2024 Yılı Filmler Bilançosu

2024 YILI BİLANÇOSU

Bereketli, renkli bir sinema sezonu geride kaldı.

Bu yazımda 2024’ün sinema blançosunu, uluslararası yarışmalarda öne çıkan, ödül alan filmler üzerinden çıkarmaya çalışacağım.

Yeni yılın bu ilk yazısında 2024’ün sinema bilançosunu çıkarmaya çalışacağım. Oscar Ödülleriyle başlayalım. 11 Mart gecesi ilan edilen Oscar gecesine “Oppenheimer” damgasını vurdu. Film 13 adaylıktan 7’sini ödüle çevirdi. En İyi Yönetmen Ödülünü kucaklayan Chistopher Nolan kendi branşının en iyisi oldu. En büyük rakibi olan Yorgos Lanthimos’un “Zavallılar / Poor Things”i 4 ödülle yetindi. Emma Stone bu filmle En İyi Kadın Oyuncu dalında 2. Oscar’ına sahip oldu. 5 dalda adaylığı olan Fransız Justine Triet’nin “Bir Düşüşün Anatomisi / L’anatomie D’une Chute”, bu sanatçıyı kocası Arthur Harari ile yazdığı senaryo, En İyi Orijinal Senaryo dalında Oscar ile taçlandırıldı. Cannes’da geçtiği rakibi Jonathan Glazer’in “İlgi Alanı / The Zone of İnterest”, Uluslararası En İyi Film dahil 2 ödül aldı.

OPPENHEİMER

BERLİN – VENEDİK FESTİVALLERİ

Ödülleri 26 Şubatta açıklanan Berlin Film Festivali politik tartışmaların gölgesinde bir festival oldu. Genelde Fransız sinemasının zaferiyle sonuçlanan yarışmada, Mati Diop’un “Dahomey” adlı belgeseli Altın Ayı Ödülü’nün sahibi oldu. Bruno Dumont’un “İmparatorluk / L’Empire”i Gümüş Ayı Jüri Ödülü’nü kazandı. Yarışmanın 2.sine verilen Jüri Büyük Ödülü’nün sahibi, festivallerin gediklisi G. Koreli usta Hang Sang-Soo’nun “Bir Gezinin İhtiyaçları” oldu. En İyi Belgesel Ödülü’nü kazanan “Başka Bir Ülke Yok”’un İsrailli yönetmeni Yuval Abraham ile Filistinli Basel Arda teşekkür konuşmalarında, İsrail’i Gazze’de katliam yapmakla suçladılar.

Bu yıl 81. yaşını kutlayan Venedik Film Festivali çok parlak ve çekişmeli bir yarışma geçirdi. Her ne kadar 9 Eylül’de ilan edilen ödüllerin en değerlisi olan Altın Aslan’ı Pedro Almodovar’ın “Yandaki Oda / The Room Next Door”u kazansa da, festivale damgasını vuran 5- 6 film oldu. Bunlar Büyük Jüri Ödüllü Maura Delpero’nun “Vermiglio”su, En İyi Senaryo Ödüllü Walter Salles’in “Hala Buradayım / Ainda Estou Aqui”si, Vincent Lindon’a En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’nü getiren Delphine-Muriel Coulin Kardeşlerin “Ateşle Oynamak / Jouer Avec Le Feu”sü.

ZAVALLILAR

Almodovar ile başlayalım. Karizmatik İspanyol sanatçının senaryosunu da yazdığı filmde, ölmeye karar veren bir insanın kafasındaki düşünce kalıplarını, etrafına zarar vermeden, mirasını uygun kişilere bırakarak hayattan çekilme kararını izledik. Film uzun yıllar sonra bir araya gelen 2 arkadaştan birinin kanserle mücadelesini, diğerinin destek olma çabasını anlatıyor. 3. evre rahim ağzı kanseriyle ölümün eşiğindeki ünlü savaş muhabiri Tilda Swinton, eski arkadaşı başarılı roman yazarı Julianne Moore’dan hayatına son vereceği anda kendisinin evindeki yandaki odasında olmayı kabullenmesini ister.

Ötenazi, fedakarlık, ölüm, sadakat temalarını işleyen filmiyle Almodovar, duyguları izleyiciye geçirmede “sinemanın sihirbazı” olduğunu bir kez daha doğruluyor. Venedik’ten çifte ödüllü “The Brutalist”, Dachau Temerküz Kampı’ndan sağ çıkmayı başarmış karizmatik bir Macar mimarın inişli çıkışlı hayatının 33 yıllık bölümünü anlatıyor. Film Brady Corbet’in olağanüstü mizanseni, dramatik yapısı, akıcı kurgusu, alışılmadık açı ve kadrajlı görüntüleri ve uyumlu oyuncu kadrosuyla, hem şaşırtıcı hem unutulmaz bir deneyim yaşatıyor. Göçmenlerin uyum sağlama sorununu ele alan film daha şimdiden modern bir başyapıt olarak nitelendirildi. Walter Salles’e En İyi Senaryo Ödülü’ni kazandıran “Hala Buradayım” Brezilya İşçi Partisi Milletvekili Rubens Paiva’nın askeri cunta tarfından öldürülmesini, oğlunun yazdığı kitaba dayanarak anlatıyor. Acılı bir eşin kocası hakkındaki gerçeğe ulaşmak için yorulmak bilmez arayışını, filmde insanın yüreğine hitap eden duygusal bir dille izledik. Bu rolde anne-kız Fernanda Montenegro ile Fernanda Torres görkemli performanslarıyla büyüledi.

YANDAKİ ODA

Venedik’te ilgi odağı olan filmlerinden “VermiglioMaura Delpero’nun yaşanmışlık kokan senaryosuyla, dağ köyündeki bir trajedinin öyküsü. Film 2. Dünya Savaşı’nın son yılında İtalyan Alplerindeki Vermiglio’ya sığınan yabancı bir askerin köy kızlarından biriyle evlenmesinden sonra yaşananları anlatıyor. Babasının hatıralarından yola çıkan Delpero, hoşgörüsüzlüğü, kadın düşmanlığını filmde gözlere seriyor. Senaryosunda çizdiği inandırıcı karakterlerle, sade mizanseni ve etkileyici mesajlarıyla film aldığı ödülü hak ettiğini kanıtlıyor. Vincent Lindon’un En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’nü kazandığı “Ateşle Oynamak”, birbirine sıkı sıkıya bağlı bir ailenin parçalanışını gözlemliyor. Aşırı sağcı bir örgüte giren oğlunu koruma savaşı veren dul işçi bir babanın üzerinden sosyal sorunlara eğilen filmde, Delphine-Muriel Coulin kardeşler aşırı sağın yükselişinin tehlikelerine dikkati çekiyor.

THE BRUTALİST

İSTANBUL – CANNES FESTİVALLERİ

2023’te Venedik’te Matteo Garrone’ye En İyi Yönetmen Ödülü’nü getiren “Kaptan Benim” bizde Ocak’ta vizyona girdi. Film 16 yaşındaki 2 Senegalli gencin çölü ve Akdeniz’i geçip İtalya’ya varış çabasının hikayesi. Film göçmenlerin yazgısını ele alırken iyimserliğini koruyup umut dağıtmaya özen gösteriyor. İçinde yaşadığımız zalim ve yozlaşmış dünyanın insanlık ayıplarını sergileyen bu kan dondurucu filmi izlerken “insanlığımdan utandığımı” hatırlıyorum.

17-28 Nisan tarihleri arasında gerçekleşen 43. İstanbul Film Festivali‘nde Ulusal Yarışma’nın Altın Lale Ödülü’nü Nehir Tuna’nın yönettiği “Yurt” kazandı. Uluslararası Yarışma’da En İyi Film, Anna Buryachkova’nın yönettiği “Sonsuza Kadar” oldu. Ancak festivale damgasını vuran 3 film, Meksika’lı Alonsa Ruizpalacios’un “Mutfak / La Cocina”, Fransız Bruno Dumont’un “İmparatorluk / L’Empire” ve İsrailli Guy Nattiv ile İranlı Zar Emir Ebrahimi’nin “Tatami”si oldu. Bu festivalde izlediğim 40 filmin en iyisi olan “Mutfak”, N.Y.’un ünlü bir lokantasının mutfak personeli üzerinden sayısız toplumsal sorunu otopsi masasına yatırıp, kapitalist sistemi ve tüketim toplumunu eleştiren bir filmdi. Birleşmiş Milletleri andıran, İspanyolca, İngilizce, Fransızca, Arapça konuşulan bir mutfakta, senarist-yönetmen Ruizpalacios, büyülü ve sert gerçekçilik sinemasının iddialı ve parlak bir örneğine imzasını atıyor.

VERMİGLİO

Cannes Film Festivali geçen yıl yarışmanın en iyi filmine değil, Altın Palmiye Ödülünü ticari sinemanın eğlendirici bir filmine verdi. 27 Mayıs gecesi ilan edilen ödül listesiyle, jürinin en büyük ödül için tercihini bir sanat filmi olan “Emilia Perez”den yana değil, herkesin beğenisini kazanacak popüler bir film olan “Anora”dan yana kullandı. Cannes jürisi alışılmışın dışında “Emilia Perez”e 2 ödül birden vererek günah çıkarmak yoluna gitti. 12 yıl aradan sonra ülkesine Altın Palmiye kazandıran, Amerikan Bağımsız Sinemasının genç temsilcisi Sean Baker, renkli karakterler aracılığıyla hızlı, hatta çılgın tempolu mizanseniyle, sürprizleriyle “Anora”nın her yeni sahnesinde çıtayı yükseğe taşıdı. Filmde Brooklyn’li seks işçisi Ani, bir oligarkın 17 yaşındaki oğlu İvan ile tanışıp Las Vegas’ta evlenince kendini bir Cindirella hikayesi yaşarken bulur. Haberin Rusya’ya ulaşmasıyla İvan’ın ebeveynleri bu evliliği iptal ettirmek için NY’a gelmeleriyle peri masalı tehdit altına girer.

“Garanti Belgesi” taşıdığı söylenebilecek komedi filmi “Anora” müthiş casting’iyle, 2 olağanüstü Ermeni aktörün içinde bulunduğu başarılı oyuncu kadrosuyla, şüphesiz ki yılın en çok keyif veren filmlerinden biriydi. “Emilia Perez” Cannes’da En İyi Kadın Oyuncu ve Jüri Ödülü kazandı. Ama yaratıcısı Jacques Audiard 2. kez Cannes jürilerinin ihanetine uğramış oldu. 2009’da “Yeraltı Peygamberi / Le Prophete” ile 2.lik ödülüne kaydırılan Audiard’a, “Emilia Perez” ile de hak ettiği Altın Palmiye Ödülü verilmedi. Müzikal, macera, komedi gibi türler arasında nefis geçişlerle dolaşan Fransız yönetmen, benzersiz, yaratıcı, dokunaklı, cesur ve son derece cüretkar bir cinsiyet değiştirme müzikaline imza attı.

ANORA

Özenle hazırlanmış koreografisiyle, coşkulu müzikleriyle, 4 muhteşem kadın oyuncunun başı çektiği olağanüstü oyuncu kadrosuyla “Emilia PerezAudiard’ın İspanyolca çektiği ilk film oldu. 5 Ocak’ta ödülleri açıklanacak Altın Küre yarışmasında, 10 adaylıkla ilk sıraya yerleşmesi bunun ispatı. Cannes’da skandal yaratan, aşırılıkta, provokasyonda sınır tanımayan bilimkurgu klonlama hikayesi “Cevher / The Substance”, Cannes tarihinin en çılgın filmlerinden biri olarak eliştirmenleri ikiye böldü. Filmde yaşlandığı için kovulan bir TV süper starı, daha genç bir variyasyonunu yaratyacağı söylenen “madde”yi kullanınca, kendisinin bir başka versiyonuna hayat verir. Coralie Fergeat’ya En İyi Senaryo Ödülü kazandıran, MUBİ’de izlenebilecek filmden hassas bünyeli, kan görmeye tahammülü olmayan okuyucularımın uzak durmasını öneririm.

Yazımı bitirirken “Emilia Perez”i henüz izlemeyenlere bir önerim olacak : Evinizdeki rahat koltuklardan, MUBİ’de gösterimde olan “Emilia Perez” gibi görsel ve işitsel şöleni, izleme keyfinden kendinizi mahrum etmeyiniz.

EMİLİA PEREZ
KAPTAN BENİM
YURT
HALA BURADAYIM
MUTFAK
İMPARATORLUK
TATAMİ
BİR DÜŞÜŞÜN ANATOMİSİ
ATEŞLE OYNAMAK
İLGİ ALANI

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz