Şans Eseri / Coup de chance
Woody Allen’in filmi, ama Fransız filmi, Şans Eseri seyrediliyor ama hayran bırakmıyor.
Woody Allen’in 88 yaşında yazıp yönettiği ve Paris’de üstelik tamamen yerel bir kadroyla çektiği “Şans Eseri” tipik bir Fransız hikayesi. Aşka ve sekse meraklı Fransızlar, hem evlenir, hem aldatır, hem eşini kıskanır, hem de takip ettirip yakalatır! Öğle ve akşam yemekleri, günlük otel odalarında yaşanan cinsellik yüklü kaçamaklar, kocasını ya da karısını aldatmalar…
Paris’in en güzel lokasyonlarında çekilen film, kenti özleyenler için güzel bir atmosfer yaratıyor. Küçük lokantalar, parklarda yapılan yürüyüşler, resim galerileri, müzayedeler, ormanda ve kırsalda av partileri, Paris yakınlarında geyik avlanabilecek orman olduğu fantezisi ne kadar gerçek bilemedim, lüks ve monden bir yaşam…
İlk evliliğinde bohem eşiyle aradığı mutluluğu bulamayan ve üstelik aldatılan Fanny ne iş yaptığı bilinmemekle birlikte hayli zengin ikinci eşi Jean’ın tutkulu aşkı ve ona verdiği lüks ve rahat yaşamdan şikayetçi değildir. Hatta eşini sevdiğine bile inanmaktadır. Ta ki “şans eseri” işine giderken sokakta NewYork’ta lisede beraber okudukları edebiyata meraklı ve yazar olmayan çalışan Alain’e rastlayana kadar. Alain daha ilk karşılaşmalarında okuldan beri ona aşık olduğunu söyleyiverir! Ve onu sık sık arayarak öğle yemeklerinde kuşatır!
Fanny’nin aklı giderek karışır ve kendisini sahip olduğu serveti kadar önemli bir zenginlik olarak gören eşinin tutkusuna karşılık Alain’in ilgisi daha romantik ve gerçek görünür. Ne ki eşi de onun kafasının giderek karıştığının farkındadır. Tıpkı kızını görmeye gelen ve evlerinde misafir olarak kalan annesi gibi. Bazı itiraflar annede şüpheler oluştururken kıskanç koca eşini bir dedektife takip ettirmeye başlamıştır bile! Sonrası romantik film olmaktan çıkıp gerilime dönüşüyor ve sürpriz bir sonla nefes aldırıyor!
Senaryonun çok da şaşırtmadığı, Pariziyen yaşantının zaman zaman karikatüre dönüştüğü filmin Woody’nin eski filmlerinin tadını ve ironisini arattığı bir gerçek. Ne çok şaşırtıyor, ne çok güldürüyor, ne çok geriyor. Her şey biraz vasat dememek için tembel işi. Belki de ustanın ustalık değil yaşlılık işi olmasından kaynaklanıyor. Belki de üstelik Fransızca çektiği bu filmde yönetmen ve yazar olarak kendisi yeterince Fransız olamıyor, yeterince ustalığını da gösteremiyor.
Oyuncular da sanki yönetilmiyor, serbest geziniyor. Zaten Fransız filmlerinde şarap içmek, yemek yemek ve sevişmek dışında bir şey yapmaları gerekmiyor! Geyik avı sahnelerinin beni hayli şaşırtmasının ötesinde sinirlendirdiğini de yazmalıyım. Paris’ten arabayla yarım saat gidip hangi ormanda o koca geyikleri randevu vermiş gibi buldular anlamadım. Neyse ki öldürülen onlar olmadı!
Bu filmler ne için iyi biliyor musunuz? Dışarda hava 40 derece! Bir kahve içip kek yesen bile sinema bileti fiyatına, al sevgilini yanına, serin serin git, otur sinemada filmini seyret, geyik yap. Zaten kahvede de oturup konuşmak yerine herkes telefonunu ve instagramını karıştırmıyor mu? Yazın şehirde sinema gibisi yok!
Yönetmen / Senaryo : Woody Allen
Görüntü Yönetmeni : Vittorio Storaro
Kurgu : Elisa Lepselter
Oyuncular : Lou de Laâge, Valérie Lemercier, Melvil Poupaud, Niels Schneider, Elsa Zylberstein, Sara Martins, William Nadylam, Arnaud Viard, Grégory Gadebois
İngiltere-Fransa / Komedi-Romantik-Dram / 95 Dk.