Paranoyak ve Melankolik Bir aşk

“PARANOYAK VE MELANKOLİK BİR AŞK” ROMANI, KADININ SESSİZ ÇIĞLIĞIDIR!

Bu kez film eleştirisi değil, kitap eleştirisi ile karşınızdayım. Kendi romanım!

Bu platformda,  sinemaya uyarlanmış sayısız kadın biyografileri yazdım. “Paranoyak ve Melankolik Bir aşk” da filmleri aratmayacak türden. İleriki süreçte belki bu eser de  sinemaya uyarlanacak;  aslına bağlı kalmak koşuluyla sıcak bakacağımı da ifade etmek isterim. 

İstanbul Sözleşmesinin kalktığı, 6284 sayılı kadınlara yönelik şiddetin cezalandırma kanunun kaldırılması konusunda  pazarlık yapıldığı süreçte kadınları yok sayan ya da onları köleleştiren eğilimi şiddetle kınıyorum.

Şeriat düzeni bir kadının en büyük kabusudur. İşte bu kabus romanda işleniyor. Şeriat mahkemesine çıkan roman kahramanı Nergis ile yargıç arasındaki konuşmalar şu şekilde:

-Senin yeni devrim yasalarından haberin yok galiba. Bir kadının babası, kardeşi ve kocası dışında başka erkekle yalnız olarak konuşması, ilişki kurması yasaklandı. Diğer yasaklar da arkadan gelecek zaten.

Nergis suratı giderek kırmızılaşan annesine baktı.

-Bu bir yasaksa annem neden burada?

-Annen kocası ile beraber; ayrıca bu yargılanmada onların da bulunması gerekiyor kanun gereği.

-Böyle saçma bir şey olamaz!

 Yargıç köpürmüştü:

-Sus mendebur! Hem zina yapacaksın hem de utanmazca savunacaksın. Şeriat yasaları bile az sizin için.

-Burası Afganistan, Arabistan, İran, Somali değil! Türkiye’de bunu yapamazsanız.

-Sen uyu bakalım. Türkiye’de nelerin değiştiğini görmeyecek kadar kör ve cahilsin. Rüyada mısın sen iblis? Uyan da gerçekleri gör. Türkiye üzerine giydirilmeye çalışılan sahte gömleği çıkardı. Kendi gerçeklerine, İslam yasalarına döndü. 

Mahkeme tam da şeriat vahşetinin yaşandığı; insanların diri diri yakıldığı Sivas’ta kuruluyor. Toplumun en büyük travmalarından biri  olan Sivas katliamının  bireyin travmasını nasıl tetiklediğini; aslında bireyin yaşadığı travmatik olayların toplumun düzeninden kaynaklandığını gösteren bir bölüm olması açısından önemli  ve çarpıcı bir pasaj olduğunu düşünüyorum!

Roman kahramanı Nergis isyan ederek savunmasını şu şekilde sürdürüyor: 

-Benim vicdanımın yasaları, işlemediğim bir suç yüzünden beni yeterince boğdu, şimdi sizin yasalarınız işimi bitirmek istiyor, bir kadının dört bir yandan kıstırılması o toplumu yüceltmez, tam tersine yerlerde süründürür. Bunu anlamak için dünyada böyle yönetilen ülkelere bakmak yeterli.

Konuştukça coşuyor, öfkeleniyor, öfkesini kusmak istiyordu.

-Asıl siz uyuyorsunuz, siz kör ve cahilsiniz.

-Susturun şu mendeburu. Suçunu iyice ağırlaştırıyor.

-Yüzyıllardır kadınları susturmakla geçti ömrünüz! Şunu bilin ki kıstırılan bu kadınlar bir gün hep birlikte bunun hesabını soracaktır size ve sizin gibilere.

Böyle söyleyip sustu. Kaybedecek bir şeyi yoktu. Çok şey söylemek istiyordu daha. İçinde büyük bir isyan zuhur etmişti. Kendi vicdanın baskısı toplumun baskısı içinde çakıl taşları biriktirmişti. Şimdi bu taşları atıp kurtulmak istiyordu. Başını dikti.

-Ben bu yasalara isyan ediyorum.

…….

Eserde ana tema kadına şiddet üzerine kurulmuş, bu doğrultuda kadınlar için çok önemli olan “laiklik” ilkesinin kaldırılması korkusu  bir kabusla verilmeye çalışılmıştır. Çünkü bugün ülkemizde laikliği kaybetme korkusu biz kadınların kabusu olmuştur.

“Paranoyak ve Melankolik Bir Aşk” adından da anlaşılaşılacağı üzere psikolojik roman diyeceğimiz bir eserdir ve özellikle paranoyak kahraman ve  etrafındaki olay örgüsü gerçek yaşanmışlıklara dayanır. Bu yüzden olaylar ve psikanaliz analizler ne kadar doğru olabilir kuşkusuna yer yoktur. 

 Romanın kadın kahramanı Nergis’in yaşadığını bugün Türkiye’de binlerce; hatta on binlerce kadının yaşadığını açık yüreklilikle söyleyebilirim.  Bir bakıma kadınlar her yönüyle; çocukluğu ile, yaşadığı duygular ile, kocası tarafından şiddete uğramışlığı ile romandaki detaylı anlatımda mutlaka kendilerinden çok şey bulacaktır…

“Nergis, sonrasını okumadan, kâğıtları yeniden eline alarak kalkmaya çalıştı. Canı müthiş yanıyordu, ruhu paramparça olmuştu. Elinde, hayatından kopardığı birkaç sayfa kalmıştı işte. Ayağa kalktığında karşısında tuvalet masasının kocaman aynasında, yarılmış bir yüz, yüzün yarısında çatlamış saksının içinde bir zambak çiçeği, diğer yarısında üzeri yeşil örtüyle kapanmış bir tabut gördü. Nergis kendi görüntüsünden öyle ürktü ki aynanın hemen önünde bulunan küçük ama ağır kristal vazoyu olanca öfkesiyle aynaya fırlattı. Vazonun sapasağlam olmasına karşın ayna onlarca parçaya ayrılmıştı. Nergis birden annesinin söylediği sözleri hatırladı. İşi çok yoğun olduğu zaman “ben kaç parçaya ayrılacağım şimdi” diye söylenirdi.”

  Nergis, aklını kaybetmiş eski eşin gazabına maruz kalırken ayakta kalmak için var gücüyle mücadele eder…

  Kitabın arka sayfasında yer alan editörün analizi romanın krokisini en kısa yoldan çiziyor  sanırım:

  “Okuyucular Nurbanu Kablan’ın sürükleyici anlatımı ve karakterlerin gerçekçi betimlemeleri sayesinde kendilerini hikayenin içinde bulacaklardır. “Paranoyak ve Melankolik Bir Aşk”; aşkın çıkmazlarına, insan psikolojisine ve hayatta kalmaya dair önemli mesajlar veren bir kitap. Bu kitabı okurken Nergis’in yaşadıklarını derinlemesine hissedecek ve onunla birlikte aşkın zorlu yollarında dolaşacaksınız.”

 Küçük çaplı da olsa bir doğu batı sentezi vardır, roman Paris’te Versailles Sarayı ve Marie Antoinette anlatımıyla bitiyor. Bu kısmı da ele alarak; kadını, devrimi, insan mizacını yeniden sorguladım… 

Eser, yakınları ve eşleri tarafından şiddete uğrayan kadınlara adanmıştır. İlgilenenler Yol Akademi yayınevinden ve Kitap Yurdu sitesinden satın alabilirler.

İyi okumalar….

Nurbanu KABLAN ( 31 Mart 2023, Bellegarde/ Fransa) 

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz