Zeina Durra’dan bir içsel yolculuk üzerinden antik Mısır güzellemesi
Bosna, Filistin, Ürdün Lübnan ve Orta Doğu kökenli, İngiltere doğumlu Zeina Durra, Sundance festivalinde prömiyer yapan ilk uzun metrajı “Emperyalistler Hâlâ Yaşıyor” filminden sonra New York’ta evlenip çoluk çocuğa karışmış.
Durra, Suriye-Ürdün sınırında bir insani yardım ekibinde çalışmış olan İngiliz cerrah Hana’nın, tatil için, çok daha gençken bir süre yaşamış olduğu Mısır’ın Luxor kentine giderek, geçmişi ve bugünü arasında bir içsel yolculuğa çıkmasına odaklanan “Luxor” (2019) ile on yıl sonra tekrar sinemaya dönüyor.
Yarışmada izlediğimiz bu üçüncü film de, çok farklı bir açıdan da olsa, yine Travma Sonrası Stres Bozukluğu konusuna eğiliyor. Savaş bölgesinde birçok ürkünç olaya tanık olan, bu kez Yemen’e gönderilmek istenen Hana için bu tatil, kararsız olduğu bir geleceğe geçmişi anımsayarak bakarken şimdiki zamanına anlam bulmaya çabaladığı meditatif bir dinlence olduğu kadar, yaşamış olduğu travmaya bir kez daha dalmak zorunda kalacağı bir kararı vermeden önceki kısa bir soluklanma dönemidir de.
Hana, bu içsel yolculuğunda, geçmişi yeniden işlerken, bir çözüm bulmaktan ziyade geleceğe bir şans tanıyıp tanımamaya karar verecektir.
Luxor’da Film boyunca bedenini inkâr etmek istercesine büyük beden bluzlar ve bol pantolonlar giyen Hana, tarihi Winter Palace Hotel’in konforlu bir odasına yerleştikten sonra, Luxor’un hiyerogliflerle bezenmiş görkemli tapınaklarında ve antik anıt mezarlarında maksatsızca gezinmeye başlar. Kimseyle iletişim kurmaya çalışmadığı bu gezintilerden birinde, eskiden ilişki yaşadığı bir adamla, Sultan’la karşılaşır. Arkeolog olan Sultan’la bu karşılaştığında beceriksizce “Seni burada bulacağımı düşünmemiştim” deme şekli aslında bu karşılaşmayı bilinçaltında ne kadar çok arzuladığını açığa çıkarır.
İki eski sevgili Luxor’un dolu tarihi dokusunda ortak geçmişlerini ve anılarının peşinde dolanırken, Sultan her hâliye geçmişteki yakınlıklarını özlediğini belirtse de, Hana’ya duygularını ve düşüncelerini derinleştirmek, hem ikisi hem kendi mesleği hakkında kara vermek için zaman tanır.
Hana’nın gülümsediği anlara bile yüzüne yansıyan hüzünlü bakışı, sanki bir tür yas tutuğunun göstergesidir. Belki geçmiş anıların, belki artık yitmekte olan gençliğinin, belki de savaşta görmüş olduğu ölümlerin…
Andrea Riseborough’nun uzun süre akıllardan çıkmayacak Hana yorumu bu sakin ve dingin filme benzersiz bir derinlik katıyor.
Görüntü Yönetmeni Zelmira Gainza’nın ustalıklı görselliği, filmin diğer başrolünde olan Luxor kentini, antik tapınak ve mezarların görkemini, Nil’in dingin huzurunu başarıyla yansıtıyor. Hatta kanımca, her ne kadar Zeina Durra turistik bir film yapmaktan kaçınmış olsa da, antik Luxor kenti rol çalarak, dramatik öykünü önüne geçiyor. Bu da istenmeden bile oluşsa, bence filmin en büyük kusuru.
Yönetmen / Senaryo / Yapımcı : Zeina Durra
Görüntü Yönetmeni : Zelmira Gainza
Kurgu : Andrea Chignoli
Müzik : Nascuy Linares
Oyuncular : Andrea Riseborough, Karim Saleh, Michael Landes, Sherine Reda, Salima Ikram, Shahira Fahmy
Mısır-İngiltere-BAE / Romantik-Dram / 85 Dk.
Çok güzeldi geçmişi sorgularken geleceği umut etmek istiyor hanna.