Uncharted / Haritası Çıkarılmamış Hazine
”Zombieland 1-2, Venom : Zehirli Öfke, Suç Çetesi” gibi aksiyon-bilimkurgu filmleri ile tanıdığımız 1974 ABD doğumlu yönetmen Ruben Fleischer, yeni filmi Uncharted ile yine aksiyon seven seyirciyi aksiyona doyuruyor.
Uncharted, James Bond filmlerini aratmayacak şekilde görsel efektlerle süslenmiş, heyecanın tavan yaptığı göz alıcı bir sekansla açılış yapıyor. Göklerde süzülen bir kargo uçağından düşen, halatlarla birbirine bağlı sandıklara tutunarak uçağa çıkmaya çalışan kahramanımız Nathan Drake’i (Tom Holland) görüyoruz. Bu heyecanlı sekanstan sonra Nathan’ın 10 yaşındaki çocukluğuna dönüyoruz. İllegal işlere karışması sonucu polisler tarafından aranan ağabeyi kardeşini geride bırakarak polislere yakalanmadan kaçar. Yıllar sonra büyümüş genç bir delikanlı olarak karşımıza çıkan Nathan, bir restaurant da garson olarak çalışmaktadır. El çabukluğunu geliştirmiş olan Nathan, çaktırmadan müşterilerin değerli eşyalarını çalar. Birgün, karşısına kendisi gibi eli çabuk olan Victor Sullivan (Mark Wahlberg) çıkar. Nathan’a haritası çıkarılmamış kayıp bir hazineyi bulmak için ortaklık teklif eder. Bu ortaklıktan sonra Nathan ve Victor için ihanet, aksiyon ve adrenalin dolu macera başlar…
Hazine avcılığını konu edinen bu tür filmlerin daha iyilerini beyaz perde de birçok kez izleme şansı yakaladık. İyi Kötü Çirkin, Altın Hazineleri, Çılgın Dünya, İndiana Jones, Karayip Korsanları, Mumya serisi bunlara küçük bir örnek. Uncharted, bize yeni bir hikaye sunmadığı gibi yukarıda saydığım filmlerin yanına kalite olarak dahi yaklaşamıyor. Bilinen bir hazine hikayesi yeniden ısıtılıp önümüze konulmuş. Hazineyi arayan dolandırıcı iki kahraman, aç gözlü çok zengin bir iş adamı ve gözünü para hırsı bürümüş tehlikeli kötü bir karakter ve nerede olduğu bilinmeyen sandıklar dolusu yüklü miktarda bir hazine. Bütün olay bu…
Filmde o kadar çok mantık hatası var ki… Hangisini sayayım bilemedim! Şimdi burada yazsam spoiler vermiş olacağım. O nedenle en iyisi yazmamak. İzleyip görürsünüz. Ama, hikayeyi anlatanın gözünden olaya baktığımda da ağzımdan şu kelimeler dökülüyor : ”-Bu anlatılan bir masal kardeşim, ne mantığı arıyorsun ki…”
Seyirciyi aksiyon geriliminden çıkarıp gülümseterek rahatlatmaya yönelik Tom Holland ve Mark Wahlberg ikilisi arasında geçen dialoglar da amacına ulaşamıyor ne yazık ki… Hal böyle olunca, bu tür aksiyon filmlerinde oyunculuğun da fazla bir önemi olmuyor. Atlama, zıplama, koşuşturmaca, kavga, silah derken oyun gücünü yansıtmaya vakit bulamıyorsun. O nedenle yapımda rol alan oyunculara yorum yapmayacağım. Aksiyon filminde ne yapmaları isteniyorsa onu yapmışlar. Filmin kamerası, görsel efektleri, bilgisayar hilelerinin yerinde kullanımı, kurgusu ve müzikleri fena değildi.
Sözün özü : Kayıp hazineyi arama, aksiyon, gerilim, gizem, heyecan filmlerini seviyorsanız, izlerken mantık hatası aramayacaksanız bu yapım sizi mutlu edebilir. Bu tür filmler ilginizi çekmiyor, ben masal izlemek istemiyorum, gülüp eğlenmek istiyorum diyorsanız aynı gün vizyona giren romantik-komedi türündeki ”Evlen Benimle” iyi bir tercih olabilir.
İyi seyirler.
Yönetmen : Ruben Fleischer
Senaryo : Art Marcum, Matt Holloway
Görüntü Yönetmeni : Chung-Hoon Chung
Kurgu : Chris Lebenzon
Oyuncular : Tom Holland, Mark Wahlberg, Antonia Banderas, Sophia Taylor Ali, Tati Gabrielle, Patricia Meeden
ABD / Aksiyon-Macera / 115 Dk.
Ben oyunu oynayıp filmi izlemedim ama yorum şekline bakılırsa sen de filmi izleyip oyunu oynamamışsin hocam. Oyunun hikayesi zaten klişe bir hikaye. Bir lara croft, Indiana Jones hikayesi tarzı. Șimdi kalkıp “yeni bir hikaye sunmadiklari gibi” demek abesle iştigal o yüzden. Açıkçası o kadar orijinal hikayeli oyun varken (beyond two souls, metal gear, persona hatta yine klişe olsa da heavy rain gibi) uncharted in film olarak çıkarılması zaten saçmaydı. God of war da mükemmel oyundur ama beyaz perdede bir klişedir örneğin. O yüzden yorumu yaparken bunun zaten bir oyun olduğunu unutmamak gerekiyor diye düşünüyorum.