Organize işler 2 Sazan Sarmalı
“Ah be Üzeyir! Ne güzel susardık biz seninle…”
Yılmaz Erdoğan’ın neredeyse bütün filmlerinde ve Organize İşler 1’de oynamış olan Erdal Tosun’a atfedilmiş bu filmin bir sahnesinde, duvara çizilmiş grafitisinin altında yazılmış onun o meşhur “Bir ara çok konuştum bir faydasını görmedim, bıraktım” sözlerine bakarak, Asım Noyan rolünü canlandıran yönetmen Yılmaz Erdoğan ona söylediği bu replikle saygılarını sunarken; ister istemez bazen susmanın sanatçıya daha yakışır bir tavır olduğunu düşünmeden edemiyor insan. Sanatçının hayata karşı bir duruşu olmalı, o duruş dimdik olmasa da; beli, boynu eğilmeden dike yakın bir şekilde durmalı hiç değilse; aksi davranış , o şahsı sanat severlerin gözünde (ne kadar güzel işler yaparsa yapsın) anında ufaltıyor!…
Her komediye gülmem, çoğunlukla yavan ve boş gelir; Yılmaz Erdoğan’ın komedisine gülerim oysa, esprileri edebidir, şiirseldir ve en önemlisi traji komiktir. Güldürüsünün arkasındaki gözyaşını görebilirsiniz. Hemen hemen bütün filmlerini seyretmiş ve iki filmine de eleştiri yazmış olmama rağmen favorim ilk filmi olan Vizontele’dir. vizontele ile başladığı o sıcak ve gülümseten yolculuğuna devam ederken; iki şairin hayatından yola çıkarak çektiği “Kelebeğin Rüyasında” filmi de (eleştirisini de yazdım) klasiklerim arasında yerini almıştır. “Ekşi Elmalar, Vizontele Tuba, Neşeli Hayat, Organize İşler(1)” kıvamında güzel filmlerdir…
Çekilen güzel bir filmin çok izlenmesinin ardından ikincisi çekmek kabak tadı vermese de salatalık tadı veriyor. Salatalık demişken “insanlar değişiyor, hıyarsa cacık oluyor” sözünü de atlamamak gerekir. Kızının “bu dolandırıcılık işlerini artık bırak, ben senin ancak o zaman kızın olurum” tavsiyesine baba Asım’ın verdiği cevapları topladığın zaman güzel bir demet yapılabilir. “Nasıl değişeyim kızım, bu Asım’dan kalkıp hangisine göçeyim” ya da “gerçeğin tipi bozuk olduğunda yakışıklı yalanlar oluyor” gibi özlü sözleri filmin anahtarlığına süs olarak takabiliriz…
2018 yılı “baba-oğul” senaryolarıyla geçti, kız evlat olmam sebebiyle biraz da “baba-kız” filmleri çekilmeye başlasın demeye kalmadan 2019 yılını; kızının adını “NAZLI” olarak göğsüne dövme yaptıran baba Asım’la açtık. Kızlarının büyümesini istemeyen babalara Asım’ın güzel bir dileğini iletmeden olmaz: “Kızlar niye büyüyor, babalar küçülsün”…Baba kız ilişkilerinin baba oğul ilişkilerinden çok farklı olduğu aşikar. Babalar genellikle oğullarını aşağılarken, buldukları her fırsatta onları ezerken; kızlarıyla olan ilişkilerde tam tersi bir durum yaşanıyor. Onlara toz kondurmuyorlar, onları yüceltiyorlar, kimselere layık görmüyorlar, bir gün evden gidecek olmaları sebebiyle ürperiyorlar…Filmde dolandırılan bir de baba oğul var, yıllardır çocuk sahibi olamadığı için tüp bebek yöntemiyle bir oğlu olan babanın bile oğluna olan davranışları aynı şekilde; onu her fırsatta “sanayi tüpü” diyerek küçümsemekten geri durmuyor…
Filmde aksiyon sahnelerinde birbirini kovalayan yarış halindeki arabalardan ziyade hamam böceklerinin yarışı ilgimi çekti. Cezaevinde geliştirilmiş bir oyunun dışarıda da oynanması tutkunlar için heyecan yaratmaya fazlasıyla yetiyordu; özellikle birinci olan cafard yarışı biliyormuş gibi koşar adımlarla ilerlemesi takdir edilmeyecek gibi değildi. Kafka’nın hamam böceğinden çok daha becerikli, çok daha aktifti, Kafka bu böceği görmüş olsaydı yatağından hamam böceği olarak kalkmaz başka sürüngen bir böcek olarak kalkardı…
Sarı Saruhan rolünü üstlenen Kıvanç Tatlıtuğ esaslı bir oyunculuk sergilemiş, göbeği, kıkırdaması, ceviz kırması ve küfür edememenin sıkıntısıyla yüzündeki kırmızılık ve mimikler hayranlık yarattı. Ayrıca sanayi tüpü olan oğul ve babanın oyunculuğu da konuşulur…Yılmaz Erdoğan bu kez oyunculuğu abartarak performansını düşürmüş. Doktor rolü ve Asım Noyan rolündeki konuşmaları yapay ve tiyatrovari olmuş.
Evet film bir İstanbul filmidir diyebiliriz. Kız kulesinden Mısır Çarşısına, Tahtakale’den Kapalı Çarşı’ya ve tarihi sokaklarındaki aksiyon görüntüleriyle İstanbul turizmine ciddi anlamda katkıda bulunmuş sahneler mevcut. Müziği de zaten İstanbul üzerine kurulmuş: “…Buranın adı İstanbul/ bir gözü hep açık uyur/ girmezsen eğer koynuna / dolanıverir boynuna/ buranın adı İstanbul/ geceleri masal olur/ girmezsen eğer koynuna / dolanıverir boynuna…”
Organize İşler 1 kadar olmasa da gidip izlenebilir bir filmdir Sazan Sarmalı..
Çoğuna katıldığım bir yorum, ayrıca eklemek isterim, gelin adayının (zayıf oyunculuğunu ve sterotipini saymasam bile) baba ile ilişkisi çok tekrarlanmış. Tamam babana tepkilisin vs. ama birçok sahnede bunu tekrarlamalar, didaktik diyaloglar, babanın kızını aslında ne kadar çok sevdiği vs.vs. baydı beni. Onun dışında filmin ilk yarısı eğlenceliydi, ikinci yarıda Yılamz Erdoğan sıkılmış, -bir an önce bitirelim bu senaryoyu artık- moduna girmiş gibi.
Yorum için teşekkürler. Haklısınız. Eleştirimde de yazdığım gibi bir filmin ikincisini, üçüncüsünü çekmek hata aslında; işte böyle yapay oluyor. (Senaryo çok uzun olur bunu 1, 2 diye çekersin ayrı mesele tabii) Anladığım kadarıyla James Bond’ un Istanbul’da çekilen aksiyon filminden de esinlenmişler.( O filmi seyretmediğim için eleştiriye yazmadım bunu, sadece tahmin ediyorum) dolayısıyla aksiyon bölümlerinde de bir yapaylık, bir eğretilik vardı…
Birinci film doğal akışında gittiği halde, ıkincisinde yapaylık, zorlama söz konusu olmuş. Yine de diğer uydurduk komedi filmleriyle kıyaslandığında her zaman iki- üç adım öndedir Yılmaz Erdoğan!…
Maalesef beklentinin altında buldum filmi, hayal kırıklığı yarattı. Biz de senaryo sıkıntısı var. Oyuncularda potansiyel var ama maalesef senaryo basite indirgenmiş. Kıvanç Tatlıtuğ’u, bir gişe sayısı jokeri kullanma hamlesi mantıklı olsa da açıkçası senaryo açısından sınıfta kaldı. Özellikle böyle üst düzey oyunculardan iyi işler çıkıyor ama senaryo çok vasat kalmış.
Daha önce de belirttiğim gibi bizde oyuncu sıkıntısı yok. Sanatçılar muhalif olmaktan uzaklaştıklarında üretim kaynakları ister istemez kuruyor. Söyleyecek çok fazla şeyleri olmadığında zorlama hissettiriyor kendini.
Selamlar…
filmi bu gün seyrettim gayet başarılı ancak belkide bana öyle geldi bilemiyorum ama iki tane sahne dikkatimi çekti. Sanki dine saygısızlık varmış gibi geldi. Birinci sahne böcek koşturdukları sahne camideki namaz halısını andırıyor. İkinci sahne ise verilen selama cevap vermeyip merhabaya cevap vermesi, umarım yanılıyorumdur.
Ahmet Bey öyle bir kurguyla hamam böceklerini yarıştırdıklarıni düşünmüyorum…
Selamın her türlüsü güzeldir!
Selamlar…
Organize işler filmini yıllar önce büyğk zevkle izledik ve tadı damağımızda kaldı. Artık film hafızalardan silinirken ve her hatırlandığında hala bir tebessüm bırakırken yeni filmle o maziye çok büyük bir vefasızlık yapıldı. Filmde hiçbir kurgu yok. Akıl oyunu yok. Bir düzenbazın kafası nasıl çalışır hiç yok. Kızıyla arasındaki sıkıntının elli kere seyircinin gözüne sokulduğu sahneler dolu. Bu senaryo ile devam filmi olmaz. Bu bir ne devam filmidir ne de diğerini andıran ayrı bir film. Erdoğan gişe için film yapsaydı bugüne kadar beklemezdi. Yıllar sonra devamını yaptım demek için olmuş. Hafızalardan çok kısa bir sürede silinecek ve hiç hatırlanmayacak bir film. 3/10 puan verdiğim son zamanların en kurgusuz filmi..
Genel olarak beklentileri karşılayamamış film; kurguyu, senaryoyu bir tarafa bırakacak olursak başından sonuna kadar izlendi. Demem o ki beklentisiz gidildiğinde izlenebilir bir film; illa bir puan verilecekse 5/10 benimki.
Başlangıçlar çok iyi filmlerle yapıldığı zaman arkasını aynı düzeyde sürdürmek işte böyle riskli oluyor.
1. film izlenebilir güzel vakit geçirmek isteyenlere
serinin 2. filmi yahu kardeşim ben küfür duymak için mi para ödeyip izleyeceğim bu kadar filmi az zeka konuşturun. şahsi notum 2/10
1. Şıkkınıza katılıyorum.
2.sine pek katılmıyorum.
Hayatında hiç küfür kullanmamış ve duymaktan da rahatsız olan biri olmama rağmen çok abartılı olmamak koşuluyla kullanılmasını olağan karşılarım; çünkü bizim insanımızın iki lafının birisi küfürdür; yani hayatın içinde olan bir şeyi atlarsanız gerçekçi olamazsınız hele de böyle haydutluk işlerini yapanlardan kibar olmalarını, hiç küfür kullanmalarıni beklemek….
Ayrıca dediğiniz kadar küfür yoktu!