Yolcu

BANLİYÖ TRENİNDE ÖLÜMCÜL BİR GERİLİM

(The Commuter)/ Yönetmen: Jaume Collet-Serra/ Senaryo: Byron Willinger, Philip de Blasi, Ryan Engle/ Görüntü: Paul Cameron/ Müzik: Roque Banos/ Oyuncular: Liam Neeson, Vera Farmiga, Patrick Wilson, Sam Neill, Jonathan Banks, Elizabeth McGowern, Killian Scott, Ella-Rae Smith, Clara Lago/ Amerikan filmi.

İspanyol kökenli Amerikan yönetmeni Jaume Collet-Serra, 2005’ten başlayarak düzeyli macera filmleriyle tanındı: Orphan- Evdeki Düşman, Unknown- Kimliksiz, NonStop, Run All Night- Gece Takibi, The Shallows- Karanlık Sular.

Şimdi, bunlardan üçünde birlikte çalıştığı aktör Liam Neeson’la yeniden buluşuyor. Ve bizlere hayli sağlam, kesinlikle sürükleyici ve ustalıkla çekimliş bir avantür-gerilim sunuyor.

Sigortacı MacCauley, tam işini kaybedip maddi yönden sıkıntıya düşmüşken (o malum sorunlar: evin üstündeki çifte ipotek, oğlanın okul masrafları, vs.), on yıldır hergün bindiği trende gizemli bir kadınla karşılaşıyor: ona trenin bir bölümünde saklanmış para dolu bir zarfı haber veren, buna karşılık belli bir durakta inecek bir yolcuyu ne yapıp edip bulmasını isteyen…

Birzamanlar polis olan şimdi 60’ındaki MacCauley (yaşı sık sık hatırlatılıyor!), bu zor işe girmek istemiyor. Ama paranın en azından avans olan bir bölümünü bulunca, zorunlu olarak işe başlıyor.

Ama o kalabalık trende o kişiyi bulmak, denizde inci aramak gibi birşey…O gizemli kadınsa onu uzaktan izliyor, sık sık telefonla uyarıyor. Her yaptığını nasıl görüyor? Belli değil. Ve serüven öylece uzayıp gidiyor.

Hikayenin belli bir inandırıcılık sorunu yok denemez. Gizem fazla yoğun, entrika çok karışık. Ve açıklamalar biraz geç geliyor. O arada kafanızdan sorular akıp gidiyor!…

 Ama filmin görselliği ve de işçiliği birinci sınıf. Tüm o aksiyon ve döğüş sahneleri, üstelik bir trenin içinde daha da etkili oluyor. Trenin bir  noktada patlayıp bin parçaya bölünmesi ise, bu tarz sahnelerin benim görebildiğim en başarılısı sanırım. Yani görsellik ve teknik beceri kusursuz denebilir.
Ayrıca hikayede ana motiflerden biri, polisin (burada Amerikan polisi elbette) onulmaz çürümüşlüğü. Hem de devasa boyutlarda: en üstten gelen emirlerle, kent imarı alanındaki büyük bir yolsuzluğu saklama olayıyla başlayan..Allahtan bizde böyle şeyler hiç yok (!)…


Taken serisi ve yukarda andığım filmlerle bilinen lrlanda kökenli Liam Neeson görevini yapıyor. Küçük rollerde Sam Neill, PatrickWilson gibi uzun zamandır görmediklerimizi ya da Vera Farmiga ve Elizabeth MacGowern gibi özlediğimiz kadınları buluyoruz.
MacCaulay’in eşi olarak çok kısa gördüğümüz sonuncusunu, kendi adıma en çok Sergio Leone’nin Birzamanlar Amerika’sından hatırlıyorum. 30 küsur yıl önceydi. Ve öylesine güzeldi ki…Ama o oyunculuğunu son yıllarda popüler Downton Abbey TV serisiyle sürdürmüş. Özetle, kafa yormadan iyi vakit geçirmek için…

OrtaKoltuk Puanı:

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz