Sınırların Ötesi : Ronit Elkabetz
Çok Önemli bir Sinemacıyı Tanımak İçin Son Fırsat
Pera Müzesi – Pera Sinema 07 – 28 Kasım 2018
Pera Müzesi 07 – 28 Kasım tarihleri arasındaki sinema gösterimlerini, toplumun sınırlarına karşı özgürlüğü için mücadele eden çarpıcı kadın karakterleri canlandırmış Ronit Elkabetz‘in filmlerine ayırıyor.
Fas’tan İsrail’e göç etmiş bir ailenin en büyük kızı olarak 1964 yılında Be’er Sheva’da doğan, sinema, sahne, televizyon oyuncusu, senaryo yazarı, yönetmen Elkabetz, aile, gelenekler, evlilik ve devletin kurumsal dayatmaları karşısında özgürlükleri için mücadele eden ve bu nedenle toplumda sıra dışı kabul edilen kadınlarla ilgili olarak bir dizi unutulmaz karakter yaratmış, çok önemli bir sinemacıdır. 1964’de Beersheba’da Fas göçmeni dindar bir ailenin çocuğu olarak doğan Ronit Elkabetz, ilk meslek olarak modelliği seçmiş ve oyunculuk eğitimi almamış olmasına karşın İsrail’in en ünlü kadın oyuncularından biri olmuştur. 1990’da başladığı oyunculuk kariyerinde çok sayıda ödül kazandıktan sonra 1997’de Ariane Mnouchkine‘in Théâtre du Soleil’inde eğitim almak için, öğrenim süresince hayatını garsonluk yaparak kazandığı Paris’e yerleşmiştir.
Hem İsrail’de hem Fransa’da film çeken, yaşamını Paris ve Tel Aviv’de sürdüren oyuncu-senarist-yönetmen Elkabetz, 1989 ile 2016 yılları arasında 27 film, 3 televizyon filmi ve 4 dizide yer almış, düzinelerce ödül kazanmıştır. Ne yazıktır ki kadın özgürlüğünün bu yenilmez savaşçısı, kansere karşı verdiği mücadeleyi kaybetmiş ve 2016 yılında, en verimli çağında aramızdan ayrılmıştır.
Pera Film, Ronit Elkabetz‘e ayırdığı bu retrospektifte, sanatçının kimi zaman oyuncu kimi zaman da yönetmen olarak yer aldığı, kariyerinde büyük bir öneme sahip 9 filme yer veriyor.
Dindar bir ailenin oğlu olan 1954’den doğmuş olan, İsrail’in en önemli tiyatro yazarlarından, Shmuel Hasfari’nin, senaryosunu yazar ve oyuncu eşi Hanna Azoulay Hasfari’nin yazdığı ilk filmi “Sh’Chur / Ak Büyü” (1994), modern eğitim almış bir yeniyetmenin, gündelik sorunları büyü ile çözmeye çalışan geleneksel ailevi inançlarla başa çıkma çabalarının öyküsüdür (***1/2)
14 Kasım Çarşamba 19.00 & 23 Kasım Cuma 20.00’de
Gürcü kökenli yazar yönetmen Dover Koshashvili’nin (d.1966), kendi kökeninin aile ve evlilik kavramlarını irdeleyen ilk filmi “Hatuna Meuheret / Geç Evlilik” (2001), 30 yaşlarında yakışıklı ve zeki Zaza’nın annesiyle babası, Gürcü usulü iyi bir evlilik için iyi aileden, güzel, tercihan varlıklı ve mutlaka bâkire bir gelin ararken genç adamın hayatının aşkı olan, kendisinden altı yaş büyük, bağımsız, çocuklu, üstüne üstlük Faslı, Sefarad bekâr anneyi geleneklerine düşkün ailesiyle bir türlü tanıştıramayışının traji-komik öyküsüdür. (****)
09 Kasım Cuma 19.00 & 18 Kasım Pazar 20.00’de
Burada bir parantez açarak, gelenek ve görenekleri kadar, yaşam ve dünyaya bakış açıları da birbirinden çok farklı iki Yahudi toplumuna Sefarad’lara ve Aşkenaz’lara değinmek isterim. Sefarad’lar 15 yüzyıl’da İsabella ve Ferdinand tarafından Endülüs Emevileriyle birlikte İspanya’dan kovulan, Fransa, İtalya ve Kuzey Afrika’ya göç ederek Osmanlı topraklarına kadar ulaşan Yahudi topluluklarıdır. Sefarad, günlük yaşamında, kökeni 15.yüzyıl İspanyolcası olan, günümüzde unutulmaması ve yaşamını sürdürmesi için büyük çabalar gösterilen Ladino dilini kullanmış olan “Akdenizli” bir toplumdur.
Bir Almanca lehçesi olaran Yidiş’i konuşan “Orta Avrupalı” Aşkenazlar, 20. yüzyıl ortalarına kadar Orta Avrupa’da yaşamaya devam etmişler, ancak Büyük Dünya Savaşları sonrası kitlesel olarak ABD ve İsrail’e göç etmişlerdir.
Sefarad kökenli Ronit Elkabetz, yazıp yönettiği filmlerde olsun, kimi zaman oyuncu olarak rol aldıklarında olsun içinden geldiği bu toplumun sorunlarını yansıtmaya çaba göstermiştir.
1972’de ABD’de doğan, üç yaşındayken ailesiyle birlikte İsrail’e göç eden Keren Yedaya, İsrail’in Batı Şeria işgaline karşı olan aktivist kadın hakları savunucularından. Cannes’da Altın Kamera alan “Or”da (2004) 17 yaşındaki Or ve 20 yıldır kendini satan sorunlu annesi Ruthie üzerinden fuhuş sorununa eğiliyor. Annesinin sorumluluğunu üstlenmeye çalışan genç Or’un ısrarıyla Ruthie, seks işçiliğini bırakacak ancak düşük maaşlı işleri sürdüremeyerek yeniden sokaklara dönecektir…(***)
10 Kasım Cumartesi 17.00 & 28 Kasım Çarşamba 19.00’de
10 Kasım Cumartesi 15.00 & 16 Kasım Cuma 21.00’de
Üst düzey oyunculuklarına karşın, biraz “sarkan” ilk filmi “Or”un ardından Keren Yedaya, İsraillilerin “Denizin Gelini” lakabıyla andıkları Yafa’da, Filistinli bir Romeo ile Yahudi bir Jülyet’in hikâyesi olan “Jaffa”yı (2009) çeker. “Jaffa”, hem siyasal altyapı hem sinema dili olarak ilkinden çok daha başarılı bir çalışmadır.(***1/2)
10 Kasım Cumartesi 17.00 & 28 Kasım Çarşamba 19.00’da
Çoğunlukla liseden beri arkadaş olduğu Eretz Tadmor (d.1974) ile birlikte film çeken Guy Nattiv’in (d.1973) çocukluk anılarından yola çıkarak tek başına çektiği, fiziksel olarak henüz gelişmemiş 12 yaşında yetenekli bir çocuğun büyüme sancılarına odaklanan “ Mabul / Su Baskını / Tufan”, Berlin’de Kristal Ayı almıştır. Zaten karmaşalarla dolu bir hayatı olan çocuğun otistik abisinin eve dönüşü, yaşamını daha da zorlaştıracaktır. (****)
16 Kasım Cuma 19.00 & 21 Kasım Çarşamba 19.00’da
Eran Kolirin’in (d.1973) ilk filmi “Bikur Ha-Tizmoret / Bandonun Ziyareti” (2007), Arap Kültür Merkezi açılışı için konser vermek üzere İsrail’e gelen, ancak kendilerini yanlış şehirde bulan Mısırlı Polis bandosunun keyifli, duygulu ve sevecen öyküsü. (***1/2)
07 Kasım Çarşamba 19.00 & 18 Kasım Pazar 17.00’de
Geldik Ronitz Elkabetz‘in1973 doğumlu erkek kardeşi Shlomi Elkabetz’le birlikte yazıp yönettiği başyapıtına.
Bu aslında tek bir film değil. İsrail’in Sefarad dindar kesimlerinde hâlen sürmekte olan inanç diktasına ve böyle bir ortamda bir kadının gönlüne göre yaşamasının güçlüklerine odaklanan, iki kardeşin annelerinin öz yaşamından esinlendikleri bir üçleme Üçlemenin 2004’de çekilen ve 1979’da Hayfa’da geçen ilk bölümü “Ve’Lakhta Lehe Isha / Eş Edinmek”, en basit tartışmayı bile büyük bir kavgaya dönüştüren dindar ve ilgisiz kocasına artık tahammül edemeyen, eviyle işi arasında gidip gelirken çocuklarını büyütmeye çalışan Fas göçmeni Viviane’ın çaresiz ve mutsuz yaşamını anlatır. Ardı ardına gelen kavgaların ardından, kocasıyla ortak dinsel-kültürel köken ve dört çocuk dışında paylaştıkları hiçbir şey kalmadığını fark eden Vivane sevginin bittiği evinden ayrılmaya karar verir. Ancak ağabeylerinin kocasını terk etmemesi için yaptıkları baskıya boyun eğmesini, üç yıl önce tanıyıp sevmiş olduğu Albert’in gelişi bile engelleyemeyecektir. (****1/2)
09 Kasım Cuma 21.00 & 24 Kasım Cumartesi 14.00’de
Körfez Savaşını sırasında, her gün roket saldırısı altındaki İsrail’de geçen “Shiva / 7 Gün”de (2008) kardeşlerden birini kaybetmiş olan ailenin tamamı, 7 gün boyunca ölenin evinde oturmayı gerektiren Yahudi geleneği (shiva) uyarınca aynı çatı altında toplanmıştır. Aile fertlerinin yas sırasında evi terk etmelerinin söz konusu olmadığı bu kapalı ortamda manevi destek ve ortak acının ötesinde, geçmişten gelen rekabetler, maddi sıkıntılar, anlaşmazlıklar, çatışmalar su yüzüne çıkar. Dedikodunun gırla gittiği, kıskançlıkların artık baskı altına alınamadığı bu ortamda, kardeşlerin her biri kendi hayal kırıklıklarıyla yüzleşirken, artık kocasından ayrı yaşayan Viviane, ailenin örtülü kapaklı saldırılarına, kindarlığına, imalarına maruz kalacaktır. (****1/2)
11 Kasım Pazar 15.00 & 24 Kasım Cumartesi 16.00’da
Viviane’ın özgürlüğe kavuşması için vermek zorunda kalacağı hukukî mücadele, üçlemenin son filmi “Gett / Gett, Viviane Anselem’in Boşanma Davası”nın (2014) konusudur.
Gerekli bir ikinci parantez açmak zorundayım. Laik bir devlet olarak kurulan, hukuk sistemini batının seküler kanunlarını örnek alarak oluşturan İsrail, evlilik ve boşanma gibi medenî hukuka giren konuları cemaatlerin dini kuruluşlarına bırakmıştır. Kayıtlı nüfusunun %20’si Müslüman olan, Yahudilikte de boşanmanın “her iki tarafın rızasıyla” çok kolay olduğunu düşünen kanun koyucular, uygulamanın özellikle erkek egemen muhafazakâr toplumlarda nasıl çağ dışı bir insanlık suçuna dönüşebileceğini düşünmemişlerdir. Örneğin, Avrupa’ya, Amerika’ya ya da Avustralya’ya “iş bulmak için” gittikten sonra kendisinden haber alınamayan, belki ölmüş, belki de oralarda yeniden evlenmiş kocalarından, “her iki tarafın rızası” kuralını esnetemeyen kitabî yobazlar yüzünden boşanamayan, yeni bir yaşam kurma hakkını kullanamayan binlerce genç kadının kaderi bu uygulamanın trajik boyutlarından sadece bir tanesidir.
Vivane Anselem’in sorunu söz konusu bu kadınlar kadar öne çıkmasa da, onlarınki kadar trajiktir.“Gett”i (boşanma ilâmı) alabilmek için dini mahkeme kararı gerektiğinden, kocanın gelememesi ya da boşanmayı reddetmesiyle yıllarca ileri tarihlere atılan duruşma sürecinde Viviane, kendisine tepeden bakan üç din adamına evini neden terk ettiğini bir suçluymuş gibi anlatmak zorunda kalacak, açıktan açığa dindar kocadan yana olduğu belli haham / hakimlerle kıyasıya mücadele etmeye mecbur olacaktır. Kocanın uzlaşmaz, katı tutumu, Viviane’ın özgürlüğünü kazanma konusundaki kararlılığı ve yandaş yargıçların işlevsizliği sebebiyle, saçmalıkla yarışan bu adsürd trajedide esas mesele dışında her şey yargılanacaktır. (*****)
11 Kasım Pazar 17.00 & 24 Kasım Cumartesi 18.00’de
Artık ölmüş bir ilişkinin bir türlü son nefesini veremediği bu son filmde olsun, üçlemenin ilk iki bölümünde olsun, savaş sonrası İtalyan oyuncularını ve özellikle Anna Magnani’yi anımsatan Ronit Elkabetz (Viviane), ölçülü yorumuyla sadece İsrail’in değil, uluslararası sinemanın da en iyi kadın oyuncularından biri olduğunu bir kez daha göstermiştir.
Viviane Elkabetz‘in sinemada canlandırdığı son karakter olarak, sanatçı Fransız bilimkurgu mini-dizisi “Trepalium”da (2016) oynadıktan kısa süre sonra yaşama veda edecektir.
Bu retrospektif, önemli bir oyuncu, yazar, yönetmeni tanımak için sinemaseverler için son fırsat olabilir. Hepsi de, çoğunu zamanında izlemiş olsam da, bir kez daha gidip görmeye niyetli olduğum filmler. Vakit ayırabilecekseniz hepsini izleyin derim. Vaktiniz kısıtlıysa en azından “Geç Evlilik” ve “Tufan”a da zaman ayırmaya bakın. Ama iki eliniz kanda bile olsa, üçlemenin tamamını mutlaka izleyin derim.
Önemli not : Bu program kapsamındaki Pera Film gösterimleri ücretsizdir. Rezervasyon alınmamaktadır
Hepinize iyi seyirler dilerim.