Gözyaşı Ustası / Fabbricante di lacrime

“GÖZYAŞI USTASI” ÇIRAĞINA AĞLAMAYI ÖĞRETİR

Film acıklı fakat duygu sömürüsü yapmıyor, soru işaretleri bıraktığı yerler var. Şefkat iyileştirir ana fikrini veren yapım, müziğinin güzel olması  ve oyuncularının da iyi rol yapmasıyla izlenir hale gelmiş. 

OrtaKoltuk Puanı:

 

Gözyaşı ustasına “Gözyaşı Heceleri” adlı şiirimin son dizeleri ile yanıt vermek isterim:

…..hep dilinin başı altından çıktı  sessiz harfler

yüreğinde   çığlığının  seslileri

ağladın ayın beyaz  fısıltısıyla 

bir sen miydin gözyaşının  hecelerini 

yastığına kuş tüyüyle yazan

hiç anlamadın aslında giden kimdi

sükutla  avlunu  kim terk etti…

                      (Nurbanu KABLAN)

Bir filmi izlemek istemenin çeşitli nedenleri vardır. Bunların başında yönetmen, senarist  ve oyuncular gelir ama yönetmeni tanımıyorsanız ve film de popüler değilse izlemek için başka kriterlere bakarsınız. Bazen filmin afişi sizi çağırır, bazen de adı…

Gözyaşı Ustası şiirsel bir film adıydı ve bana direkt kendi şiirim Gözyaşı Hecelerini çağrıştırdığı için  izlemeye iki hafta öncesinden karar verdim… Dram ve romantik türündeki film İtalyan yapımı. yönetmenliği Alessandro Genovesi yaptı. Senaryosu ise yönetmen  Alessandro Genovesi ve Eleonora Fiorini’ye ait…

YENİ BİR ÇOK SATANLAR UYARLAMASI

2021 yılında genç bir kadın avukat, İtalya’da  “Fabricante   di Lacrimeadında bir roman yayınladı. Kitap ismi  İtalyanca aslından direkt çevrildiği zaman “Gözyaşı Yapıcısı ya da Gözyaşı Üreticisi” anlamına geliyor. (Doğrusu “Gözyaşı Ustası” çok iyi bir çeviri olmuş bu kez) Yazarın adı Erin Doom, 30 yaşına henüz girmemiş  genç ve güzel bir kadın, şimdiden beş-altı kitabı var. “Gözyaşı Ustası” çeşitli dillere çevrilmiş ve 2022 yılında kitap sadece İtalya’da 250 bin satmış…

Kitabı okumasam da (zaten Türkçe çevirisi yok, filmden sonra muhtemelen Türkçeye de çevrilir) filmi izlediğimde az-çok kitap hakkında bir fikre sahip oldum, en azından derinliğinin ne düzeyde olduğunu hesap edebildim. Eleştirmenler roman hakkında şöyle bir tümce etmişler : (ki filmi izlediğimde roman hakkında bu varsayıma varmıştım) Erin Doom’un hikayesi mükemmel olmasa da etkileyici duygusallıkla dolu.Bu cümleyi film için de kullanabiliriz.

Böyle bir hikaye izlediğim zaman yazarın kahramanla ilişkisini düşünürüm hemen; hele hele  ilk kitapsa kahramanın yazarın kendisi olma olasılığı çok yüksektir. Bir oranlama yapıldığı zaman yazarın karakterle  dolaylı ya da direkt ilişkisi en az yüzde yetmişe denk gelir. 

Fotoğraflarda çok parlak, çok mutlu görünen avukat Hanım’ın gerçek adı Matilda imiş, soyadını açıklamıyor. Yapılan bir röportajda şöyle demiş : Her zaman çok içe dönük, içine kapanık bir insan oldum”. Bu bilgiler bizi yazarın gizemli bir geçmişi olduğu varsayımına götürüyor. Eh bu bağlamda yazarın filmin baş karakteri Nica ile ortak yönlerinin olduğunu düşünebiliriz. 

BİRAZ ŞEFKAT HER YARAYI İYİLEŞTİRİR

Kimselerin ağlayamadığı bir dünyada insanlar duygulardan yoksun, içi boş kabuklar gibi yaşayıp gidiyorlardı; fakat dünyadan gizlenmiş yalnızlıkla sarmalanmış  bir gözyaşı ustası vardı. Karanlığa gömülmüş, solgun ve kambur. Cam gibi berrak gözleriyle kristal gözyaşları dökermiş. İnsanlar bir parça duygu hissedebilmek için ona gidip ağlamasını isterlermiş. Gözyaşı ustası da kendi gözyaşlarını onların gözüne koyarmış. böylece insanlar ağlamaya başlarmış; öfke, çaresizlik, hayal kırıklığı, tutku ve acı içinde…

Aslında bütün bu duyguların şiiridir gözyaşı ve üstüne sayısız masallar vardır. Evet, filmin başlangıç cümlesi :  “Biraz şefkat her yarayı iyileştirir” 

Bu sözü baş karakter Nica’ya (Catherina Feroli) arabayla seyahat ederlerken annesi söylüyor. Birkaç dakika sonra da mutlu aile tablosu araba kazasıyla parçalanıyor. Anne baba kazada hayatlarını yitirmiştir ve Nica kazadan kurtulan tek kişidir. Henüz 9-10  yaşındadır. Artık bir yetimhane çocuğu olarak büyüyecektir… Çocukların “Mezar” dedikleri yetimhanede anlatılan masallardan birisidir “Gözyaşı Ustası” 

Yetimhaneye “mezar” denildiğine göre nasıl bir yer olduğunu tahmin etmek çok kolay. Nica’nın mezar denilen bu kuruma  ilk adımını attığında  onu nasıl bir hayatın beklediği anlaşılıyor. Yetimhanenin müdüresi daha ilk anda otoritesini hissettiriyor. Düzene uy, saygılı ol, itaat et cümlesi ağzından dökülüyor, Nica’nın boynundaki kelebekli kolyeyi yetimhanenin bir başka çocuğu olan Rigel’e (Simone Baldasseroni) koparttırıyor. Oysa o kolye annesinin yadigarıdır. Yaralı bir kuş olarak yetimhaneye düşen Nica’nın büsbütün kanatları kırılıyor. Onu bahçede karşılayan  çocukların ise renkleri  soluk, mutsuz ve acınacak durumdadırlar. Gotik mimariye sahip gösterişli bir yapının içinde kötülüklerin ve baskının olması  “dışarıdan görünen güzelliklerin içeriye çirkinlik ve kötülük olarak yansıması”  olarak  algılatıyor. Yani hiçbir şey göründüğü gibi değildir….

TABİRİ CAİZ İSE ACIKLI FİLM  

Biz bu tür filmlere dram, duygusal diyoruz, bizden önceki kuşaklar ”Acıklı film” derlerdi. Annemden çok duymuştum bunu. Filmi izleyince direkt onun söylemi aklıma geldi ve hikayeye  daha iyi oturduğunu düşündüm. Yetimlerin hikayesinden daha acıklı ne olabilir? Hele bir de şefkat ve sevgiden yoksun olarak büyüyorlarsa… Seni seven bir aile olmadan büyümek hayatın en dramatik aşamasıdır. Ruhları yaralı bu çocuklar, kendi yalnızlıklarına sığınıp evlat edinilmeyi ve biraz olsun şefkat görmeyi bekliyorlar. Güçlü olan çocuklar o şefkatle iyileşebiliyorlar, güçsüzler ise ömür boyu yaralı kuş olarak çırpınıp duruyorlar…

Film acıklı fakat duygu sömürüsü yapmıyor,  soru işaretleri bıraktığı yerler var; örneğin  müdüre bütün çocuklara diktatör gibi davranırken  yetimhanedeki Rigel’e neden gereğinden fazla sevgi gösteriyor? İzleyici gayri meşru oğlu mu diye düşünmeden edemiyor. Nica’nın parmakları hep sarılı,  sargı bezlerini mi  şefkat yerine koyuyor, zira onu saran tek şey sargı bezleridir. Nica’nı gözyaşı ustası yerine koyduğu Rigel’in tam olarak derdi nedir?.. Yazar (doğal olarak senarist de) bu gibi sorularda boşluklar bırakmış. Çok satan romanların genelinin alt yapısı tam doldurulmamış, konular yüzeysel işlenmiş oluyor ve okuyucusunda ve izleyicisinde bir eksiklik duygusu bırakıyor…

Şefkat iyileştirir ana fikrini veren film, müziğinin güzel olması  ve oyuncularının da iyi rol yapmasıyla izlenir hale gelmiş. 

İyi seyirler…

Yönetmen : Alessandro Genovesi

Senaryo : Erin Doom

Görüntü Yönetmeni : Luca Esposito

Kurgu : Claudio Di Mauro, Simone Rosati

Oyuncular : Simone Baldasseroni, Alessandro Bedetti, Eugenio Krauss, Caterina Ferioli, Sabrina Paravicini, Roberta Rovelli, Orlando Cinque, Eco Andriolo, Nicky Passarella, Sveva Romana Candelletta

İtalya / Fantezi-Romantik-Dram / 103 Dk.

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz