İKSV 40. ULUSLARARASI İSTANBUL FESTİVALİ 3

DÜNYA FESTİVALLERİ: ANA KATZ

“el perro que no calla / susmayan köpek”

İnsani kırılganlıkları sinemaya taşıyan Arjantinli sinemacı Ana Katz’ın 2021 Sundance Film Festival’inde dünya prömiyerini yapan, 2021’de Rotterdam Büyük Ekran Ödülünü kazanan 2021 tarihli son filmi “El Perro Que No Calla / Susmayan Köpek”, günümüze de çok yaraşan, siyah-beyaz, sevimli, acı-tatlı bir komedi.

İKSV Uluslararası Film Festivali 40 yıldır bir yandan dünyanın her tarafında çekilmiş en yeni filmleri izlememizi sağlamış, diğer yandan da bir tür Sinematek işlevi üstlenerek az bilinen ülke sinemalarını keşfetmemize önayak olmuştur. Günümüzün bilinçli Türk sinema seyircisi, Japonya’dan Kore’ye, Kıta Çin’inden Hong Kong’a, Singapur’dan Tayvan’a ve Tayland’a Uzak Doğu Sineması ya da Meksika’dan Brezilya’ya, Arjantin’den Uruguay’a, Peru’dan Şili’ye Güney Amerika Sineması hakkında epey kapsamlı bilgiye sahipse bunu İKSV Film Festivaline borçludur. Bir film eleştirisini İstanbul Film Festivalleri tarihçesine çevirme gibi bir niyetim yok ama İKSV’den söz etmişken, !f İstanbul’dan ve onu var eden iki muhteşem kadından bahsetmemek kadirbilmezlik olur.

Arkalarında hiçbir kuruluşun desteği olmadan iki genç kızın kendi sponsorlarını arayıp bularak başlattığı bağımsız ve aykırı filmlere yönelik bu Festival kısa zamanda gelişerek 17 yıl boyunca İstanbul’un ana festivalini tamamlayan, ikinci en büyük festivaline dönüşmüştü. AFM’yi aldığında !f İstanbul’un ana sponsorluğu da devralmış olan Mars Sinema, Güney Koreli CJ CGV tarafından satın alındığında CGV Mars Cinema Group’un basiretsiz CEO’su 2018’de, sponsor olarak isim hakkını ellerinde tuttukları gerekçesiyle festivali kuran ve 17 yıl boyunca yöneten Serra Ciliv ve Pelin Turgut’u görevden alarak, yeni bir formatta yapılacağı bahanesiyle !f İstanbul’u rafa kaldırmıştı. Ülkeye girdikleri anda sinemasına yapılan bu ihanet ana merkez tarafından fark edildiğinde CEO görevden alınmış ve 2019’dan itibaren festival aynı formatla devam etmeye başlamıştı. Pandemi sebebiyle bu sene yapılmayan festivalin covid sonrası yeniden yapılabileceğini ümit ederim.

Bu parantezi kapatıp yeniden konumuza dönersek, İstanbul seyircisinin, Fernando Ezequiel Solanas, Hector Babenco ya da Luis Puenzo gibi daha yaşlı kuşaktan büyük ustalarından, baba mesleğini başarıyla sürdüren Juan Diego Solanas’la Lucia Puenzo’ya, Daniel Burman, Lisandro Alonso, Lucrecia Martel ya da Pablo Trapero gibi yeni yaratıcılarına Arjantin Sinemasını festival sayesinde keşfetmiş olduğunu belirtmek isterim.

Arjantin Sinemasının genç kuşağından 1975 Buenos Aires doğumlu yazar, yönetmen, oyuncu Ana Katz, yönettiği filmleri yazmış ya da senaryo yazılımına katılmış, bazılarının da başrolünü üstlenmiş.

Müzikal Sandalyeler” (2002), “Gezgin Nişanlı” (2007), “Los Marziano” (2011), “Parktan Arkadaşım” (2015) ve “Florianópolis Rüyası” (2018) filmlerini ardından çektiği “El Perro Que No Calla / Susmayan Köpek”, altıncı uzun metrajlı çalışması.

Ana Katz, Festival seyircisinin birçok filmini izlediği Daniel Burman’ın “Kayıp Kucak” filminden tanıdığı, Burman’ın birçok filminde oynamış olan, ”Gezgin Nişanlı” filminin de başrolünü üstlenen Uruguay kökenli oyuncu Daniel Handler ile 2007’den beri evli. Çiftin bir kızı ve bir oğlu var.

Susmayan Köpek”, otuzlu yaşlarındaki, başkalarını kendinden çok önemseyen, dayatılan kurallara olabildiğince uymaya çalışan grafik tasarımcı Sebas / Sebastian’ın hikâyesi. Sebas’ın da çok sevdiği, 8 yaşındaki can köpeği Rita, sahibine o kadar bağlıdır ki, genç adam işinden dönene kadar sürekli ağlar. Komşuları şikâyete başlayınca Sebastian Rita’yı iş yerine götürmeyi dener. Yönetim buna kesinlikle izin verilmeyeceğini söyleyince, köpeğinin daha mutlu olacağı bir şekilde hayatını değiştirmeye karar vererek işini bırakır. Şansını kırsalda denemeye karar veren genç adam, her sekansın zamanda belirli bir atlamaya denk geldiği anlatı boyunca, bıkmadan, umudunu ve iyi niyetini yitirmeden, işten işe, zorluktan zorluğa koşmayı sürdürür. Attığımız her adımı yönlendiren merhamet yoksunu vahşi kapitalizmle mücadelesi sonucunda modern yaşamın iddialı gösterişçiliğinden arınırken, yine de, olayların beklediği gibi gelişmediği çoğu durumda bile hayatından memnun olmaya çaba gösterir.

Yönetmenin bazı senaryolarını da birlikte yazmış olduğu kardeşi Daniel Katz’ın neredeyse hiç konuşmadan, doğallık ve sevimliliği izleyicide duygudaşlık uyandırarak canlandırdığı Sebas, parasızlık başta olmak üzere tüm engelleri aşıp bir mutluluk olasılığına ulaştığında film beklenmedik bir viraj alır ve insanlığı uzay başlıkları takmak zorunda bırakan evrensel bir salgın baş gösterir. Ancak, bu kötü talih oyunları sevimli kahramanımızın içindeki insanlığı alt etmeyi başaramaz ve öykü yeniden bulunmuş bir yaşamla devam eder…

Katz, Sebas’ın yaşam yolculuğunu sade, yalın bir sinema dili ve kusursuz bir siyah-beyazının etkileyici görüntüleriyle aktarır. Olayların bazı kilit anlarını, kimi zaman canlanan, büyük olasılıkla Sebas’ın elinden çıkma, eskiz ve çizimlerle yansıtması, aslında çok gerçekçi olan anlatısına sımsıcak bir masalsılık katar. Bu masalsılığa satır aralarında anlatılan öykünün başkarakterinin sevecenliği de destek olur. Sebas, köpeklerden, vazodaki bitkilerle çitlere, çocuklardan, yaşlılara ve hastalara, yardıma ihtiyacı olabilecek herkesi önemser, şefkatle ilgilenir. Anlatı boyunca, yazar yönetmenin sık sık duyumsanan bir mizah duygusu da açığa çıkar. Devamlı ağlamasıyla filme adını veren Rita’nın, ya da Sebas’ın karşılaştığı bir başka köpeğin film boyunca değil havladığı, inlediği bile duyulmaz. Filmin girişindeki şemsiyeli komşu toplantısı ise komik ötesidir.

Tabii ki, filmdeki bir meteorun düşmenden sonra yerin 120cm yukarısından itibaren havanın zehirlenmiş olması, absürt bir bilimkurgusal trüğün çok ötesinde, XXI. yüzyılın “gelişmiş” medeniyetinin minik ötesi bir virüs karşısında çaresiz kalmasının etkileyici bir metaforudur. Ana Katz, kurgucusu Andrés Tambornino’nun da desteğiyle pandeminin zaman kavramını alt üst edişini, günlerin bir dakikadaymış gibi geçerken, kimi haftaların yıllar gibi uzamasını filminin benzersiz temposuna yansıtır.

Sonuç olarak, “Susmayan Köpek”, yıllar boyunca süren bir olay dizisini 73 dakikaya sığdırmış çok başarılı bir sinema örneği, ufak ama çok değerli bir mücevher. Sakın kaçırmayın.

Yönetmen : Ana Katz

Senaryo : Gonzalo Delgado, Ana Katz

Kurgu : Andrés Tambornino

Oyuncular : Raquel Bank, Daniel Katz, Valeria Lois, Marcos Montes, Elvira Onetto, Mirella Pascual, Carlos Portaluppi, Lide Uranga, Julieta Zylberberg

Arjantin / Dram / 73 Dk.

OrtaKoltuk Puanı:

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz