Dostoyevski “Beyaz Geceler” romanının giriş cümlesinde “Gökyüzü öyle yıldızlı, öyle berraktı ki, onu gören kendine soramadan edemezdi: Nasıl oluyor da böyle bir göğün altında türlü türlü suratsız , kaprisli insan yaşayabiliyor…” yazar.
“Kırmızı Oda” bir başka deyişle “yaralı ruhlar odası”
Daha ilk bölümden itibaren ses getiren ve sonrasında sansanyonlara sebep olan dizi; diğer dizilerdeki gibi hiç bir olay, araba kazası, yangın, çocuk kaçırma, hastane görüntüleri olmadan; sadece anlatımlardan oluşan olaylar örgüsü ile seyirci kitlesinde neden karşılık buldu?! Çünkü herkes, kendinden bile sakladığı yanını o odada gördü. Ben de…
Çünkü herkes yaralıydı…
Kıyan da kıyılan da…
Kıyan kendi yaralarını, kıydığı kurban üzerine aktarıyordu; oysa gökyüzü yıldızlı ve berraktı, çayırlara uzanıp başımızı kollarımızın altına koyarak o parlaklığı seyredebilme kabiliyetimiz olsaydı o vakit yaralar değil yıldızlar üşüşürdü ruhumuza…
Psikolojik konulara; gerek yazan bir insan olarak gerek yaşadığım deneyimlerden dolayı ilgim vardı; basında çok sözü edilen “Kırmızı Oda” dizisini öğrendiğimde izlemeye karar verdim. Diziden haberdar olduğumda üç bölüm gösterilmişti bile. Hergün bir bölümünü seyrettim, son olarak da dördüncü bölümü izlemiş bulunmaktayım. Son dönemlerde oldukça popüler olan Psikiyatr Doktor Gülseren Buğdaycıoğlu’unun “Madalyonun İçi” (bir psikiyatrin Not Defteri) kitabından uyarlanan dizinin olumlu yönlerini vurgularken olumsuz yönlerinin de eleştirisini bu dört bölüm üzerinden yapacağım. (Daha önce de yine ünlü psikiyatrin “ Hayata Dön” adlı kitabından uyarlanan, 1970’li yılların popüler müzik gruplarından “Beyaz Kelebekler” in kadın üyesinin hayatından yola çıkılarak yapılmış dizinin eleştirisini Milliyet Blog’da yazmıştım. O dizi de yankılar uyandırmış; oradaki karakterlerin her birinin ayrı ayrı gerçek hikayesini okumuştuk.)
Yönetmenliğini Cem Karcı’ının yaptığı dizinin senaryosunu Tuna Kiremitçi’nin kız kardeşi Banu Kiremitçi Bozkurt yazmış. oyuncular : Doktor Gülseren Dayıoğlu rolünü Binnur Kaya, Meliha (Evrim Alasya), Mehmet (Salih Bademci), Nesrin (Hande Doğandemir) Alya karakterine de Melisa Sözen can vermiştir.
Binnur Kaya’nın daha önceki oynadığı karakterlerde ne büyük oyuncu olduğunu tartışmaya gerek yok; ancak doktor rolünde hareket kısıtlılığı olduğu için oyunculuğunu gösterme imkanı olmadığından devreye mimiklerini sokmuş. Açık konuşmak gerekirse hastalarıyla yaptığı konuşmalar vaaz verir gibi olmuş, diğer taraftan yüzündeki aşırı makyaj; fondoten ve rujun parlaklığı dizide bir iticilik yaratmamış dersem yalan söylemiş olurum. Tabii burada hastaların oyunculuklarını gösterme açısından daha şanslı olduklarını söylemeliyim (ki hemen hepsi de canlandırdıkları karakterlerin hakkını vermişler) Alya rolündeki Melisa Sözen çok iyi oyunculuk çıkarmış; hatta abartıya bile kaçmış. Meliha Karakteri olması gerektiği gibi, fazla ağlak halleri olmasa daha iyi olacak. Benim favorim ise Mehmet karakterini canlandıran Salih Bademci, hele bir sahnedeki bakışları karaktere o kadar uygun, o kadar gerçekçiydi ki;”budur işte” dedim; çünkü o bakışları çok iyi tanıyordum…
Kırmızı Oda‘nın müzikleri beğendiğim söylenemez. Zaten kasvetli bir durum izliyorsunuz, arkaya verilen müzik insanın ruhunu iyice daraltıyor. Bu tür dizilerde müzik tarafsız olmalı bence, tıpkı doktor gibi tarafsız olmalı. Anlatılar bizde dramatik bir duygu yaratmaktan çok öğretici yanlarıyla hayatın gerçeklerini göstermeli, seyirciyi bilinçlendirmeli. Mademki direkt psikoterapiden yola çıkıldı, hasta nasıl düşünür, doktor nasıl yaklaşır, nasıl empati kurulur ya da “bakın hayatta böyle durumlar da var” demenin yolunu göstermeli, o yolu müzikle yönlendirmek yerine seyircinin bulması beklenmeli, onun kararına bırakılmalı. Dördüncü bölümdeki; insanı anlatan muazzam sözleri Muhyiddin Abdal’a, bestesi de Fazıl Say’a ait olan “insan insan” şarkısı nasıl da güzel geldi izleyiciye. Çünkü müzik iyileştirmeli. Umarım bundan sonraki bölümlerde bu yoldan gidilir, bu tarz müziklerin sözsüz versiyonu arka fon olarak kullanılabilir.
Bu dört bölümde öne çıkan karakterlerin sınıf yapısına baktığımızda; Meliha yoksul tabakayı, Mehmet ve karısı Nesrin küçük burjuvaziyi, Alya ise ekonomik durumu daha iyi olan orta sınıfı temsil ediyor. Dolayısıyla Meliha’nın acılarında arabesk bir tat mevcut, diğerlerinin müziği ise henüz oturmamış.
Tabii burada Türkiye’nin bir gerçeğini vurgulamadan geçmemek gerekir. Freud gibi hastaların çocukluğuna inerek o yaraları görüp temizleme yoluna giden ve bunun için defalarda seans uygulayan (ki asgari bir iyileşme için bu olmalı zaten) Doktor Hanımın muayenehanesine ülkemizde kaç kişi gidebiliyor? Göz ardı edilemez bir gerçek. Demem o ki yine yoksullar yaralarıyla baş başa kalıyor. Diğer taraftan çocukluğu çok mutlu geçtiği halde genetik klonlardan dolayı doktor karşısına gelen hastalara ne diyeceğiz; daha doğrusu onları da sahnede görebilecek miyiz merak konusudur!
Terapi odasının kırmızı olması kışkırtıcı bir renk olarak hastaları olumsuz etkilediği söylense de duyguların tahrik edici bir renkle ayağa kalkacağı, etekteki taşların yere daha kolay dökeceği yolundan hareketle bu renge karar verildiğini düşünüyorum; elbette ki doktorun bir bildiği vardır, tesadüfen o rengin seçilmiş olduğuna inanmak yanlış olur. Evet o odada insanlar ruhların soyunuyorlar ve iç çamaşırlarından genellikle şiddet çıkıyor; şiddet sadece dayakla değil; sözle, davranışla, mimikle, aşağılanma ile, yok sayılmakla da oluyor. O yüzden derinlere indikçe hep bu tablo ile karşılaşıyoruz.
Doktorun iç seslerini sevdim ama.
Doktorla hastasının geçmişe giderek travma yaratan sahneleri birlikte izlemesini de sevdim. Anlatıma farklı yaklaşmak ona zenginlik katmış.
Herkes birbirini gördüğü gibi sanıyor; oysa kitabın adından anlaşılacağı üzere bir de “madalyonun iç(i)” yüzü var; bu madalyonun içinin bize gösterilmesi bir bakıma herkesin kendini görmesini sağlıyor. Çıkarılan bunca sansasyona hasta ismi verilmediği sürece gerek olmadığını düşünüyorum. Naçizane..
Evet yine aynı kitaptan esinlenerek yazılmış bir başka senaryo olan “Masumlar Apartmanı” nı izleyip, bu dizinin tamamlayıcısı olarak muhtemelen onun üzerine eleştiri yazacağım.
Umarım yazı yapımcılar tarafından okunur ve eleştiriler dikkate alınır. O zaman daha kaliteli bir dizi izleyeceğimizden kimsenin kuşkusu olmasın. Bir de dizi gereksiz uzatmalarla sulandırılmasın lütfen.
İyi seyirler…
Yönetmen : Cem Karcı, Banu Kiremitçi Bozkurt
Senaryo : Banu Kiremitçi Bozkurt
Görüntü Yönetmeni : Volkan Ak
Müzik : Fırat Yükselir
Oyuncular : Binnur Kaya, Tülin Özen, Burak Sevinç, Meriç Aral, Halit Özgür Sarı, Gülçin Kültür, Sezin Bozacı, Baran Can Eraslan, Sezin Bozacı, Evrim Alasya, Salih Bademci, Hande Doğan Demir, Deniz Altan, Özgür Koç, Canberk Gültekin, Cansu Dağdelen
in treatment izleyin daha iyi ,en azından orjinali
Öneriniz üzere diziye şöyle bir baktım. türkçe alt yazılı 40 bölümlük dizi. Çok fazla dizi izleyen bir insan değilim. +0 bölümünü olmasa da bazı bölümlerini izlemeye çalışacağım. Teşekkürler..
Öneriniz üzere diziye şöyle bir baktım. türkçe alt yazılı 40 bölümlük dizi. Çok fazla dizi izleyen bir insan değilim. 40 bölümünü olmasa da bazı bölümlerini izlemeye çalışacağım. Teşekkürler..
Bir gün miranıda kırmızı odaya alsınlar baba anneden çok çekti adamın pisikolojisi bozuk
Yorum için teşekkürler
Miran kim ki, ben bilmiyorum.
Doktoru sevmeyen olduramayan tek benmiyim meraktayım rol üstüne oturmamış .
Yorumunuza katılıyorum, biz Binnur Hanim’ı üstüne tam oturan rollerde görmeye alışık olduğumuz için bu zayıf kaldı biraz.
Baslarken dizi asla seyretmem ruhumu daraltamam dedigum lakin seyrettikce beni aglatmasina icimi daraltmasina ragmen gercekleri ne kadar zor hayatlar var, ben burda yasafigim dertlere dayanamiyim dedidgim bu hayati daha kotuleriyle karsilastiram ve olaganustu oyuncu kadrosu ile birebir izleyiciye yasatn mukemmel bir dizi. Dizi degil gercek jayat. Ama bu kadar muhtesem psikologlar vyok malesef. Diziye kimse bil atmasin. Psikologlarsa boyle opmayi ogrensin. Boa bos dinlemesin
Hayatin çeşitli kesitlerinden psikolojik problemli olanlari tanımak, dersler çıkarmaya yarıyor.
osman’nin hikayesi beni çok etkiledi.Ayse hanim ona korucu aile olmasi güzel olurdu…
Çocuklar savunmasız oldukları için hikayeleri insana daha çok dokunuyor tabi.
Yazık. Türkiyem…
Ülkemizde yetişen..çok. Kaliteli..bir. Sanatçı..
Güldür…insanların.. yüzünü.. ne. Olur…. çık. Bu. Rolden…bu. Filimden…. ihtiyacı mız. Var… gülmeye…
Yıllarca… küçük Emrah… yıllarca küçük ceylan..Bergen..derken…
Yapmayın. Lütfen… ülkemizin.. gülmeye ihtiyacı var…
Gülmeye çok fazla ihtiyacımız gerçeği doğru ama bu diğer gerçekleri göz ardı ederek ya da yok sayarak olmamalı.
Bu kadar yakın çekim gerekli mi,
İnsanların yüzündeki sivilceleri burnundaki kılları görmek,
Yönetmenlik midir..
Evet çok yakın çekim rahatsız edici; sanırım karakterlerin psikolojik ifadelerini daha ayrıntılı görmemiz için yapılıyor.
Burda sorun yasayan sadece kadinlarmis gibi cekiliyor.Bunlari kadinlara yapanlar neden tedavi edilmiyor acaba bu toplumda hep kadinlarmi sorunlu neden az erkek hasta var bence kadinlarin 3 kati fazla olmali erkek hasta .bir dusun seneryocu…….
30.10.2020
Kamera kullanımı: kamarayi odanın içinde savurmasi, insanın başını döndürdü. Aromatik netleştirme çok belli oluyor, rahatsız edici.
Seneryonun arkasında cocuksrskeri rahatsız edici.biz televizyonu kapattık,acaba nereden ses geliyor diye. 🙂
Lütfen biraz teknik kaliteye önem verin.
Yoksa herşey güzel
Kişi hikayelerine odaklastiğimdan teknik hatalar çok dikkatimi çekmedi. Çok yakin çrokimler dışinda…
Dizi; senaryo ve cast çok başarılı.Binnur Kaya, Meriç Aral, Melisa Sözen, Celil Nalçakan, Gülçin Kültür, Naz Sayıner ve Evrim Alasya muhteşem ve oldukça gerçekçi performans sergiliyorlar. Ancak Tülin Şahin ve Burak Sevinç psikiyatrist olarak olmamış, birinin performansı bu rol için bilimsel yaklaşımdan çok sığ ve basit, diğerininki ise “rol” yaptığı oldukça belli.
Yapım güzel ve bigi verici, teşekkürler.
Doktorlardan ziyade hastalar çok iyi rol yapıyorlar.
Ülkemizde ilk defa ruha dokunan ,ruhun derinliklerine inen ; insanların rengine ,dinine ,diline ,soyuna sopuna göre değil insana değer veren özel ve güzel bir film yapılmış.Liselerde ve üniversitelerde okutulan yok furud kanunu yok bilmem ne kanunu…boşuna …Alın size hayatın gerçekleri ve sorunların çözüm yolları .Balık vermeyi değil balık tutmayı ; yani sorunlarla karşılaşınca nasıl çözüm yolları üretebileceğimizi öğreten mükemmel bir film yapılmış.Milyarlarca para vererek yapılan filmlere bin basar. Keşke filmler hep insanları eğitebilse onlara yol gösterebilse…Yapımcıların eline sağlık.
Güzel yorumunuz için teşekkürler. Evet doktorun da söylediği gobi hergün karşısına gelen insanlardan şaşırtıcı bilmediğimiz öyküler dinliyoruz. Insanın ne karmaşık bir varlık olduğunu bu filmle daha iyi öğreniyoruz.
Alya nin hikayesi bitmesin alya yada diziye de hayranım soluksuz izliyorum hepinize tesekkurler
Böyle filimlere toplum olarak ihtiyacimiz vardı.Basit senoryaları olan aşktan sevgiliden entrikalardan farklı olarak hayatımızın bir bölümünde bulduğumuz kesitler var filmde.çözüm bulmaya çalışılan gerçekci şifalı sözler.Keşke önceden duysaydım bu sözleride hayatımı ona göre yön veseydim.Hangi duygularımın ruhuma iyi geleceğini bilseydim.Eğitici ve faydalı filimlere emek verilmeli.Teşekkürler. Severek izliyoruz
Biz teşekkür ederiz. Son bölümü yeni izledim. Alya gidiyor evet, sonrasında sorunlarıyla basa çıkmazsa tekrar dönüş yapar belki.
Esra 6 yaşında iken Fiat Egea yoktu. Taksi olarak kullanılmış.
Araba markalarını pek bilmediğim için dikkatimi çekmedi.
Bir
Bolum de sakallı cübbeli dedeler ablaya evlenmeye teşvik ediyorlar. İllaki cübbeli sarıklı insanları alay konusu yapacak, gözden düşürecek, alay konusu yapacak ve insanların gözünde şahsiyetsiz bir hale getirecek görüntüleri paylaşarak sadece kendinizi düşüyorsunuz. Özür bekliyoruz..
Hikayeler gerçek anlatımlardan oluştuğu için hastanın böyle bir durum yaşaması pek tabii…
Bu diziyi taa başından beri büyük bir ilgi ile izliyorum ama bu bölüm tam bir hayal kırıklığı çok saçma bir konu anlatımı olmuş kırmızı odaya yakıştıramadım oyunculuklara sözüm yok bir iki bölüm daha böyle saçmalarsa ben yol alır arkadaş?
Bütün bölümlerini izlemedim. Umarım bilimsel tarafı bertaraf edilmez.
Erkan petekkaya gibi bir şahsın bu dizde oynaması bence gereksiz yakışmamış.
Epeydir izlemiyordum, son bölümü izledim. Petekkaya iyi oyunculuk çıkarmış bence.
Dizi izlemeyi çok seven biri değilim. Fakat kırmızı oda okadar ilgimi cezbettiki adeta diziyi canlı canlı yaşıyor gibiyim .karakterlerin hepsi çok iyi çok başarılı fakat delikanlı Sadi rolünde Erkan Petekkaya okadar başarılı okadar içten oynuyor ki fevkalade insana dokunuyor.Erkan Petekkaya başta olmak üzere tüm oyunculara vede özellikle Binnur ablaya abla diyorum çünkü gerçekten içimizden ailemizden biri gibi olduğu için ve yönetmeninden tutun setteki cayciya kadar hepsine boylebir projeyi biz izleyicilerle busturdukları için yürekten kutluyorum ve teşekkür ediyorum RABBİM yolunuzu açık etsin Allah’a emanet olun
kirmizi oda cok cok guzel allah hepinizden razı olsun cok guzel bir program cok etkilendim erkan petekkaya cok severek cok duygulanarak izliyorum izlerken ağlamaktan kendimi alamıyorum o çocuk sadi izlerken dinlerken cok etkilendim izlediğimden beri acaba bir Çocuk varmi dışarda bir canlı var ac olan artık daha cok dikat ediyorum yalan dunya allah icimizdeki merhameti disa vermeyi nasip etsin hepinize cok cok cok tesekur ediyorum seviyorum sizleri
Şener şen istiyoruz
Şener Şen’i gerçekten özledik, bu dizide olmasa bile başka bir projede görmek isteriz.