Motorcular / The Bikeriders

‘Outsider’lar gerçekten dışarıda!

“Motorcular” tabii ki isminin de etkisiyle klasik bir ‘road movie’ yani ‘yol filmi’ izlenimi verse de aslında bu ‘formatın’ çok daha ötesine giden, sadece bu ‘motorcular’ çetesinin üyelerini ve (karakter) gelişimlerini mercek altına almakla yetinmeyip aynı zamanda da 60’lı yıllardan 70’li yıllara kadar giden bir Amerika’da kendi tarzlarında ‘sisteme’ karşı isyan bayrağı açan bir topluluğu anlatıyor.

OrtaKoltuk Puanı:

 

Yönetmen Jeff Nichols, 20l6 yılında imzaladığı “Loving” filminden beri adeta küçük bir ‘Hollywood’ kabusu yaşıyordu. Yönetmenin ‘remake’ serisi “Alien Nation” asla gün yüzü görmedi, sinema filmi projeleri ise ya yine ‘raflara’ kaldırıldı ya da sessiz sedasız bir biçimde ‘şöyle bir gösterildi!’. Uzunca süren bir ‘boşluğa düşüş’ten sonra bu yeni filmi ile geri dönüş yapan Nichols, senaryosunu Danny Lyon’ın aynı ismi taşıyan foto-romanını uyarlayarak kurmuş.

Aslında 2023 yılının başında tamamlanmış olan “Motorcular” filmi, Disney şirketi tarafından terk edildikten sonra Focus Features tarafından satın alınıyor ve (Allah’tan!) vizyona çıkma şansı buluyor.

“Motorcular” tabii ki isminin de etkisiyle klasik bir ‘road movie’ yani ‘yol filmi’ izlenimi verse de aslında bu ‘formatın’ çok daha ötesine giden, sadece bu ‘motorcular’ çetesinin üyelerini ve (karakter) gelişimlerini mercek altına almakla yetinmeyip aynı zamanda da 60’lı yıllardan 70’li yıllara kadar giden bir Amerika’da kendi tarzlarında ‘sisteme’ karşı isyan bayrağı açan bir topluluğu anlatıyor.

İlk bakışta apolitik olan ve eğlenmeyi ön plana koyan bir grup işsiz güçsüz serseri izlenimi bırakan bu grubun aslında kendi içlerinde de hassas bir hiyerarşi, aidiyet duygusu, ahlaki değer yargıları ve çok göz önüne getirilmese de bir siyasi duruş barındırdığını gösteriyor. Doğal olarak bu filmlerin atası artık ‘kült’ mertebesine ulaşmış “Easy Rider“(1969) olarak görülebilir ama “Motorcular” başka bir yolda ilerliyor.

Aslında “Motorcular” filminin beklediğimiz tarzda ‘lineer’ akan bir senaryosu yok. Daha doğrusu tabii ki takip ettiğimiz bir hikaye var ama film daha çok bayağı uzun ‘flash back’ sekanslarından ve ‘Vandales’ adı taşıyan bir motorcu grubunun önemli üyelerinden birisinin karısının (Kathy) bir gazeteciye verdiği tanıklıklardan oluşuyor. Bu gruba başlarda tamamen yabancı olan Kathy, grubun içinde yer alan Benny’ye aşık olup evleniyor ve kendini bu tanımadığı dünyanın içinde buluyor.

BİR ARADA BULUŞAN ‘DIŞLANMIŞLAR!

Motorcular” filminin başkarakterlerinden birinin dile getirdiği, “Her birimiz bir gruba ait olmak isteriz. Her taraftan reddedildik ama burada beraberiz!” açıklaması aslında bir yandan da yönetmen Nichols’un filmografisini de özetliyor. Yönetmen kariyeri boyunca ‘istenmeyen’ marjinal grupları mercek altına almayı seçti : Bu ister ‘kayıp’ olmuş (Shotgun Stories“), ister deli sanılmış (‘Take Shelter“), isterse de amaçsızca gezen (“Mud“) karakterler olsun sonuç değişmedi. Nichols her defasında bu karakterleri oldukları gibi kabul etmek yerine sürekli onları dışlayan toplumlarla ilgilendi.

Bu filmde motorcuların geri kalan dünyadan dışlanmış olmaları onları belli ölçüde etkilemiyor çünkü bir şekilde kendi dünyalarını kuruyorlar. Kullandıkları motorları bir ulaşım aracı olarak değil bir yaşam biçimi olarak görüyorlar. Bu ‘alternatif’ yaşama biçiminden doğan bir kültür, bir felsefe, bir adanmışlık var.

Aslında bu cemaatin içinde bunu tamamen yaşayan sınırlı sayıda kişi bulunuyor. Grubun birçok üyesi sadece marjinal bir hayatı tatmak, heyecan yaşamak için olaylara dahil oluyorlar. Ama bu kişiler genelde üyeler, cemaatin başındaki kişiler değil!

Aslında motorcular için bu tutku sadece ‘özgürlüğe’ alınan bir bilet değil, aynı zamanda da bir anlamda bir din! Ellerinde kalanlara tutunmak, onları çoktan ‘unutmuş’ bir Amerika’da yaşamanın cazibesine inanmak için bir yöntem. Onların gündelik hayatlarında ne yaptıklarını neredeyse hiç görmememiz kuşkusuz bir tesadüf değil! Muhtemelen tamirci, işçi gibi birçok mesleğe sahip üyelerden oluşan bu grup, motorlarının üzerinde tam gaz ilerlerken veya sabahlara kadar ellerinde biralarla eğlenirken bir ‘düş kurma’ imkanı buluyorlar. Ve belki de diğer insanlarla böyle ortak bir paydaşta buluşmak gerçek aileleri olmayanlara bile yeni bir aile duygusu sunuyor.

MARTIN SCORSESE ETKİLERİ…

Filmdeki protagonistlerin ‘belirlenen kuralların dışında yaşamak’ isteği bir noktadan sonra onlar için sonun da başlangıcı oluyor. Burada Nichols’un filmiyle Martin Scorsese’nin başyapıtlarından biri olan “Goodfellas” filmi arasında ilginç bir paralellik mevcut : Nichols asla Scorsese ve sinemasına dair duyduğu hayranlığını gizlemiyor ve ele aldıkları cemaatler ne kadar farklı olsa da iki filmde de, ‘çekirdek’ grup ve etrafındakilerin yükselme ve düşüş dönemleri anlatısı ciddi bir benzerlik taşıyor. Nasıl “Goodfellas” filminde ana kahraman grup, mafya içinde ciddi bir konuma sahip olup sonrasında giderek dağılmaya başlıyorlarsa burada da ‘Vandales’ çetesinin düşüşü sadece başkarakterlerinin değil aynı zamanda motorcuların ‘altın çağının’ da sonunu temsil ediyor. Bu açıdan Nichols’un bu altıncı uzun metrajlı sinema filmi için en ‘Scorsese’vari’ yapıtı diyebiliriz!

Bizce bu noktada filmin politik yönü de ortaya çıkıyor : Birbirine sıkı sıkıya bağlanmış, neredeyse bir aile olmuş ve kendi dünyalarında (kendileri açısından) adeta bir ‘cennet bahçesi’ yaratmış bu insan grubu, o dönem ki Vietnam Savaşı travması yaşayan tüketici, yıkıcı Amerikan toplumuna karşı belli bir süre direnebiliyor. Motorcuların yaratmış olduğu bu inanç, sert bir toplum gerçekliğine ‘toslayınca’ bir süre sonra tarihin tozlu sayfalarına katılacak bir kült haline dönüşmekten kaçamıyor.

“Motorcular” filmindeki yol sekanslarında da özel bir yönetmen dokunuşu mevcut…  Film, birçok benzerinin aksine neredeyse hareketsiz! Birçok yol filminde kamera, çok hızlı bir şekilde kendilerini yollara ‘salan’ motorcuları takip edecekken, adeta onlardan daha ‘erken’ hareket ediyor ve sanki bu motorcular kaçınılmaz bir şekilde başlangıç noktalarına döndüklerinde onları ‘karşılıyor’!

Hikayenin bütününde gözlemlediğimiz ve altı çizilen ‘beraber olma’ mesajı karakterler motorlarını sürerken de hissediliyor. ‘Vandal’lar grup halinde yollardayken, sanki kendi kaderleri tamamen ellerinde, dirençli, kararlı ve güçlü bir görüntü verirken, tek başına yollardayken, belli belirsiz, silik, tam seçilemeyen siluetler gibi görünüyorlar.

TOM ‘JOHNNY’ HARDY!

Oyunculardan bahsedecek olursak : Filmin hem ‘anlatıcısı’ hem de ana karakterlerinden biri olan Kathy rolünde Jodie Comer kendi adımıza çok aşina olduğumuz bir isim değil (aslında hiç de azımsanmayacak bir filmografisi var) ancak oldukça başarılı bir performans sergiliyor. En son “Elvis” filmindeki oyunculuğuyla dikkatimizi çeken Austin Butler da aynı şekilde başarılı. Gerçi canlandırdığı karakter biraz umursamaz ve donuk olduğu için filmin başlarında çok etkilemiyor ama hikaye ilerledikçe dozunda bir değişim geçiriyor. Ancak bizce filmin asıl yıldızı motorcuların başkanı rolünde Tom Hardy oluyor. Birkaç hatalı adım (“Venom” serisi vb.) dışında kendisine oldukça sağlam bir kariyer inşa etmiş olan Hardy adeta Johnny ‘oluyor’, onu oynamıyor!

Sonuçta filmi izledikten sonra hissettiklerimiz bir keyif ve temenni! Bir keyif çünkü epeydir bu kadar derinlikli bir ‘road movie’ izlememiştik! Ve bir temenni çünkü umarız yönetmen Jeff Nichols bu düzeyde bir film çıkarmak için bizi bir sekiz sene daha bekletmez!

Yönetmen / Senaryo : Jeff Nichols

Görüntü Yönetmeni : Adam Stone

Müzik : David Vingo

Oyuncular : Jodie Comer, Austin Butler, Tom Hardy, Michael Shannon, Mike Faist, Damon Herriman, Boyd Holbrook, Emory Cohen, Beau Knapp, Karl Glusman

ABD / Suç-Polisiye-Dram / 116 Dk.

*Gazete Duvar’dan alıntı yapılmıştır.

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz