvenlerini kazanır ve mahremiyetlerine girer. Lifshitz’in önermesiyle Paris’te konunu uzmanı bir psikiyatrla görüşen anne Karine ile Sasha önemli maddi ve manevi destek bulurlar. Hamileyken hep kız istemiş olduğu için Sasha’nın durumundan kendini suçlu hissetmesinin bilimsel olmadığını, çocuğu desteklemesinin ise yapmış olduğu en doğru davranış olduğunu öğrenen Karine hem rahatlar hem de ömür boyu sürdürmek zorunda olduğu zorlu mücadele için güç kazanır.

Uzmandan aldığı resmi bir rapor sayesinde, çocuğun bir “kız” olarak okula gitmesini muhafazakâr müdür ve eğitmenlere kabul ettirmek sıkı bir savaşım gerektirecek, bale sınıfındaki bağnaz Rus eğitmense, “Rusya’da böyle bir şey olmadığı için” kesinlikle ikna edilemeyecektir.

Ailenin sevgi ve anlayış sarmalı sayesinde film boyunca mutlu ve güleç yüzlü bir çocuk olan gördüğümüz Sasha, psikiyatrla ilk görüşme sırasında, kendisine ilgili ve sevecen davranan hekime bakarak beklenmedik bir anda sebepsiz yere ağlamaya başlar. Bu göz yaşları, bu parmak kadar çocuğun doğduğundan beri ne kadar zor bir ikilem yaşamakta olduğunu her izleyeni alt üst eden bir şekilde açığa çıkrmaktadır.

ortakoltuk.com

Yumuşacık ve sımsıcak anlatımına, tüm aileye anlayış ve sevgiyle bakan “Küçük Kız” aynı zamanda ötekileştirmenin özüne yapılmış en etkileyici eleştirilerden biridir. Çünkü henüz ergenliğe girmemiş olan Sasha, kendini kız olarak gören bir erkek çocuk değil, görünüşü, davranışları ve hissettikleriyle fiilen dünya tatlısı bir kızdır. Onu anlamayanalar, ya da karşı olanlar onda “bir trans = bir ucube” görmedikleri hâlde, kendi bilinçaltlarının bağnaz karanlığı içinde onu ötekileştirmektedirler.

Lifshitz, bu karşıt cepheyi kınamaktansa, onu tamamen anlatının dışında tutmayı yeğleyerek, davranışlarının Sasha ve sevenleri üzerindeki etkisine odaklanır ve bu kabullenilmeyişi dengelemek için ne kadar sevgi, ihtimam ve fedakârlık gerektiğini büyük bir içtenlik ve sevecenlikle aktarır.

Festivalin kapanış filmi, duyarlı bir izleyicinin hem beyni hem gönlüyle seveceği çok etileyici bir çalışma. Kanımca seçkinin en güzel filmlerinden biri.

Yazar : ERDOĞAN MİTRANİ

Yönetmen / Senaryo : Sébastien Lifshitz

Oyuncular : Sasha

Fransa / Belgesel-Dökümanter / 90 Dk.

ortakoltuk.com
ortakoltuk.com

ortakoltuk.com

OrtaKoltuk Puanı:

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz