Omen : İlk Kehanet
DAMİEN, DAMİEN OLMADAN ÖNCE…
Bu son ‘Omen’ filmi büyük ölçüde hedeflediği şeyleri tutturan, birkaç gereksiz sekansı bir kenara koyarsak dinamik bir tempoda akan, amiyane tabirle ‘eli yüzü düzgün’ bir korku filmi olmuş. Korku sinemasının en unutulmaz simalarından, adeta bir ikon olmuş Damien karakteri bu filmi görseydi mahcup olmazdı herhalde!
Tıpkı bir diğer korku klasiği ‘The Exorcist’ gibi ilk filmini 1970’li yıllarda sunan ‘Omen’ serisinin son halkası, bu sefer bir ‘remake’ veya devam değil bir ‘presequel’ (ilk filmin öncesini gösteren) formatında karşımıza geliyor.
Aslında ‘Omen’ serisi demek biraz yersiz olabilir çünkü ilk Omen filmi de birçok başarılı benzerleri gibi tabii ki devamları için ‘açık bir kapı’ bırakan ama kendi içinde tutarlı başlayıp biten, şaşırtıcı ve ürpertici bir yapımdı. Üstelik ‘Omen’ bu rahatsız edici ve korkutan duyguyu hiçbir özel efekte başvurmadan (bu tabii ki o dönemin olanakları ile de alakalı) fark yaratan kamera açıları, zaman zaman kendini gösteren etkileyici bir müzik ve Gregory Peck ve Lee Remick gibi büyük oyuncuların üstün performansları ile başarıyordu.
1976 yılında başlayıp 1991’de çekilen ‘Omen 4’e kadar uzanan bu sürecin sonrasında ilk filmin ‘remake’i (‘Omen 666’/2006) olan bir örneğini de izleme olanağı bulduk. Bizce bu ‘remake’ teknik açıdan başarısız olmasa da beklenildiği gibi ilk filmin seviyesinde olmaktan çok uzaktı!
Bu hafta gösterime giren ‘Omen : İlk Kehanet’ ise bizce hoş bir sürpriz yaratmayı başarıyor. En azından son çeyreğine kadar… Film ‘devamları’ ve ‘presequel’lerinin genelde vasat olduğu bir dönemde nispeten düzeyli bir örnek çıkarmak ve Damien’ın bıraktığı mirasın anısına ihanet etmemek bizce göz ardı edilmeyecek bir başarı…
Hikayeye dönecek olursak : 1971 yılında Margaret, Milano’daki bir manastıra rahibe olarak girmek için Amerika’dan gelmiş genç bir kadındır. Oldukça katı kurallarla yönetilen bu manastırda Margaret’e en sıcak davranan kişiler onun oldukça ‘rahat’ davranan oda arkadaşı Luz ve zamanında ona ‘kol kanat’ germiş ve oraya çağırmış rahip Lawrence’dır. Rahibe olarak kabul edilmeden önce adeta bir ‘staj dönemi geçiren Margaret’in dikkatini bir odada kapalı tutulan ve çok ciddi psikolojik sorunlar yaşayan genç Slyvia çeker. Çok geçmeden bu manastırın göründüğü gibi yer olmadığının ve çok büyük sırları sakladığının farkına varacaktır.
KORKU UNSURUNU HİSSETTİRMEK…
‘Omen : İlk Kehanet’in bizce ilk başarısı hikayedeki asıl korku unsurunu uzunca bir süre apaçık bir şekilde önümüze sürmemesi ve daha çok usulca hissettirmesi oluyor. Lanet, Şeytan ve kötü ruh gibi birçok klasik öğeyi kullanan korku filmleri daha ilk dakikalardan itibaren bunları sergileyip hatta ‘boca edilebilecekken ‘Omen’ bunlara başvurmuyor. Filmin ana mekanını oluşturan manastırın kapalı, sert sınırlarla çevrelenmiş oluşunu kullanarak tedirgin edici bir atmosfer kurmayı başaran yönetmen, durumu daha da ‘boğucu’ göstermek için izbe, her köşesi karanlık bir ortam da sunmuyor. Hatta aksine bu mekan açık ve geniş bir avlunun bulunduğu, kilise olduğu kadar bir rehabilitasyon mekanı izlenimi de veren, öğrencilerin ve görevlilerin belli sosyal aktiviteler içinde de bulunabildiği bir ortam.
Film aynı zamanda o dönem (70’li yıllar) şehirde yaşanan büyük öğrenci yürüyüşleri ve isyanlara da bir parantez açıyor. Hikayede zaman zaman ön plana çıkan bu sekanslar olayların gidişatına ciddi bir yön vermese de gerçekçi bir (dönem) arka plan oluşturuyor. Belki biraz zorlarsak baş karakterin dış dünyayla ilişkisinin kopuk ve (sonrasında öğrendiğimiz kadarıyla) geçmişinde isyankar bir çocuk olmasıyla da bir bağlantı kurabiliriz.
DAMİEN VE DİĞERLERİ…
Filmde ilk ‘Omen’ filmine ve bazı diğer ‘klasikleşmiş’ korku filmlerine gönderme yapan birçok sahne var : öncelikle birçok odada doğum yapan genç kadınlar ve onlara yardım etmeye çalışan rahibeleri görüyoruz. Buralardaki sahneler sancılı bir doğumdan çok bir ‘şeytan çıkarma’ veya ‘arınma’ (‘The Exorcist’ vb.) seanslarına benziyor. Aynı şekilde ilk ‘Omen’ filminde aklımızda yer etmiş ‘bakıcının intihar sahnesini’ modernize edilerek tekrar (daha kanlı bir şekilde) veriliyor. Son olarak da manastırdaki bebeklerin ve tarikat havasının Polanski’nin başyapıtı ‘Rosemary’nin bebeği’ne ‘göz kırptığını’ da fark edebiliyoruz.
Ancak filmi ‘sarmalayan’ bu tehdit ve korku unsuru son çeyrek bölümünde biraz bozuluyor. Güzel bir şekilde gelişen ve dinamik bir tempoda akan hikaye (sürprizleri bozmamak adına detaylara girmeyeceğimiz) ‘damga’ işaretinin gizeminin açığa çıkmasıyla gereksiz bir ‘gore’ ve sıradan ‘lanet filmi’ kıvamına evrilmeye başlıyor. Sanki senaristler o zamana kadar kurdukları dünyayı eksik buluyorlar ve daha da çarpıcı bir finale bağlamaya çalışıyorlar. Bizce buna hiç gerek yokken…
Filmin oyuncularına bakarsak: başrol Margaret’i canlandıran Neil Tiger Free güzel bir portre çiziyor. Film boyuncu sergilediği sıcak, naif ve idealist rahibe ‘adayı’ rolünün hakkını veriyor. Onun en yakın oda arkadaşı Luz’a hayat veren Maria Caballero ise kötü olmasa da durumu idare ediyor diyelim. Burada rolünün biraz basmakalıp ‘yakın, dışa dönük ve iyi arkadaş’ kıstaslarında yazılmış olmasının da payı var. Rahip Lawrence rolünde ise deneyimli oyuncu Bill Nighy de karakterine inandırıcı bir hava katmayı beceriyor. Ama bizce filmde asıl göze çarpan, şaşırtıcı bir şekilde, sadece filmin epilog bölümünde birkaç dakika görünse de, bu çok kısıtlı sürede oyunculuk yeteneğini bir kez daha konuşturan aktör Charles Dance oluyor.
Sonuç olarak bu son ‘Omen’ filmi büyük ölçüde hedeflediği şeyleri tutturan, birkaç gereksiz sekansı bir kenara koyarsak dinamik bir tempoda akan, amiyane tabirle ‘eli yüzü düzgün’ bir korku filmi olmuş. Korku sinemasının en unutulmaz simalarından, adeta bir ikon olmuş Damien karakteri bu filmi görseydi mahcup olmazdı herhalde!
Yönetmen : Arkasha Stevenson
Senaryo : Arkasha Stevenson, Tim Smith
Görüntü Yönetmeni : Aaron Morton
Kurgu : Amy E. Duddleston, Bob Murawski
Oyuncular : Bill Nighy, Ralph Ineson, Charles Dance, Nell Tiger Free, Sônia Braga, Tawfeek Barhom, Anton Alexander, Mia McGovern Zaini, Andrea Arcangeli, Maria Caballero, Peter Arpesella, Sylvia Panacione, Mario Opinato, Adriano Aragon
ABD / Korku-Gerilim / 120 Dk.