Saint Omer

Gerçek olaylardan esinlenen bir kurmaca olmasına karşın Diop bu haşin ve çok katmanlı öyküyü belgesele yakın bir gerçeklik duygusuyla çeker. Claire Mathon’un kamerasının, sanıkla salondaki izleyicisi arasındaki bakışı izlermişçesine sabit eksen üzerinde gelişen uzun ve sakin çekimleri, Amrita David’in mahrem kurgusunun da desteğiyle bildik öznellik ve nesnellik kurallarına meydan okur, iç burkucu ve rahatsız edici öyküsünü Rama’nın bakışının ve beynini içinden aktarır.

Filmi Rama’nın bakışından izletmek hem müthiş incelikli, hem de müthiş radikal bir karar. Saint Omar, mutlaka izlenmesi gereken bir yapım. Kaçırmayınız !

OrtaKoltuk Puanı:

 

2103’ün soğuk bir Kasım gecesinde, Senegal asıllı Fransız Fabienne Kabou, 15 aylık kızı Adélaïde’i sahilde, med cezirin dalgalarına bırakıverir. Yakalandığında suçunu itiraf eden genç kadının 2016’da, Calais ve Lille arasındaki Saint Omer kasabasında gerçekleşen duruşması, hem vakanın acımasızlığı hem sanığın davranışıyla tüm Fransa’nın ilgisini çeker. Çok zeki, yüksek IQ sahibi, üniversite öğrencisi, müthiş düzgün Fransızcayla kendini çok güzel ifade eden entelektüel genç kadın, cinayetlerin en kötüsünü neden işlediğini bilemediğini, suçun kendisinde değil büyülenmesinde, onu büyüyle lanetleyenlerde olduğunu iddia eder.

Bu kan dondurucu olay Fabienne Kabou’nun fotoğrafını gazetelerde gören belgesel film yönetmeni Alice Diop için saplantıya dönüşür, olayla ilgili her türlü bilginin peşine düşmekle yetinmez, Saint Omer’e giderek tüm duruşmaları izler.

Kabou davasından esinlenerek senaryosunu Amrita David ve Marie Ndiaye’yle yazdığı ve yönettiği ilk kurmaca uzun metraj filmi “Saint Omer”le Alice Diop, Fransa’dan Jean Vigo ve César En İyi İlk Film Ödüllerini, ayrıca da, Venedik’ten En İyi İlk Film ve Gümüş Aslan (Jüri Büyük Ödülü) dahil 15 Uluslararası ödül kazanır.

Film, Senegal kökenli başarılı Fransız romancı ve edebiyat öğretmeni Rama’nın (Kayjie Kagame) üniversitede, Marguerite Duras’ın sanatsal dehasıyla “Hiroshima, Mon Amour” filmindeki kafaları tıraş edilmiş “işbirlikçi” kadınların utancının nasıl bir lütuf durumuna çevirdiğini dersinde anlatmasıyla başlar. Sonrasında hayat arkadaşı Adrien (Thomas De Pourquery) ile ailesine yemeğe giden Rama’nın annesiyle ilişkisinin son derece gergin olduğu ortaya çıkar. Evlerinde yapılacak tadilattan söz edildiğinde Rama, sakin, ancak tetikte bir ifadeyle konuyu ustalıkla geçiştirir. Kagame, söz konusu tadilatın çocuk odasıyla ilgili olduğunu, hamile Rama’nın durumunu ailesinin, özellikle annesinin bilmesini istemediğini, bir göz kırpmanın bile sayısız açıklama içerdiği olağanüstü yorumuyla izleyiciye duyumsatır.

Rama, belki kendisi gibi Senegal Kökenli Diop’un ikinci kişiliği değildir ama, aynen onun yaptığı gibi Paris’ten Saint Omer’e gidip, 15 aylık kızını gelgitin alıp götürmesi için sahile bırakmakla suçlanan Senegal göçmeni üniversite öğrencisi Laurence Coly’nin (Guslagie Malanda) mahkemesini izler. Antik Yunan Medea mitosunun güncel uyarlaması ile ilgili çalışmakta olan Rama, bu dava aracılığıyla çocuğunu öldürme konusunu derinlemesine araştırmayı amaçlamaktadır.

Rama’nın annesiyle yıllarca süren karmaşık ve çekişmeli ilişkisi sonucunda, iki kadının tek iletişimi uzun ve derin sessizliklerden oluşmaktadır. İzleyici kısa ve dokunaklı flashback’ler aracılığıyla bilgilendiği geçmişteki kısıtlı iletişimlerinde annenin, kızının hiç bilmediği zorlukları ve sorunları olduğunu hisseder. Annesini belki de hiç tanımayan, ancak ona dönüşmekten korkan, dört aylık hamile Rama, annesine söylemeksizin annelik üzerine düşünmeye girişir. Coly’nin aynen kendisi gibi ırklararası bir ilişki yaşamış olduğunu, aynen kendisi gibi beyaz bir erkekten hamile kaldığını, aynen kendisi gibi annesiyle zor bir iletişimi olduğunu öğrendiğinde, kişisel yaşamı ve hamileliği konusunda iyice endişelenmeye başlar.

Gerçek olaylardan esinlenen bir kurmaca olmasına karşın Diop bu haşin ve çok katmanlı öyküyü belgesele yakın bir gerçeklik duygusuyla çeker. Claire Mathon’un kamerasının, sanıkla salondaki izleyicisi arasındaki bakışı izlermişçesine sabit eksen üzerinde gelişen uzun ve sakin çekimleri, Amrita David’in mahrem kurgusunun da desteğiyle bildik öznellik ve nesnellik kurallarına meydan okur, iç burkucu ve rahatsız edici öyküsünü Rama’nın bakışının ve beynini içinden aktarır.

Mathon’un kamerasının, mahkeme salonunun güneşte ışıldayan ahşap kaplamalı fonunda bir Rembrandt portresi gibi tek başına resmettiği Coly, uzun ve kesintisiz planlar boyunca açık seçik, ayrıntılarıyla düşünülmüş, bir bakıma tamamen samimiyetsiz olarak algılanabilecek anlatısına girişir. Etnik kökeninin etkisi ne olursa olsun, böylesine eğitimli ve kendine hakim bir kadının, davranışlarının mistik bir büyü ya da kem göz etkisiyle açıklanması kesinlikle inandırıcı değildir.

Günler boyunca süren duruşmada, avukatının (Aurélia Petit) destekleyen, savcının (Robert Cantarella) suçlayan, hâkimin (Valérie Dréville) anlayışlı olmaya çalışan sorgulamaları aracılığıyla Laurence Coly’yi cinayete kadar götüren ayrıntılar açığa çıkar.

Duruşma boyunca ön sırada oturan annesinin (Salimata Kamate) ve mahkemeye gelmeyen babasının, başarılı bir çocuk yetiştirme takıntısı sebebiyle Senegal’de, maddi bakımdan ayrıcalıklı, ama aile tarafından aşırı baskılı bir çocukluk geçirir. Kusursuz bir Fransız hanımefendisi olması amacıyla sadece Fransızca konuşan, yerel Wolof dili kullanması kesinlikle yasaklandığından yaşıtlarıyla arkadaşlık da kuramayan Laurence, baskıdan kaçıp özgür olmak amacıyla üniversiteye Franasa’da gider. Ancak kurtulacağına, orada daha büyük sorunlara bulaşır. Hukuk yerine felsefe okumaya karar verdiğinde, babası tüm maddi desteği keser. Parasız, evsiz, işsiz ve çaresiz kaldığında kendisinden yaşlı heykeltraş sevgilisinin (Xavier Maley) atölyesine sığınır. Karısından ayrı yaşayan bu pısırık ve korkak adam hem ilk aşık olduğu, hem de ilk kez seviştiği kişidir. Atölyeden hiç çıkmayan Laurence, sevgilisi ilişkisini, hamileliğini ve kendi başına doğurduğu bebeğini karısından yetişkin kızından ve tüm dış dünyadan gizlediğini fark ettiğinde, bu minik dünyanın kendi üzerine daha da kapandığını hisseder…

Filmi Rama’nın bakışından izletmek hem müthiş incelikli, hem de müthiş radikal bir karar. Zaten bir “mahkeme filmi” gibi gelişmesine karşın “Saint Omer” anlatıyı duruşmaların sonun kadar getirse de kararı bilinçli olarak açıklamaz. Rama, Laurence’ın karmaşık, baskı altında kalmış, sosyopat, tüm ürkünçlüğüne karşın bir bakıma bilinçsiz diyebileceğimiz davranışını değil, kendini demokrasinin ve insan haklarının havarisi ilân etmiş olan Fransız toplumunun iki yüzlülüğünü, ırkçılığını, yabancı düşmanlığını, üstüne üstlük bunların adaletin sağlanması gereken duruşma ortamında su yüzüne çıkmasını yargılar. “Ötekini” reddeden ve aşağılayan bu tavırla sadece heykeltraşın, koyu renk derili sevgilisini ve ondan olma melez çocuğunu kimseye gösteremeyişinde, ya da her suçlamasında hissedilen bilinçaltı zenofobide karşılaşmayız. Laurence’ın doktora danışmanı tanık olarak ifade verirken, “kendisine ait olamayan bir felsefenin arkasında saklanmaması için”, onu tez konusu olarak Wittgenstein’ı seçmekten vazgeçirmeye çalıştığını anlatır.

Yani bu üst düzey eğitim almış akademisyen hanım, Afrika kökenli olduğu için Laurence’ın büyük Avusturyalı düşünürün yapıtlarının içyüzünü kavramaktan yoksun olduğu kanısındadır. Mide bulandırıcı!! Değil mi?

Sonuç olarak, duruşma safhaları, Rama’nın bazı konularda Laurence ile özdeşleşmesi, baş kişilerin etraflarıyla ilişkileri, hukukçuların iyi ya da kötü niyetli olmaları, sadece izleyicilerin karmaşık ve ayrıksı bir olayı algılamalarına yardım eden öğeler değildir. Her biri o izleyicinin yüzüne tutulan, ne göreceğinden korksa da bakmak zorunda olduğu birer aynadır.

Festivalin en iyilerinden, mutlaka izlenmesi gereken bir film.

07 Nisan 19.00 Atlas 1948, 09 Nisan 16.00 Kadıköy Sineması, 10 Nisan 13.30 ve 19 Nisan 19.00 Cinewam City’s sinemalarında

Yönetmen : Alice Diop

Senaryo : Alice Diop, Amrita David, Marie Ndiaye

Görüntü Yönetmeni : Claire Mathon

Kurgu : Amrita David

Oyuncular : Kayije Kagame, Guslagie Malanda, Valérie Dréville, Aurélia Petit, Xavier Maly, Robert Cantarella, Salimata Kamate, Thomas De Pourquery, Adama Diallo Tamba, Mariam Diop, Dado Diop, Fatih Şahin, Lionel Top

Fransa / Mahkeme-Dram / 123 Dk.

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz