Tron : Ares

SAGA OLAMAYAN SAGA…

Teknik yanı dışında adeta her tarafından ‘su alan’ bu ‘Tron’un devamı gelir mi bilmiyoruz (gişe sonuçları büyük ölçüde belirler) ancak ille de yapımcılar bu saga’yı ayağa kaldırmak en azından layığıyla devam ettirmek istiyorlarsa bizce farklı yolları denemeleri gerekir. Bu şekilde değil!

OrtaKoltuk Puanı:

 

Hatırlanacağı üzere 1982 yılında çekilen ilk ‘Tron’, kendi çapında bir devrim yaratmıştı: o dönem için ilk defa bir uzun metrajlı film, karelerinin içine bilgisayar yoluyla oluşturulmuş görüntüler koymayı başarmıştı. Filmin yaratıcıları Steven Lisberger ve Bonnie MacBird bu ‘yeniliği’ gösteriş için değil, senaryolarına katkı sağlaması için kullanıyor ve hikaye zamanına göre ciddi bir özgünlük kazanıyordu.

2010 yılında gelen devam filmi ‘Tron Efsanesi’ ise bütün kusurlarına rağmen sanal estetiğini daha da modernize etmeye çalıştı ve bunu büyük ölçüde başardı. Sonuç belki beklentilerin altındaydı ama en azından asıl hedef şaşmamıştı.

Bu hafta vizyona giren ‘Tron : Ares’ aslında bu üçlemeyi taçlandırmak adına yeni bir ‘meydan okuma’ yapıyor: Bu kez seyirciler bir bilgisayar programının içine dalmıyor, onun yerine film, bu bilgisayar programlarını gerçek dünyada somutlaştırmaya çalışıyor.

Bu açıdan hedef bir kez daha tutturulmuş : Gerçekten bu ‘hibrid’ sekanslarda gelişen teknolojiyle ne kadar ilginç ve gerçeküstü görüntüler yakalanıldığına bir kez daha tanık oluyoruz ve film bu açıdan net bir şekilde benzerleri arasında öne çıkıyor.

Peki bu teknik başarı dışında filmde beğendiğimiz bir şey var mı? Bizce nerdeyse hiç yok… Ne hikayenin ‘entrikasında’, ne karakterlerin derinliğinde ne de olayların birbirleriyle (kendi dünyasında) bağlantısında hiçbir özgünlük, özen ve incelik bulunmuyor. Hatta çoğu zaman bu öğelerin oldukça vasat altı bir düzeyde seyrettiğini bile söyleyebiliriz.

GHOST İN THE ‘BROKEN’ MACHİNE!

Geleceğin dünyasında iki teknoloji ‘devinin’ rekabeti sırasında görevlendiren sanal askerlerin baş kaldırması ve bilinç kazanmaya başlamaları olarak özetleyebileceğimiz senaryo daha önce birçok defa işlenilmiş konulara dalıyor. Şekil olarak şaşırtıcı ama içerik açısından nerdeyse ‘demode’ kokan film, daha önce ‘Blade Runner’lardan ‘Matrix’ üçlemesine kadar birçok yapımda kullanılan yapay zeka, sanal dünya, bu dünyadaki sanal karakterler ve onların zamanla uyanıp ‘yaratıcılarına’ karşı isyan bayrağı açması gibi temaları tekrar tekrar sunmada hiçbir mahsur görmüyor.

Filmin asıl kahramanının bu başkaldıran askerlerden Ares olduğunu ve dolasıyla bir yenilik taşımadığını görüyor, belki diğer önemli karakterlerde ilgi çekici yanlar bulmayı umuyoruz ancak burada da ciddi bir kısırlık mevcut: Ares ve ekibinin yaratıcısı, milyoner, babasından miras kalmış dev şirketin başına geçmiş, genç işadamı Dillinger’ı genelde bilgisayarının başında veya çalışanlarına kızarken görüyoruz. Onun rakibi ve Dillinger’ın aksine programlarını insanlığın yararına kullanmak isteyen Kim’in ise film boyunca en büyük travması erken bir yaşta kaybettiği kız kardeşi oluyor. (Ne kadar orijinal!)

KLİŞE DURUMLAR VE KONUŞMALAR!

Eylem yerine daha çok klişe konuşmalarla geçen bu sekanslarda bir an önce aksiyon sahnelerinin başlamasını bekliyoruz ama bu sahnelerde bile belli bir tutarsızlık göze batıyor. Örneğin Dillinger’ın sanal akıl yoluyla adeta ‘sıfırdan’ askeri araçlar üretebilmesini kabul etsek bile onları durduracak yolu bulamamış olmasını anlayamıyoruz! Aynı şekilde bütün bu askerleri ve (bazen devasa) teçhizatlarını yaratan Dilliger’ın çözemediği ‘süreklilik’ sorununu (bu askerler ve araçlar bir süre sonra yok oluyor!) nasıl olup da Kim, adeta inzivaya çekilip birkaç ay sonunda çözüyor?

Hikaye bütün bu tutarsızlıklarla boğuşurken oyuncular da bu kaotik ortamdan nasibini alıyor: Eski zafer günlerini (ve kazandığı Oscar ödülünü) adeta ‘mumla arayan’ Jared Leto, başarısız bir Marvel gezintisinden (‘Morbius’) sonra bir kez daha ‘yabancı’ bir evrende etrafa şaşkın şaşkın bakmak dışında fazla bir şey yapmıyor. Nerede örneğin ‘Blade Runner’daki Androidlerin kendi varoluş nedenlerini sorgulamalarındaki o derinlik? Işıltılı ‘X-files’ döneminden sonra nadiren hafızalarımızda kalan bir rolle beyaz perdeyi ziyaret eden Gillian Anderson şöyle bir görünüyor. Ares’in ‘mentor’unu canlandıran büyük oyuncu Jeff Bridges’ın ise bir an önce ödeme çekini bekler gibi bir hali var.

Sonuçta teknik yanı dışında adeta her tarafından ‘su alan’ bu ‘Tron’un devamı gelir mi bilmiyoruz (gişe sonuçları büyük ölçüde belirler) ancak ille de yapımcılar bu saga’yı ayağa kaldırmak en azından layığıyla devam ettirmek istiyorlarsa bizce farklı yolları denemeleri gerekir. Bu şekilde değil!

Yönetmen : Joachim Rønning

Senaryo : Jesse Wigutow

Görüntü Yönetmeni : Jeff Cronenweth

Oyuncular : Jared Leto, Greta Lee, Evan Peters, Gillian Anderson, Jeff Bridges, Hasan Minhaj, Jodie Turner-Smith, Artura Castro, Cameron Monaghan, Sarah Desjardins, Monroe Robertson

ABD / Aksiyon-Bilimkurgu / 118 Dk.

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz