Mucize / The Wonder

İlk etapta hikayenin girişinden ve adından dolayı “yine bir saçmalık hikayesi ile mi karşılacağım” diye beklenti içindeyken önyargım ilk on beş dakikadan sonra yok oldu. Hikaye uzun bir süre esrarını koruyor. Psikolojik alt yapısı sağlam olan filmin içinde, bilincin en alt katında karşılaşacağınız olay ise dehşet verici… 

Bilim ile metafiziğin karşı karşıya geldiği bu arenada kimin kazandığını seyirci görsün isterim. Mucize, mekan açısında ıssız yerde geçtiği  “Kazı”, “Köpeğin Pençesi” tadına yakın bir film. 

OrtaKoltuk Puanı:

 

 

“Hikayeler olmadan biz birer hiçiz”

Herkesin bir hikayesi vardır, bu hikayeler dönemine ve mekanına göre şekillenir. Mekan uçsuz bucaksız uzanan bir bozkırın ortasında ıssız bir ev ise; orada kimselerin görmediği, duymadığı gizemli daha büyük hikayeler vardır. Ve insanlar anlamadıkları, irdeleyemedikleri olaylara uydurma metafizik  başka hikayeler yazarak topluluğu inandırmaya çalışırlar. Adına da “mucize” derler. Hele de bu uydurma metafizik durumlar birilerinin işine, çıkarına geliyorsa  artık o fizik ötesi anlamları yıkmak  neredeyse  mümkün değildir, en büyük tabuları yıkmaktan daha zordur…

Evet, bu filmin de  kahramanı olan Kitty adında  bir kadın anlatıcı hikayeyi anlatmaya başlıyor: Tarih 1862, dünyada büyük bir kıtlık baş göstermiştir. İrlanda ise bu kıtlıktan İngiltere’yi sorumlu tutmaktadır. Anlatıcı, bu kıtlık ortamında ölüm orucuna girmiş 11 yaşında bir kızı ve onu gözlemlemeye, gözlemlerini rapor etmeye İngiltere’den gelen bir hemşirenin hikayesini anlatmaya koyulur…

ORTAÇAĞ GEÇMİŞ AMA ZİHNİYETİ GEÇMEMİŞ

Film stüdyosu inşası hazırlanırken dekorun bir yerinde  hemşirenin yemek yerken görüntüsü girer; anahtar kelimemiz yemek o halde…

Hemşire “Küçük Kadınlar” filminde oynayan Florence Pughtur. Mucize’deki karakteri ise  Hemşire Lib Wright’tir.  Lib hemşire kasabanın doktoru, papazı, sözü geçen beş kişiden oluşan komite tarafından huzura alınır. Sorunu hemşireye açıklarlar, 11. yaş gününden itibaren dört aydır yemek yemeyen ve mucizevi bir şekilde hiçbir  hareket özelliğini kaybetmeyen  Anna O’Donnel’ı  (Kila Lord Cassidy) 15 gün boyunca nöbetleşe olarak ara vermeksizin bir rahibeyle dönüşümlü olarak gözlemeleri ve rapor etmeleri istenir. Hemşire bilimsel olarak bunun mümkün olmayacağını söyler ve doğruca Anna’nın yaşadığı evin yolunu tutar; Anna’nın daha o yaşta çok ilginç, Kiliseye, İsa’ya ve Meryem’e son derece bağlı  bir kız olduğunu gören hemşire olayın iç yüzünü öğrenmek için amansız bir mücadeleye girer. Lib o dönemde bile tek başına seyahat eden, karşısına çıktığı komiteye kafa tutan, bilimsel gerçeklerden bir adım dahi geri atmayan yaman bir kadındır…

Lib görür ki ortaçağın o karanlık zihniyeti Anna’nın ailesini çepeçevre kıskacı altına almış, bu kıskacı kızlarının boynuna geçirmiş adeta boğmuşlardır. Bu durum da köy halkının işine gelmiş oraya kızı görmeye gelen akın akın insanlar bir yanda, kilisenin bağış kutusunu dolduranlar bir yanda, papazın metafizik öğretilerinin güçlenmesi bir yanda…

Kim böyle bir hikayeyi sonlandırmak ister ki birkaç bilime inanan insandan başka… O kişilerden biri hemşireyi konuk eden evin erkeğidir, bu geri kalmış  köyün barını işleten Mr Ryan, Lib’i destekler ve gerçekleri ortaya çıkarması için onu motive etmeyi sürdürür. 

Gelgelelim onun hikayesi de vardır; dördü ilk karısından biri ikinci karısından olan beş kıza sahiptir; ikinci karısı “beni oyuna getirdi” diye söylenir. Fakat hikayesi burada kilitlenip kalır. 

Diğer bilimci kahramanımız ise kızın hikayesini yazmaya gelen gazeteci William’dır (Tom Burke). Gerçeği var gücüyle ortaya çıkarmak için çabalar ama onu kızın yanına bile yaklaştırmazlar. Lib ile aralarında yakınlık olur, hemşire onun geçmişinde bir yok oluş tramvayını yaşadığını bir şekilde öğrenir.

Lib’e gelelim; kadın cesur olmaya cesur, mücadeleci olmaya mücadeleci ama geçmişinde çok büyük acısı olan biridir. Bu acısını da akşamları içtiği uyuşturucu şurubuyla azaltmaya çalışır. 

Yani yazımızın başına dönecek olursak merkezde Anna’nın, çevresinde ise bütün bu kahramanların hikayelerine  şahit oluruz…

Elbette ki aklımıza bir roman olgusu geliyor ama film hikaye gibi anlatılmış, yan karakterlerin dünyasına çok girilmeden ana karakter üzerinde yoğunluk oluşturulmuş ve diğer karakterlere de  teğet bakış atılmış; yalnız bu bakışla birlikte yan karakterlerin psikodramasını derinden hissediyorsunuz. Bunu başarmak çok zor olsa gerek. Yönetmen dehası… 

Roman demişken film The Wonder  adlı romandan uyarlama, romanın yazarı aynı zamanda filmin senaryosunu yönetmenle birlikte yazan Emma Donughue’dir. İlk etapta hemşirenin kararlı durumundan etkilendiğim için bu çağda böyle hemşire nasıl olur diye düşünmedim değil. Romana şöyle bir göz attım ki hemşireyi yetiştiren modern hemşireliğin kurucusu olan Florence Nightingale imiş. Filmin bir sahnesinde de Sen Kırım’da hemşirelik yapmıyor muydun, bu saçmalıkları kanıtla” diyen Mister Ryan (David Wilmot) Kırım’da hemşirelik yapmış olan Nightingale’in öğrencisi olduğunu ipucunu veriyor.  Mesele böylece anlaşılmış oldu…

Filmin yönetmenliğini Gloria Bell” ve “Muhteşem Kadının yönetmenliğini de yapan ve 2018’de Yabancı Dilde En İyi Film Oscar Ödülünü alan Şili’li Sebastian Lelio üstlenmiş. 

Mucize (The Wonder) ters köşe yapıyor!

İlk etapta hikayenin girişinden ve adından dolayı “yine bir saçmalık hikayesi ile mi karşılacağım” diye beklenti içindeyken önyargım ilk on beş dakikadan sonra yok oldu. Hikaye uzun bir süre esrarını koruyor. Psikolojik alt yapısı sağlam olan filmin içinde, bilincin en alt katında karşılaşacağınız olay ise dehşet verici… 

Bilim ile metafiziğin karşı karşıya geldiği bu arenada kimin kazandığını seyirci görsün isterim. Mucize, mekan açısında ıssız yerde geçtiği  “Kazı”, “Köpeğin Pençesi” tadına yakın bir film. 

Film müziği gerilimi düşürmeden sonuna kadar sürüyor; müzikle beraber psikolojik gerilim de sürüyor. Başta hemşire rolündeki Florence Pugh  üzere oyunculuklar son derece başarılı.  Muhtemel gerçek bir öykü. 4 Kasım’da İngiltere’de gösterime girmiş.

“Anlatıcıya kulak verin” derim ve mucizeyi kimin başardığını görün!

İyi seyirler…

Yönetmen : Sebastián Lelio

Orijinal Fikir : Emma Donoghue

Senaryo : Alice Birch, Sebastián Lelio

Görüntü Yönetmeni : Ari Wegner

Kurgu : Kristina Hetherington

Müzik : Matthew Herbert

Oyuncular : Niamh Algar, Florence Pugh, David Wilmot, Ruth Bradley, Toby Jones, Dermot Crowley, Ciarán Hinds, Brían F. O’Byrne, Tom Burke, Josie Walker

İngiltere-İrlanda-ABD-Şili / Dram-Gerilim-Gizem / 108 Dk.

 

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz