Vicdan’ın Mahkumları…
TRT 2‘nin haftalık film seçkilerinin özellikle zorlu pandemi dönemlerinde sinema salonlarından uzakta, ancak nitelikli film arayışında bulunan kesimler için çok önemli bir işlevinin bulunduğunu belirtmek gerek. Hafta sonları 21.15’de başlayan “Alin Taşçıyan” ve “Mehmet Açar” ikilisinin film önü ve arkası şeklindeki formatla film öncesinde teknik bilgiler sunmaları, yayınlanan filmin ardından ise filmin konusuna ve oyunculuklarına dair daha ayrıntılı anlatımlarda bulunmaları filmlerin daha iyi kavranmasına imkân sağlıyor.
TRT 2’nin seçkileri içinde “İran Sineması” önemli yer tutuyor. Belli periyodlarla tekrar edilen Asgar Ferhadi‘nin “Bir Ayrılık“, “Elly Hakkında“, “Herkes Biliyor” ve “Salesman” gibi filmleri ile birlikte Navid Mohammadzadeh‘in önemli roller üstlendiği “6.5 Metre” ve dilimize “Cezaevi Müdürü” olarak çevrilen, ancak orjinal ismi Farsça “Sorh-post” yani “Kızılderili” olan film de yine dikkate değer yapımlar arasında hemen göze çarpıyor. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi öncülüğünde gerçekleştirilen 2019 tarihli “Suç ve Ceza Film Festivali“nde de gösterilen başarılı yapımın yönetmenliğini ve senaristliğini “Nima Javidi” üstlenmiş. Javidi‘nin ikinci uzun metraj filmi olan bu yapım öncesinde 2013 yapımı “Melbourne” filmiyle kendisini tanımıştık. Dünyanın en müreffeh şehirlerinden Avustralya’nın Melbourne kentine gitmeye çalışan bir karı kocanın tam gidiş gününde yaşadıkları talihsizlikler başarılı bir şekilde kameralara aktarılmıştı.
Bu filmde de çoğu İran filminde yer alan ve benzer temalar olan “vicdan”, “adalet” gibi ideleri etraflıca ele alan bir film ile karşı karşıyayız. Dönem, müdürün makam odasındaki Şah portresinden ve zamana uygun arabalar ile kıyafetlerden anlaşıldığı üzere 1960’lar Şah Rıza Pehlevi dönemi’dir. Şiddetli bir şimşek sesi eşliğinde Amerikanvari bir hapishane görüntüsü ile başlıyor ilk sahneler. Ve bu ilk sekans aynı zamanda idam sehpası eşliğinde fonu daha da korkutucu kılıyor. Bunun yanı sıra düzeni simgeleyen antenin düzeltilmesi ve TV ekranının berrak kılınma çabası da bu çatışmanın ilk emareleri. İran’ın kuzeyinde yer alan cezaevinin sert ama işini layıkıyla yaptığını düşünen müdürü Jahed (Navid Mohamadzadeh) tam da bölge sorumlusu albaydan başarıları nedeni ile emniyet müdürlüğüne atandığı haberini aldığı gün idam mahkumlarından birisinin firar ettiği haberini alır. Bu kendisinin geçmiş tüm başarılarını gölgeleyecek bir durumdur. Üstelik aynı zamanda havaalanı ile bazı kısımlarının kesişmesi nedeni ile cezaevinin hemen tahliyesi de acilen gerekmektedir.
Müdür dışında ikinci ana kahraman olan cezaevi sağlık görevlisi Karimi (Parinaz Izadyar) ise, müdürün karşıtı olarak merhameti temsil etmektedir. Müdür için adalet nasıl ki mahkumun geri bulunması, hücresine geri tıkılması ve idam sehpasına gönderilmesi, sonuçta da kendisinin başarılı bir memur olarak terfisi ise; sağlık görevlisi Karimi içinse bir kısım tanıkların da itirafı ile özellikle arazi sahibinin gazabına uğrayan mahkumun aslında masum olduğu ve aranmasının sonlanmasına karşılık gelir. Zira, adalet ancak maddi gerçeğe uyumla mümkündür. Ve film bu seyir etrafında dar cezaevi mekanında bir kayıp arama ritüeline dönüşür. Müdür farkındadır ki, mahkum cezaevi içindedir ve dışarıya çıkması mümkün değildir. Her türlü tuzak kurmaları, örneğin cezaevini boşalttıklarını belirtmesi üzerine mahkumun tam çıkış anında yine doktorun mahkumu oradan uzaklaştırma gayreti bir sürek avı görünümünü sunuyor. Ancak film klasik batı formlarını kullansa da, tüm bunları aslında İran filmlerinde görebileceğimiz bir vicdan muhasebesine dönüştürmeyi de ihmâl etmiyor…
Final Sahnesi Müthiş…
“Cezaevi Müdürü” filmi, estetik boyutu, cezaevinde kullandığı mavi ve parlak renkleri, personelinin farklı şiveleri ile aslında günümüz İran’ına da bazı göndermelerde bulunuyor. Filmin politik alt metninde İran’daki kimi yasaklayıcı uygulamaların izlerini bulmak mümkün. Ve yine filmde, aşk’ın en güzel halini yansıtan bazı sahnelerini görmek de. Erkekler dünyasında merhameti ile öne çıkan Karimi’nin, müdür odasından ayrılıp koridora çıktığı sırada çalan otantik İran parçasını müdürün hopörlerden dinletmesi unutulur cinsten değil. Yüze yansıyan mağrur gülümseme, memurların hareketlerine ve nazarlarına da yansıyanlar, adı konmamış bir aşkın en vurucu kısımlarını gösteriyor. “6.5 Metre” filmindeki performansı ile de göz dolduran ve bu filmde müdür rolünde izlediğimiz oyuncu Navid Muhammedzade gerçekten de son dönemde tıpkı “Peyman Moadi” gibi yıldızı parlayan, dünya starı olma yolunda ilerleyen oyunculardan. Bu filmde de yine Muhammedzade işini rasyonel öğeleri ile icraya önem veren müdür rolünde çok başarılı. Benzer şekilde Parinaz Izadyar da karşıt bir görünümle tıpkı Shakespeare oyunlarındaki merhamet temsillerini izleyicinin önüne tüm beden ve ruh hareketiyle sunuyor.
Film, cezaevi ekseninde psikolojik karakterler sunmada çok mahir. Mahkumu yakalama hırsı, müdür için gittikçe paranoid bir yapıya dönüşümüne yol açıyor. Kaçak Ahmed’in kızı Reyhan’ın elindeki oyuncağın babası tarafından verildiğini düşündüğü sahne, belirli oranda kişinin şüphelerinin kendisini tüketmesini çok iyi yansıtıyor. Kirmanlı tanığın ölen Saburi’nin kendiliğinden düştüğünü, ölümde Ahmed’in rolünün olmadığını, önceki tanıklığının yalan olduğunu tüm samimiyetiyle söylemesi şartlanmış kendi doğruculuğu kıstasında geçersiz kılınıyor. Bürokratik mekanizmanın tüm şüphelere rağmen vicdanı ötelemesi, rahatlıkla kimi yalanlara da yol açabilmekte üstelik. Müdürün sonradan cezaevi için tahliyeye gelen ve kendisine terfi belgesini sunan albaya olayı bir cezaevi personelinin huzursuzluk çıkartması olarak lanse etmesi, ayıbı örtme telaşının bir yansıması. Kaçak Ahmed’i hiçbir sahnede görmememize rağmen, filmin henüz ilk başlarında ve özellikle de son sahnelerinde, aslında fiziken görünmeyen kişinin bir o kadar etkisinin seyirciye hissettirilmesini yaratan atmosfer yaratma becerisi, Avrupa sinemasında da örneğini zor bulabileceğimiz türden.
Hele final sahnesi harika…Müdürün ekrandan mahkuma ya da belki de bize bakması, en nihayetinde merhamete ve vicdana sığınması…İşte tüm bu nedenlerle zaten tipik, başarılı bir İran filmi diyoruz bu yapıma da…Ancak tüm bunlara karşın filmin kusursuz olduğunu söylememi gerektirecek iyimserliğe de sahip değilim. Öncelikle yer yer merhamet ve katı devletçi yöneliminin aynı anda sunulmasında kurulan kimi diyaloglar yetersiz kalabilmekte. Ve kimi sahnelerde de filmin estetik yönünün diğer İran filmlerinden farklı olarak batı formlarının taklidine doğru giden tökezlemeleri yaşadığını da belirtmek gerek. Ancak filmin dönem kostümleri, çekimlerin kimi anlarda, kahramanların psikolojik görünümlerini de gözeterek uzak ve yakın çekim tekniğiyle sunulumu ve özellikle de vurucu final sahnesi ile akıllarda yer edecek önemli bir İran yapımı olduğunu rahatlıkla belirtebiliriz. Ve filmi izledikten sonra da neden filmin orjinal isminin “Kızılderili” olduğunu daha iyi anlıyoruz artık…
15.12.2020 günü saat 21.00’de TRT 2’de yeniden yayınlanacak “Cezaevi Müdürü” filmini, hele birbirini taklit eden, oyunculukları ile gittikçe dibe doğru seyreden berbat dizilerin bulunduğu TV ortamında “adalet”, “vicdan”, “merhamet” gibi kavramlar ekseninde bir an bile olsa düşünmemizi sağlayacak iyi bir alternatif tercih olarak görmenizi ve izlemenizi tavsiye ederim…
Yönetmen / Senaryo : Nima Javidi
Görüntü Yönetmeni : Hooman Behmanesh
Kurgu : Emad Khodabakhsh
Müzik : MohamadMehdi Fallahi, Ramin Kousha
Oyuncular : Navid Mohammadzadeh, Parinaz Izadyar, Setareh Pesyani, Mani Haghighi, Habib Rezaei, Atila Pesiani, Yadollah Shademani
İran / Gizem-Dram-Romantik