Sırlar Treni
Snowpiercer’ın ilk seyirciyle buluşması Oscar ödüllü Parazit filminin yönetmeni Bong Joon-ho tarafından 2013 yılında oldu. Bir bilim-kurgu filmi olan Snowpiercer öncesinde ise, 1982 yılında yayınlanan Le Transperceneige isimli çizgi romandan uyarlanmıştır.
Filmin ve dizinin başlangıç konusu ise küresel ısınmaya karşı yapılan bir deneyin felaket ile sonuçlanmasından sonra bu felaketi öngören Mr. Wilford tarafından yapılan trenin asla durmadan dünyanın etrafında dönmesini işlemektedir. Tabii bu döngü sırasında trende yaşayan insanların hayatları ana hikayeye yol verecektir.
Buradan itibaren dizi hakkında spoiler vereceğim bu sebeple izlememiş olanların öncelikle 10 bölümlük 1. Sezonu izlemelerini öneririm.
Diziye geri dönecek olursak, ben diziden önce filmini izledim. Aslında filmini ilk çıktığı zamanlarda izlemiştim ama üzerinden uzun zaman geçtiği için diziye başlamadan tekrar filmini izleyip hikaye ile ilgili daha taze bilgiler edinmek istedim ki diziye başladıktan sonra filmin ve dizinin hikayesi arasında farklılıklar olduğunu gördüm. Filminde sır gibi saklanan konulardan birisi olan Mr. Wilford dizide seyirciye o kadar basit bir şekilde sunuluyor ki daha başlar başlamaz seyirciyi ters köşeye yatırarak (filmini izleyenler için) dizinin içine çekiyor. Bu yüzden filmde ki yaklaşık iki saatlik süreyi 2 sezon 20 bölüme yaymayı düşünen dizi de hikayeye bazı farklılar getirilmiş. Hikayeye sadık kalınan en büyük başlık ise trendeki sınıf ayrımıdır.
Son zamanlarda fazlaca ilgi gören Platform gibi kapitalizm eleştirisi yapımlardan dolayı bu dizinin de sevenleri arttı denilebilir. Belki de filmden diziye uyarlanan Snowpiercer gibi Parazit’in de dizisini görebiliriz.
Trende acımasız bir şekilde zengin ve fakir insanlar ayrıştırılmıştır. Trene filmin tabiri ile biletsiz binen ve hiçbir şeyi olmayan insanlar adına kuyruk denilen arka vagonda yaşarlarken varlıklı insanlar ise ön vagonlarda hayatlarını sürdürmektedir. Hiyerarşi bildiğimiz dikey düzlemden yatay düzleme taşınmıştır ve tabii ki isyan kaçınılmazdır. Kuyrukta yaşayanlar ve sayıca varlıklılardan çok daha fazla olanlar devrim düşünceleri içinde ön vagonlara ilerleyerek yönetimi ele geçirme planları yaparlar.
Hepsinde olmasa da çoğu dizide yaşadığımız bir durum var… Diziye başladığımız zaman yavaş ve sıkıcı olarak ilerleyen sahneleri bir an önce geride bırakıp heyecanlı sahnelere kendimizi atmak isteriz. Bu diziye başladığımda da aynı hisleri bana yaşattı ama 1. sezonun son 3 bölümünde bunu fazlasıyla telafi edip beni şaşırttığını söyleyebilirim.
1001 vagonluk bir trende alt üst sınıfın birbirinden ayrılarak yaşadığını düşünürsek bu trende insanların gidecek başka hiçbir yeri olmadığını da varsayarsak bütün dünyanın bu tren içinde geçtiğini hissetmemiz daha doğrusu görmemiz gerekir. Yani görsel efekt ve mekan tasarımının gayet iyi olması gerekiyor ki dizi bunun hakkını gerçekten veriyor.
Trende ana karakterlerden birisi olan Mr. Wilford’ ı beklerken ilk iki bölümden sonra herhalde Mr. Wilford hiç olmayacak ve onun görevini de Melanie Cavill üstlenecek ve dizi bu şekilde devam edecek hatta dizinin başrol oyuncusu Melanie Cavill’ın Mr. Wilford karakterini kullanmasını da cinsiyet normlarından diye düşünüyordum ki sezon sonunda aslında Mr. Wilford diye birisinin var olduğunu hatta hala hayatta olduğunu gördüm. Bu arada Melanie Cavill karakteri ile karşımıza gelen Oscar’lı Jennifer Connelly dizide gerçekten üst düzey ve iddialı bir oyunculuk sergiliyor fakat izlemeye devam ettiğiniz zaman tek başına diziyi kurtaramadığını görüyor ve bir süre sonra başka bir güçlü karakter arıyorsunuz. Belki de 2. sezon için seçilen güçlü karakter Sean Bean 1. Sezonda aradığımızı bize vermesi için sunulmuş bir hediye olacak.
Diziyi izlerken düşündüğüm bir başka konu ise acaba bu dizi 5-6 sezon sürecek ve trendeki isyanlardan mı ibaret olacak idi ? Yine son üç bölümde bu olayın yaşatılması ile aslında isyanın uzun uzuna 5-6 sezona yayılmayacağını kısmen anladım. Üstelik sezon finalindeki tahmin edemeyeceğimiz bir son ile bambaşka bir ikinci sezon izleyeceğimizi bize göstermiş oldular. Her ne kadar kuyruk kısmı ile varlıklılar yani birinciler dediğimiz sınıflar arasında uyumsuzluk olsa da yazının başında belirttiğim gibi filmden ayrı olarak hikayeye bazı eklemeler yapılmış ve bu eklemeler ile hikaye başka boyutlara taşınacak gibi duruyor. Öyle de olması gerekiyor çünkü dizi yarı tek mekan dediğimiz bir türde olduğu için izlerken bizlere tekrar hissi yaşatmaması çok önemli…
Türk dizileri de dahil bir noktadan sonra izlediğimiz her dizide karakterlerin geçmişe dönük hayat hikayeleri ele alınıyor. Snowpiercer’ın da 2. Sezonun da işlenecek hikayelerden birisi bu olsa gerek diye düşünürken güzel bir 2. sezon beklentisi ile herkese keyifli, sağlıklı günler dilerim…
Bölüm Yönetmenleri : James Hawes, Sam Miller, Helen Shaver, Frederick E.O. Toye, David Frazee, Leslie Hope, Clare Kilner, Rebecca Rodriguez, Christoph Schrewe, Everardo Gout
Senaryo : Bong Joon Ho, Josh Friedman, Benjamin Legrand, Jacques Lob, Graeme Manson, Kelly Masterson, Jean-Marc Rochette, Donald Joh, Chinaka Hodge, Aubrey Nealon, Tina de la Torre
Görüntü Yönetmeni : John Grillo, Thomas Burstyn
Kurgu : Jay Prychidny, Cheryl Potter, Marta Evry, Jamie Alain, D. Gillian Truster, Allan Lee
Müzik : Bear McCreary, The Haxan Cloak
Oyuncular : Jennifer Connelly, Daveed Diggs, Celina Carvajal, Sean Bean, Rowan Blanchard, Mike O’Malley, Annalise Basso, Mickey Sumner, Alison Wright, Steven Ogg, Katie McGuinness
ABD / Bilimkurgu-Aksiyon-Macera-Dram / 40 Dk. x 21 Bölüm