Bir gün kasabaya mavi gözlü bir Almanca öğretmeni gelir ve artık hiçbir şey eskisi gibi olmaz. Ada içinde olan kasabada içten içe sular kaynamaya başlar. Edebiyatla, şiirle başlayan ders kabusla biter. Ünlü Alman şairi Rilke’nin şiirinden cin-ayetlerine uzanır yol ve “Kara Ada” da sular kararmaya başlar, hayatlar da…
Orjinal adıyla “Schwarze İnsel” filminin yönetmenliğini Portekiz asıllı Miguel Alexandre üstlenmiş. Senaryosunu Lisa Carline Hofer ve Miguel Alexandre kaleme almış. 2021 Alman yapımı film; gerilimi yüksek, sürükleyici, esrarlı, yüreğiniz ağzınızda izleyeceğiniz bir hikaye.
”Kara Ada” üç kuşak üzerinden gitse de gençlik filmi olduğunu söyleyebiliriz. Elbette bu üç kuşakta yüzeysel olarak bir karakter incelemesi yapmak da mümkün. Önce spoiler vermeden hikayenin üzerinden geçelim.
Jonas Hansen (Philip Froissant), esrarlı bir şekilde annesi babası trafik kazasında ölmüştür. Büyük babasının yanında yaşayan, yakın arkadaşlarının da yardımıyla toparlanma sürecine giren liseli bir gençtir. Bu süreçte ona en fazla yardım eden Nina Cohrs (Mercedes Müller) ile özel ve yakın arkadaşlığı vardır. Okula birlikte bisikletle gidip gelirken şakalaşıp yolun ve o güzel arazinin tadını keyifle çıkarırlar. Taa ki kasabaya bir yabancı gelene kadar. Liseye geçici olarak Almanca öğretmeni atanır. Helena Jung (Alice Dwyer) Alman diline hakimdir. Edebiyatı seven ve sevdiren, öğrencilere sinsi bir şekilde yaklaşan, geçmişinin karanlık olduğunu mavi bakışlarından anladığınız orta yaşlı güzelce bir öğretmendir. Yazma yeteneği olan Jonas ile edebiyat aracılığı özel ilgi kurmaya çalışır. Sevişecek kadar yakınlaşır da…
Bu ilişki aslında karşı tarafın yani Jonas’ın bilmeden içinde olduğu ensest bir ilişkidir. Bu durumu filmin sonuna doğru anlıyorsunuz ve bir mide bulantısı ile karşı karşıya kalıyorsunuz.
Jonas; ergen yaşında annesini, babasını, ebesini kaybetmiş bir genç olmasına rağmen hayata tutunmaya çalışan yaralı bir gençtir. Dolayısıyla yakınlık gördüğü ve takdir edildiği öğretmeninin kollarına atılması çok kolay olur. Durumdan işkillenen ve bu işin içinde bir bit yeniği olduğunu ilk keşfeden kız arkadaşının merakı ise felaketine sebep olur…
Üç kuşak hikayesine dönecek olursak; dede otoriter, katı, torunu bile olsa karşısındakini hiçe sayan, yeteneklerini küçümseyen bir şahsiyettir. Oysa bütün olanlar onun geçmişte yaptığı hatadan kaynaklanmaktadır. Orta yaş grubunda öğretmen Helena’yı görüyoruz. Yaşadığı travma onu canileştirmiştir. İntikam dışında gözü hiçbir şey görmemektedir ve adeta insanlıktan çıkmıştır.
En masum kuşak ise gençlerdir. Hiçbir şeyden haberleri olmadan geçmiş kuşakların günahının bedelini ödemek onlara düşer. Bedel çok ağırdır…
Yönetmen hikayeye direkt düğüm bölümünden başlamış ve o düğüm filmin sonuna kadar çözülmüyor. Gerilim filmlerini çok sevmediğim halde beni ekran başında tuttuysa diğer seyircileri haydi haydi tutacaktır.
Filmdeki en güzel replik ise tek başına bir şiirdir…
“Güneş yalnız bir savaşçıdır”
İyi seyirler…
Yönetmen : Miguel Alexandre
Senaryo : Miguel Alexandre, Lisa Carline Hofer
Görüntü Yönetmeni : Miguel Alexandre
Kurgu : Marcel Peragine
Oyuncular : Alice Dwyer, Hanns Zischler, Mercedes Müller, Sammy Scheuritzel, Philip Froissant, Lisa Carline Hofer, Ilknur Boyraz
Almanya / Gerilim-Gizem-Dram / 104 Dk.