Elif Ana
Lineer bir anlatım tercihi ile uzun bir tarihi süreci sadece keramet ehli bir kişi görünümüyle hiç de derinlikli olmayan bir bakışla önümüze seren Elif Ana, maalesef özgün bir yapım görünümünde değil. Filmin temel söylemlerinden olan “her şeye rağmen iyilik güzeldir” sözüne katılmakla beraber, bu kadar iyi oyuncunun bulunmasından hareketle “her şeye rağmen film güzeldir” diyemeyeceğim. Zira inanç dünyasının halk nezdindeki kahramanları daha iyi filmleri hak ediyor… Şeyh Bedreddin-Hakikat’taki sorunlar bir başka biyografi yapım düzleminde, Elif Ana’da devam ediyor maalesef.
Her Şeye Rağmen İyilik İyidir…
Yönetmenliğini, aralarında hoca-öğrenci ilişkisi bulunan deneyimli yönetmen Semir Aslanyürek ile Kazım Öz‘ün üstlendikleri ve galası 25 Kasım 2022 tarihinde Paris’te bulunan ünlü Pathe Gaumont salonunda yapılan “Elif Ana”, az sayıdaki sinema salonunda gösterimlerine devam ediyor. Ben de özellikle Emin Alper’in “Kurak Günler” filminin rüzgarının biraz dinmesi vesilesiyle bağımsız sinemalarda kısmen kendisine salon bulan “Elif Ana”yı İzmir Karaca Sineması’nda izleme fırsatı buldum.
1903 yılında Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesine bağlı Pulyan Köyü’nde doğan ve tam adı Elif Sugan olan Alevi/Kürt bir kanaat önderinin hikâyesi, tarihsel verilerle birlikte uzun süreyi kapsayan geriye dönüşlerle birlikte ele alınıyor. Çekimleri sadece Maraş’ta yapılmayıp, Adana, Malatya, Adıyaman gibi kentlerde de devam eden film, oyuncu ve yapım zenginliği ile dikkatleri üzerine çekiyor. Senaryosuna şair Nihat Behram ve yönetmenler Aslanyürek ile Öz‘ün ortak katkı sundukları filmin genel sanat yönetmenliğini aynı zamanda bir milletvekilini de canlandıran Orhan Aydın üstlenmiş. Yapımın müzikleri ise Erkan Oğur‘a emanet edilmiş.
Filmde kimler mi oynuyor? Tıpkı Şeyh Bedreddin-Hakikat filminde olduğu gibi kollektif bir katkı ile birçok tanıdık simaya hemen rastlıyoruz. Bunlar arasında Aliye Uzunatağan, İlyas Salman, Sermiyan Midyat, Cezmi Baskın, Füsun Demirel, Orhan Aydın, Turgay Tanülkü, Cansu Fırıncı, Ali Sürmeli, Necmettin Çobanoğlu, Levent Üzümcü, Tuğba Özay, Rıza Sönmez en tanınan oyuncular olarak sıralanabilir. Hatta Sadık Gürbüz bile bir iki sahnede görünüyor. Bu kadar kısa teknik bilgi verdikten sonra konuya gelirsem diyeceğim ancak hemen öncesinde uyarayım, film o kadar uzun bir süreci ele almaya niyetlenmiş ki nereden başlamalı bilmiyorum? Elif Ana karakteri özelinde karşımıza Alevi tarihini de aşan, 1908 yıllarındaki savaşlardan, Cumhuriyet’e, Şeyho’lu dönemlerden, 68 olayları ile öğrenci hadiselerine, Ecevit‘li yıllardan ve de ayrı bir başlıkta ele alınan Maraş olaylarına değin cok geniş bir dönem filmde önümüze serilmeye çalışılmış…
Anlatılan Kim Ya da Ne?
Film, Elif Ana’nın (Aliye Uzunatağan) yaş almış dönemlerinde Ecevit‘in CHP’sinde vekil olduğunu anladığımız Orhan Aydın‘ın canlandırdığı karakterin yardımı ile Ankara’da tedavi olma süreci ile başlıyor. Göz ve nöroloji doktorları arasında tetkikleri devam ederken, kerametlerinden haberdar olan kimi insanların hastanede Elif Ana’yı görmek için sıraya girmesi gibi ilginçliklerle karşılaşıyoruz henüz ilk sekanslarda. Hatta bu sahnelerden birindeki Dr. Selime’nin (Tuğba Özay) gerçeğe ancak bilimsel verilerle ulaşabileceği mesajının filmin aslında temel iskeletine çok uymadığını görüyoruz. Zira film, geriye dönüşlerle aslında keramet ehli olarak Elif Ana’nın bir bakıma mucizelerini tıpkı bir Hızır benzeri olarak önümüze seriyor.
Daha çocukluğunda bile Murtaza Çavuş’u (Sermiyan Midyat) etkilemesinden, kaybolmalarına, insanlara yardım etmesinden, ileri yaşlarında çocuk sahibi olmayanlara mucizeler sunmasına, hatta hastalanan Şeyho Ağa’nın (İlyas Salman) kilometrelerce uzaktaki konağına bir anda varmasına değin günümüz ölçeğinde anlaşılması çok zor olan özellikleri sürekli hissettiriliyor. Ve kimi yönleri ile ezoterik inancın yakın dönem çok önemli bir figürü bize bu mucizevi özelliği ile göstermeyi yapımcıların oldukça önemsediğini görüyoruz. Bunun filmin genel castına bakıldığında, yani oyunculuğundan yönetmenlerine kadar, ilginç bir tablo serdiğini belirtmem gerek. Ancak bu türden veli ya da kadın kanaat önderlerinin sembolik kullanılmasına genel bir itiraz olmayacaksa da, filmin temel sıkıntısı bence tüm önemli tarihi duraklarda Elif Ana’ya zorlama bir rol verme gayreti olmuş. Hele son Maraş katliamı sonrasındaki kısımlar bu zorlamanın artık zirvesi görünümünde.
Film ele aldığı tüm meseleleri, örneğin bir Fransız askeri ile Yemen Cephesinden gelen Murtaza Çavuş münasebetinden anlaşılan barış yanlısı söylemini bir yerden sonra kesiyor. Bu da biz izleyenlere eksik bir his bırakıyor. Ya da Maraş olayları sadece üstünkörü bir bakış açısı ile ele alınıyor. Bir biyografi filmi olduğu itirazı gelebilir bu söylediklerime ancak ben filmin zaten temel meselesinin uzun bir tarihi süreci ele almaya çalışmasındaki sorunlu yönde buluyorum. Ve sadece önemli isimlerle filmin eksikliklerinin giderilebileceği şeklinde yanılgıdan söz açmak istiyorum.
Film, senaryosundaki temel sorununu bir de Erkan Oğur‘un kopuz, bağlama tınıları ile etkileyici, dramatik yanı güçlü müzikleri ile giderme yoluna da sapıyor. Elif Ana’nın genelinde oldukça yoğun müzik kullanımı var. Dilde ise Türkçe ve Kürtçe’nin kahramanların ağzından tamamen keyfi kullanımını da görüyoruz. Bazen aynı kahramandan Türkçe, ardından ise Kürtçe dilini tercih ettiği de gözden kaçmıyor. Ve daha önce “Turna Misali” filminde de beni rahatsız eden profesyonel oyuncuların yörenin asıl kişileriyle birlikte sunulmasında filmin gerçekliğinin törpülenmesi sorunu da bir başka sorun. Amatör oyuncularla öncesinde sıkı bir çalışma yapılmadıkça gerçekçilik sorunu anlaşılan hep devam edecek. Bunları özellikle Maraş olayları sırasındaki kalabalık kitle görüntülerinde de görmek mümkün. Bunun yanında Cemevi’ndeki ya da bazı hastaların Elif Ana’yı ziyaret kısımlarını da buna eklemek mümkün.
Film, bir yandan biraz da metafiziksel güçlerle donanık Elif Ana ile öğrenci olaylarına karışan gencin finale yakın karşılaşmalarında ise yine manevi havayı baştan aşağı kuşatan bir dil kullanıyor. Tüm bu yönleri ile film, bize ne yerli yerince Elif Ana‘yı tanıtıyor ne de Anadolu coğrafyasının gerçekliğini ayaklarını basan bir şekilde ve berraklıkta verebiliyor. Halbuki bence film sadece ezoterik bir Alevi / Bektaşi kültürünün simgesel dil kullanımını, çeşitli anlatılardan aldığı destekle sunabilirdi. Örneğin Gürcistanlı Ermeni yönetmen Sergey Paracanov “Aşık Garip” filminde gerek müzikleri gerekse simgesel anlatımı ile o kadar özgün bir filme imza atmıştı ki, tüm Kafkas tarihi küçük simgesel anlatımı ile neredeyse önünüze geliyor.
Elif Ana’nın sıklıkla kendisinden yardım isteyenlere sunduğu elma figürü bile tam olarak yerli yerine oturmadan film sona eriyor. Elif Ana sadece keramet ehli, sıradan bir figür olarak akılda yer almayacak bir şekilde sunulmakla yetiniliyor. Filmin oyunculuklarına elbette bir itirazım yok. Hepsi zaten usta tanımına girebilecek isimler. Öte yandan ses tasarımı ve renk kullanımı ile Erkan Oğur‘un keşke daha az kullanılsaydı diyeceğim müziklerini de beğendim…
Lineer bir anlatım tercihi ile uzun bir tarihi süreci sadece keramet ehli bir kişi görünümüyle hiç de derinlikli olmayan bir bakışla önümüze seren Elif Ana, maalesef özgün bir yapım görünümünde değil. Filmin temel söylemlerinden olan “her şeye rağmen iyilik güzeldir” sözüne katılmakla beraber, bu kadar iyi oyuncunun bulunmasından hareketle “her şeye rağmen film güzeldir” diyemeyeceğim. Zira inanç dünyasının halk nezdindeki kahramanları daha iyi filmleri hak ediyor… Şeyh Bedreddin-Hakikat’taki sorunlar bir başka biyografi yapım düzleminde, Elif Ana’da devam ediyor maalesef.
Yönetmen : Semir Arslanyürek, Kazım Öz
Senaryo : Nihat Behram, Semir Arslanyürek, Kazım Öz
Görüntü Yönetmeni : Yusuf Aslanyürek
Müzik : Erkan Oğur
Oyuncular : Aliye Uzunatağan, Hülya Diken, Necmettin Çobanoğlu, Mert Kayacık, Talha Tosun, Ali Sürmeli, Turgay Tanülkü, Cezmi Baskın, Eray Türk, Sermiyan Midyat, İlyas Salman, Füsun Demirel, Sadık Gürdüz, Orhan Aydın, Levent İdem, Rıza Sönmez, Tuğba Özay, Cansu Fırıncı, Levent Üzümcü, Kazım Çarman, Ulaş Kaya
Türkiye / Tarihi-Biyografi-Savaş-Dram / 122 Dk.