Barış Akarsu Merhaba

Filmin ses ve görüntü açısından altını çizmeye değer zenginliği, filmden bir an dahi kopmamıza engel oluyor ve bir film için uzun sayılabilecek süre anlamadığımız bir şekilde su gibi akıp gidiyor. Buna bağlı olarak, bu biyografik filmin yer yer gülümsediğimiz yer yer hüzünlenerek duygusal yoğunluğun içerisine girdiğimiz teması ile başbaşa kalıyoruz. Bizlere farklı duygu tonlarını yaşama ve Barış’ın hikayesine daha yakından bakma imkanı sunan bu film kendinizi ayrıcalıklı hissettiyor. 

OrtaKoltuk Puanı:

 

Merhaba..

Türk Rock Müziğinin başarılı ismi Barış Akarsu’yu kaybetmemizin üzerinden tam 15 sene geçti. Kısa sürede büyük başarılara imza atan ve sevenlerinin yakından takip ettiği sevgili Barış Akarsu malumunuz üzere çok erken bir vakitte bizlere veda etti. Yönetmenliğini Mert Dikmen’in üstlendiği “Barış Akarsu Merhaba” filmi bu erken vedanın bir merhabası niteliğinde. Barış’ın en sevdiği sözcük “Merhaba”.. Bu film aracılığıyla, her ayrılış bir buluşma ve her bitiş ise bir başlangıç oluyor. Ağızdan dökülen her “Merhaba” ise, Barış’ın her daim kucak açtığı ve umut beslediği güzel deneyimlere tekabül ediyor.

Keşisen Yollar

Film, sevgili Barış Akarsu’nun doğumundan aramızdan ayrıldığı güne değin uzanan kronolojik bir yolculuk şeklinde ilerliyor. Doğumu sonrasında yanıbaşında uçmakta olan kelebeğin izleri, Barış’ın da kısa fakat dopdolu sürecek ömrünün habercisi sanki. Çocukluğundan itibaren basketbol ve karete gibi çeşitli spor dallarında başarılı olan ve müziğe yatkınlığı bulunan bir Barış var. Müziğe olan ilgisi her yerde ritm tutmasıyla sezgisel olarak kendini belli ediyor ve ritm tutma ile şarkı söyleme alışkanlığı dedesini Barış’a ilk gitarını almaya sürüklüyor. Bu hediye Barış’ın hayattaki yönünü tayin etmesine ve farklı enstrümanları çalmayı öğrenmesine yardımcı oluyor.

Müzik ile olan ilişkisi yıllar içinde gelişen ve dönüşen Barış ise sahilde tanıştığı müzisyen İlhami’nin tavsiyesi üzerine sırtında taşıdığı gitarı ile çareyi Bartın’dan ayrılmakta ve Ereğli’ye gitmekte buluyor. Hayalleri uğruna bir dönem sokaklarda kalmasına dahi şahit oluyoruz. Umut Kafe’nin mutfak bölümünde işe başlayan Barış, aynı kafenin müzik sahnesinde beliriyor ve tüm heyecanıyla birlikte ilk sahne alma deneyiminin tadına varıyor. Uzun soluklu romantik ilişkisi Zeynep ile de yolları bu kafede kesişiyor ve müzik ile profesyonel anlamda tanışmasına hayatına Zeynep’in girmesiyle yaşadığı aşk ilişkisi eşlik ediyor.

Tek Bir Şey Ol, En İyisi Ol

Hayatına dahil olan herkes, yeteneğinden dolayı aslında herkesin Barış’ın müziği ile buluşması gerekliliğinin farkında ve onu müzik alanında belirgin bir adım atması yönünde destekliyor. O zamana kadar geçen sürede lokal olarak müzik yapan ve tanınırlığa dair yoğun bir alaka beslemeyen Barış’ın, televizyon ekranlarında yapılan bir ses yarışmasına katılarak katıldığı bu yarışmada birinci olması ülkece tanınmasına vesile oluyor ve Barış ve ellerini bırakmamacasına söz verdiği sevgilisi Zeynep için müziğin kalbinin attığı İstanbul hayatı baş gösteriyor. Dedesinin “Tek bir şey ol, en iyisi ol” yönünde verdiği öğüt ise müziğini yaratmasında Barış’a rehberlik ediyor.

Bireysellik / Aşk?

Müziği hayatının bir parçası olarak konumlandırmak yerine hayatının kendisi haline getiren Barış’ın müzikle dolup taşan hali, kendisini İstanbul’a ait hissetmeyen Zeynep’in handikapı haline dönüşüyor ve tam da bu noktada Zeynep’in hayatından ayrılmasından kaynaklı onun duyumsadığı eksiklik duygusunu seyrediyoruz. Müziğinin varlığının başka herhangi birisine yer bırakmayışı filmin katı gerçekliğine işaret ediyor ve arada kaldığı bu ikilemde Barış’ın müzik severlere karşı duyduğu görev bilinci ile hareket ettiğini görüyoruz. Zeynep ile süregelen romantik ilişkisinde yaşanan bu çatışmalar filmin duygusal kanallarını besliyor.

Aganta Burina Burinata

Barış “Gerçekten? Valla?” biçiminde verdiği tepkiler kadar samimi, bir gitar bir sırt çantası ile yollara düşecek kadar sade, hayatını değiştirebilecek kadar özgür ruhlu ve ilişkisel anlamda yaşadığı güç durumlarda ne yapacağını kestiremediği kadar çocuksu. Müziğinde kalplerimize dokunan tam da bu özellikleri belki de. Barış’ın yanından ayırmadığı deniz ve Bodrum aşığı Halikarnas Balıkçısı’nın “Aganta Burina Burinata” isimli romanı Barış’a olan erken vedamızın Bodrum’da gerçekleşmesinin talihsiz bir rastlantısı. Film boyunca, Barış kısa fakat etkili olacak yaşam öyküsünü çantasında taşıyarak izleyicilere göz kırpıyor ve aramızdan ayrıldığı gün hayata gözlerini açtığı doğum gününe denk düşüyor.

Filmde Barış’ı canlandıran sevgili İsmail Ege Şaşmaz izleyicileri bir an dahi karşımızda Barış’ın olduğu hakkında tereddüte düşürmüyor. Şaşmaz, oyunculuğu ile göz doldururken, daha önce aşina olmadığımız ses yeteneği sayesinde film boyunca kulaklarımıza hitap ederek tabiri caizse bizlere “Barış” aracılığıyla bir müzik ziyafeti sunuyor.

Filmin ses ve görüntü açısından altını çizmeye değer zenginliği, filmden bir an dahi kopmamıza engel oluyor ve film için uzun sayılabilecek süre anlamadığımız bir şekilde akıp gidiyor. Buna bağlı olarak, bu biyografik filmin yer yer gülümsediğimiz yer yer hüzünlenerek duygusal yoğunluğun içerisine girdiğimiz teması ile başbaşa kalıyoruz. Bizlere farklı duygu tonlarını yaşama ve Barış’ın hikayesine daha yakından bakma imkanı sunan bu film ayrıcalıklı hissettiyor. Şimdiden iyi seyirler.

Yönetmen : Mert Dikmen

Senaryo : Mert Dikmen, Can Anar

Görüntü Yönetmeni : Ersan Çapan

Kurgu : Erkan Tekemen

Müzik : Mce Jingles, Eser Taşkıran

Oyuncular : İsmail Ege Şaşmaz, Almila Ada, Şafak Pekdemir, Hüseyin Avni Danyal, Ebru Nil Aydın, Metin Coşkun, Burak Satıbol, Aslıhan Kapanşahin, Aytaç Uşun

Türkiye / Biyografi-Dram / 115 Dk.

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz