YUVA

Aile olgusunu, yuva kavramını, insan hayatının kaçınılmaz döngüsünü irdeleyen film 2019 yılında 18. Filmekimi’nde gösterildi. Bilim-Kurgu yapımı olan Vivarium’ um yönetmen koltuğunda İrlanda asıllı Lorcan Finnegan yer alıyor. Öncesinde gerilim korku filmlerinin başında yer alan yönetmen kendi çıtasını bir üste taşıdığını söylemek mümkün…

Filmi izlediğiniz zaman birçok tartışma unsurunu görebileceğinizi söyleyebilirim. Az sayıdaki oyuncu kadrosu ve black mirror tarzı bir hava estiren film kapalı alan korkusunun da üstünde duruyor.

Film, bir kuş yuvasının çekimi ile başlarken aslında bize ön bilgiyi ve filmin mesajlarından birisini vermiş oluyor. Mesaj çok net ve açık “Güçlü olan hayatta kalır” Dikkat ederseniz yuvada bulunan en güçlü kuş diğer 3 kuş yavrusunu yuvadan atıp öldürüyor. Bu noktada yuvada kalan kuşun çıkardığı sese dikkat edelim çünkü film boyunca bu ses ara ara duyulacaktır…

Filmi izlemeye başladığım da aslında bir Stephan King havası sezdim diyebilirim. Anlam çıkartmadan izlenebilecek bir film olduğunu düşünüyorum.

Bir anaokulunda öğretmenlik yapan Gemma ve mesleği bahçıvanlık olan Tom ev bakmak amacıyla girdikleri bir emlakçıda ikna edilerek emlakçının peşine takılırlar ve çok istedikleri banliyö kasabasında emlakçının aniden gizemli bir şekilde ortadan kaybolmasıyla bir başlarına kalakalırlar.

Bulundukları evden çıkmaya çalışsalar da dönüp dolaştıkları ev yine 9 numaralı ev oluyor. İnanışa göre 9 rakamı büyüyü temsil ediyor yani büyü 9 rakamındadır. 9’dan sonra tekrar başa dönüldüğüne inanılır ve bu döngü değiştirilemez.

İlginçtir ki anaokulunda çocuklara öğretmenlik yapan Gemma kendilerine verilen bebeğe annelik içgüdüsü ile yaklaşsa da iyi bir ebeveyn olamamakla kalmıyor mesleği bahçıvanlık olan Tom’da yapabildiği en iyi şeyi yaparak bulundukları yerden kaçmalarını sağlayamıyor. Amaç kaçmak olsa da aslında Tom, toplumun erkeğe atfettiği üzere işe gidip çalışıyor. Sigara sahnesi ile de güzel bir “Doğaya Zarar Vermeyin” mesajı veren film aslında mezarınızı kazarsınız demeye getiriyor…

Çocuklar Bizleri Dinlemezler Bizleri Taklit Ederler

Film boyunca aslında verilen mesajlardan en önemlilerinden biriside çocuk gelişimiyle ilgili noktalardı. Çocukların bizleri taklit ettiğini yüzümüze vururcasına gösteren film neleri yanlış yaptığımızı da bir o kadar açık bir şekilde yansıtıyor ve gözlemlememizi sağlıyor. Gözlem demişken Vivarium kelimesinin anlamı da burada önem kazanıyor. Vivarium; bilimsel amaçla hayvanların doğal davranışlarını gözlemlemek ve araştırmak için doğal hayat şartlarının oluşturularak muhafaza edildikleri yerdir. Biz de Gemma ve Tom’ u bir aile olduktan sonra bu şekilde gözlemliyoruz film boyunca…

Vivarium bir bilim-kurgu olmasına rağmen aslında gerçek dünyada aynı aşamadan geçen aileleri otoriter ve baskıcı bir dille anlatıyor.

Son olarak üzerinde kafa patlatılabilecek bir film olan Vivarium çocuğun gelişiminin tamamen çifte verilmesi gibi bazı sıkıcı sahneler ile devam ediyor. Süre kısaltılıp belki kısa film olarak daha çok ses getirebilirdi.

Yönetmen : Lorcan Finnegan

Senaryo : Lorcan Finnegan, Garret Shanley

Oyuncular : Jesse Eisenberg, Imogen Poots, Jonathan Aris

İrlanda-Belçika-ABD / Gerilim-Bilim Kurgu / 98 Dk.

OrtaKoltuk Puanı:

15 YORUMLAR

  1. Filmin başındaki sahneyi yanlış anlamışsınız. Diğer yavruları atan kuş guguk kuşu yavrusu. Guguk kuşları yumurtalarını başka yuvalara bırakıp giderler yavrularını o kuş büyütür.

  2. Çok yetersiz ve sığ bir eleştiri-yorum olmuş. Farklı boyutları görememişsiniz. Ve tema çocuk büyütmek, güçlünün kalması değil. Sayfalarca yazılabilecek bir konu ve bu resmi bir bilgidir: 150 IQ’dan aşağısı bu filmi tam olarak anlayamaz.

      • Aynen çok biliyorsan yaz. Bir şeyin doğrusunu beyan etmeden yanlış olduğu söylemek çamur atmaktır. Ayrıca bir filmden herkes farklı çıkarımlarda bulunabilir. Sadece kendi bildiğini doğru zanneden cahildir, IQ kaç olursa olsun 🙂
        Bu filmi sevenlere, Mother filmini öneriyorum.

    • Vahşi kapitalizmin içinde kapana kısılmış yaşamları konu ediniyor. Ne yaparsak yapalım bu tutsaklıktan kurtulamayız. Filmde işlenen imgelere bakarsak; orada büyütülen çocuk, kapitalizmin kendisi,sistem ya da toplumun bireye atfettiği rol modeli,tam olarak emin olamadım ama üçünden biri olduğu kesin. Toplum içinde istemesek de çaresiz bu düzeni yaşatmak zorundayız. Bizden önceki yaşamlar da toplumsal düzen içinde kaybolmuş bireylerdi ve onlar da biçare halde kurtuluşun yolunu aradılar ama onlar da bizim gibi kurban olmaktan öteye gidemediler. Emlakçı da kurban aslında, var olmak için bu düzenin tuzağını başkasına satan düzenbazdan başka bişey değil…

      • gerçekten çok doğru ve akıllaca yapılmış bi yorum sizi tebrik ederim tam olarak aradığım yorumu buldum diyebilirim , filmde verilmek istenen bi mesaj var bunu sezdim ama bir türlü parçaları birleştiremedim , Vahşi canavar kapitalizm deyişiniz tam filmin başlığı olabilir. şu anda dünya nufüsunun %99’u kendi istediği ve hayalini kurduğu hayatı yaşayamamaktadır insan doğar 7 yaşına kadar büyür sonra okula gider ve ülkemizde üniversite ile birlikte 16 yıl okulda geçer okul bittiğinde ortalama 25 yaşlarında olan insan sonra standart bi ev daire , filmdeki gibi aylık belli bi gelir filmde koli ile gelen erzak gibi ve hayatını başkalarının hayallerini gerçekleştirmek için harcayan milyarlarca insan . Kredi çekip ev araba alıp 20 yıl çalışıp kredi ödeyen farkında olmadan hayatını ömrünü başkalarına harcayan zavallı insanoğlu .
        Cümlelerime , hayat felsefem haline getirdiğim şu söz ile son vermek istiyorum :
        -Her ay başı aldığınız maaş , size hayallerinizi unutmanız için verilen bir rüşvettir.

  3. Spoyler yazmadan nasıl yazıcam bilmem. Filmde aşırı muallak var. Bunu beğenmedim. Güzel bir konu sürükleyici ama bir film ana konuyu bile açıklayamıyorsa çok anlam ifade etmiyor konu oturmuyor. Buraya başkaları ne anlamış diye bakmaya geldim yorumları okudum ama ana fikir anlaşılmamış gibi geldi. Filmin ana fikri bence şu. En büyük kötülüğü kişi kendi kendine yapar. Kendine yaptığın kötülük yaptığın yanlış seçimlerdir ve yanlış seçimler seni çıkmaza ve dar kalıplar altında yaşadığın bir döngüye sokar. Bu hayattan çıkamaz ve sonra sende alışırsın. Kabullenirsin. Başkalarının kölesi olarak yaşar ve ölürsün. Ayrıca kuş görüntüleri bir belgeselden alınma. Burada yuvaya başka kuş tarafından yumurta bırakılıyor. O yavru asıl yavruları yuvadan atıyor. Ebeveyn kuş kendinin olmayan bir canavarı büyütmekten başka bir şey yapamıyor. Belgeseli bizzat izlemiştim

  4. Evet izleyenin hiçbirşey anlamadığı güzel ve gizem dolu bir film yorumu uzun tutmadan 4 yıllık komplocu fikrimi harmanlayıp kendi görüşümü yazacağım.. Burada guguk kuşundan güzel bir kesitle gerçek dünyanın acımasız tarafından vurup filme başlıyor ancak, ev bakmaya giden çift bir kasaba gibi fanusun içine kapanıyor buda şunu gösteriyor yaşadağımız dünya oradaki bulutlar ve güneş kadar sahte olabilirmi?? Biz ne kadar bu hayatın gerçekliğine inansakta koloni şeklinde kurulmuş evler birer hayvan çifliğini andırmıyormu artı karınca kolonisi kule gibi binalar apartmanlar da bir koloni şeklinde yaşatılmaya çalışıldığımızın kanıtır bizler nasıl hayvanları sağıyor etinden faydalnıyorsak sistemde doğduğundan andan ölüme kadar sağıp ardına bile bakmadan sistem dışı devre dışı kalanı kaldırıp atıyor kadının kitabı incelemesi kitapdaki alfabeler neye işaret ediyor oradaki görsel şemalar döngüsel olaylar yoksa biz kendimizi başka bir boyuttaki varlıkları yaratıklar mı desem ne desem, hayata tutumak için enerjimizi kendimizi mi feda ediyoruz?? kazmayla yaratığa vurup kaçma anı üstünde durulması gereken önemli konu artı girdiği paralel evren gibi başka bir boyut ise ayrı bir muallak olaydır (DARK) dizisini anımsattı zaten ayrıca sex konusuda sorgulanması gereken ap ayrı bir ritüeldir döngü nereye kadar böyle gidiyor ölenler dinlerin açıkladığı kavram gibi cennet cehennem mi yoksa reenkarnasyon olduğuna bir işaretmi sonda büyütülen çocuğun işi devir alması gibi bizler kendimize hayırlı çocuklar değil en başta okul din politika kalıplaşmış fikirler ile yozlaşmış sisteme birer kurban köle yetiştiriyoruz her gün aynı şeyler her gün aynı rutin hayat zaman su gibi akıp gidiyor ama sen bu kısacık hayatında kendine katacak birşeyler yapamıyorsun.. Truman Show’da izlemenizi öneririm hayatın ne kadar sahte ve yapmacık olduğunu anlatıyor gerçekte de öyle değilmi zaten? D.D.

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz