Robot Düşleri / Robot Dreams

Robotlar düş kurar mı, düş görebilir mi?

Son derece yalın ama dokunaklı öyküsü, süssüz temiz çizgileri, düz renkleriyle vurucu bu “sessiz değil ama sözsüz sinema”nın -günebakanların dansı gibi sekanslarla- sunduğu görsel, işitsel hatta duyumsal ziyafetle duygudan duyguya savrulmanız büyük olasılık. İnsanın zarifçe kalbini kıran ama aynı zamanda onaran, sonrasında evimize genişlemiş bir kalple döneceğimiz film yalnızca arkadaşlık değil, arkadaşlıkla birlikte gelen acı tatlı her şey üstüne…

Kalbinizi ısıtacak bu dramediye mümkünse arkadaşlarınızla gidin. Arkadaşlık sanattır.

OrtaKoltuk Puanı:

 

Çizgi romandan çizgi filme. Yalnızca ses ve çizgiden bir eser. “Robot Düşler” için üründen çok eser demek daha doğru olur. Film dünya prömiyerini 2023’te Cannes Film Festivali’nde yaptı, Avrupa Film Ödülleri’nde En İyi Animasyon ödülüne değer görüldü. Başka birçok festivalde gösterimi yapılırken, başka ödüller de alan, 2024 Oscar Ödülleri’nde En İyi Animasyon Filmi adaylarından “Robot Düşleri” bu hafta Başka Sinema’da.

Her türden hayvanın yaşadığı, insanbiçimçi (antropomorfik) olarak tasarlanmış bir dünyada, 80’lerin gürültülü ama şenlikli New York’unda geçen film, yalnızlıktan usanmış bir köpeğin (Dog) satın aldığı Robot’la arasında gelişen sevgi bağına odaklanıyor. Daha o zamanlar yapay zekanın olası tehlikelerinden habersiz ya da bunun önemsenmediği bir dünya bu.

Spike Jonze’un En İyi Özgün Senaryo Oscar’ı, En İyi Senaryo Altın Küre Ödülü ve dahasını alan “Her” filmindeki yalnız kahramanın satın alıp aşk yaşadığı Samantha gibi işletim sistemlerinden henüz yok bu dünyada. Dog ve Robot’un aralarında hemen kurulan bağ, gündelik yaşamın içinde minicik gibi görünen ama özen gerektiren özverilerle birbirlerine uyumlanarak arkadaşlıklarını geliştirişleri, dönemin müzik ritimleri ve özellikle “September (Earth, Wind & Fire)” eşliğinde hayat dolu New York’un tadını çıkarışları, ayrılmak zorunda kalışları, özlem duygusuyla başa çıkma savaşımları, gerçekte ve düşlerde yeniden bir araya gelme çabaları, seçimleri, kararları ve insan belleğinin ve uzaklığın yardımı ile kendilerini yaşamın o karşı konul(a)maz akışına bırakışlarına tanık olduğumuz bu öykü arkadaşlığa bir övgü. Kiminle ne ile olursa olsun, eş, çocuk, dost, evcil hayvan ya da mavi pinokyo bisikletimiz ya da içinde yaşamayı pek sevdiğimiz kentimizle kurduğumuz sevgi bağına. Bu film ayrıca New York’a da bir sevgi selamı.

Pablo Berger’in yönetmenliğinde beyaz perdeye taşınan film, yazar ve illüstratör Sara Varon’un kitabından uyarlama. Varon’un köpek ile robotumuz gibi, görünürde tuhaf ama temelde hepimiz gibi varoluşsal meseleleri olan, başka ikilileri yazdığı kitapları da var. Hatta “Tavuk ve Kedi” ikilisi filmimizdeki apartman zilinden anladığımıza göre köpeğimizin alt komşusu; bu da Berger’in Varon’a hoş sürprizi. Varon’un ise bize tatlı bir sürprizi var. Bir mini kek ile patlıcan ikilisini konu ettiği “Bake Sale” kitabında, pişirmeyi çok seven Mini Kek’i, hayran olduğu dünyaca ünlü şef “Türk Lokumu”yla tanışmak için buralara gelmek düşünün peşine düşürüyor. Varon’la birlikte Berger’in filmdeki köpeğimize ve robotumuza kurdurduğu ve gördürdüğü düşlerde ise hep birbirlerine kavuşmak arzusu…

Son derece yalın ama dokunaklı öyküsü, süssüz temiz çizgileri, düz renkleriyle vurucu bu “sessiz değil ama sözsüz sinema”nın -günebakanların dansı gibi sekanslarla- sunduğu görsel, işitsel hatta duyumsal ziyafetle duygudan duyguya savrulmanız büyük olasılık. İnsanın zarifçe kalbini kıran ama aynı zamanda onaran, sonrasında evimize genişlemiş bir kalple döneceğimiz film yalnızca arkadaşlık değil, arkadaşlıkla birlikte gelen acı tatlı her şey üstüne. Ayrılık dahil. Özlemin yakıcı olduğu kadar dönüştürücü de olan ateşi başta gelmek üzere.

Seyir sırasında aklınızdan bugüne değin yaşantınıza bir süre eşlik etmiş ve / veya hâlâ eşlik eden arkadaşlarınız geçerken bir yandan da Dog ve Robot için tedirgin oluyor, geriliyor, kederleniyorsunuz, tüm bunların arasına da kıkırtılar serpiştirerek. Gözleriniz dolma noktasına geliyor ama gözyaşı dökmüyorsunuz, içinizde bir şey(ler)e ermiş, biraz daha erginleşmiş olarak salondan çıkıyorsunuz. Kalbinizi ısıtacak bu dramediye mümkünse arkadaşlarınızla gidin. Arkadaşlık sanattır. Sanata evet.

Yönetmen / Senaryo : Pablo Berger

Kurgu : Fernando Franco

Müzik : Alfonso de Vilallonga

İspanya-Fransa / Animasyon-Komedi- Müzik / 102 Dk.

2 YORUMLAR

  1. Evimize genişlemiş bir kalple dönmek için sabırsızlanıyorum. Köpek ve Robot arasındaki dostluktan kendi deneyimlerimize dokunup bizi sarsacak anlaşılan. Önerinizi dinleyip en yakın arkadaşımla “mutlaka” gideceğim.
    Elinize, yüreğinize sağlık.💐”Arkadaşlık sanattır” 🙌😊

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz