Geçiş / Crossing

Buruk bir “Geçiş” öyküsü

Filmin öyküsü ve konusunu harmanlayışı, mekan seçimleri, oyuncuları ve yönetimi hayli başarılı ama kimi teknik acemilikleri de yok değil. Bu yüzden yıldızlarını çok parlatmıyorum!

OrtaKoltuk Puanı:

 

Hem bir kuir filmi, hem de değil

Gürcü asıllı İsveç’te yaşayan Levan Akın’ın filmi, kameranın ustaca gösterdiği İstanbul’un farklı manzaraları, sokak kedileri ve çocuklarıyla, arka fondaki Selda Bağcan’dan Sezen Aksu’ya Türkçe şarkılarıyla; başlamamış ve bulunamamış aşkları ve umutlarıyla buruk bir tat bırakıyor. Onun için sadece bir kuir filmi değil, çok katmanlı derdi ve anlattığı öyküsü olan bir film.

Hafta sonu vizyona girecek “Geçiş”, “Crossing” hem bir kuir filmi, hem de değil. Nasıl olacak bu derseniz, filme tamamen onların gözünden bakmıyor, akrabaları, yakınları, çevreleri ve dışlarındaki dünyanın da bakışı var ve sonunda birbirlerini anlama gayreti. Filmin, İsveç’te yaşayan ve sinema yapan Gürcü asıllı yönetmeni Levan Akın, aynı zamanda İstanbul’u çok iyi tanıyor ve çok seviyor. Onun filmiyle ilgili anlatımlarını, filmi İstanbul 43. Film Festivali’nde gösterildiği zaman Artı Gerçek’ten Deniz Çakmak’a verdiği söyleşiden öğrendim. Çocukluğundan itibaren sık sık ailesiyle birlikte Türkiye’ye gelmiş, Karadeniz sahil şehirlerini biliyor ve tabii İstanbul’a da hayran. Türk müziğini de dinleye dinleye sevmiş ve filminde bol bol kullanmış. Filmi ilk kez Almanya’da Berlinale Panaroma Seçkisi’nin açılış filmi olarak gösterilmiş.

Festival seyircisinden sonra sinema seyircisine

Geçiş (Crossing) filmini 43. İstanbul Film Festivali’nde izlememiştim. O festivalde o kadar çok film var ki bırakın izlemeyi, hangi filmi izleyeceğinizi seçmek ve planlamasını yapmak bile başlı başına bir olay. İyi de olmuş, izlemediğim, o hengamede her filmin anısı da birbirine karışıyor. Oysa Berlin ve İstanbul Film Festivallerindeki gösterimlerinden sonra İstanbul’da vizyona girecek olan filmi olağan film seyircisi gözüyle, sindirerek izledim. Malum, festival izleyicisi ile hafta sonu sinemaya giden seyirci birbirinden gerçekten çok farklı.

Crossing (Geçiş); Gürcistan’da başlıyor, İstanbul’da geçiyor! Coğrafi geçiş. Teyze ve komşunun erkek kardeşi ile başlıyor, İstanbul’un göbeğindeki trans mekanlarında dolaşıyor ve anne oğul, anne kız ilişkisine geçiyor, adeta. Yargılayan bakıştan anlayan bakışa evriliyor. Geçiş bir değil, pek çok anlamda yaşanıyor.

Beyoğlu’nda geçiyor

Geçiş derken İstanbul’da seçilen mekanlar, İstanbul’da kameranın gösterdiği mekanlar, benim için çok özel, çünkü çok tanıdık! Aaa! benim kapının önü, Aaa! Yüksek Kaldırım. Aaaa! Beyoğlu’nun arka sokakları, bak şurası, burası derken oyuncuları izlemeyi bile kaçırdığım anlar oldu. Kendimi temize çekmek için değil ama, elbette benim oturduğum yer, Tarlabaşı’nın malum sokakları ya da Cihangir’deki Sorma Gir sokağı değil, ama bu kentte her şey öyle iç içe geçmiş durumda ki, tarihle sefillik, turizmle eğlence, entelle dantel, zenginle yoksul… Tarlabaşı’nın bir altı, getto! Kaçak göçmenler, seks işçileri ve polis merkezi iç içe derken hemen üstü lüks rezidanslar… Galata’da covit sayesinde devletin işlettiği genelev nihayet kapatıldı ama karşısındaki “Banyo” açık hala!

Filme dönersek; Levan Akın, sadece trans bireyleri işlememiş, o kadar çok konuyu harmanlamış ki, ülkeler arası göç; işsizlik, sömürü, hukuksuzluk, aile içi şiddet, seks, yoksulluk… Gençlerin hayallerinin duman olup uçması… Göç edip de kök salmış olanların bile yüreklerinden atamadıkları sıla özlemi!

Oyuncuların seçimi

Levan Akın, Deniz Çakmak’a verdiği söyleşide en çok da oyuncuları seçerken zorlandığını anlatmış. Bence en çok da onların fiziksel olarak Gürcü kimliğini yansıtması için çok titizlenmiş. Bütün Gürcü oyuncuların en tipik fiziksel karakteri hayli iri karga burunları!

Filmdeki iki ana karakter Gürcü, İstanbul’da devreye giren Deniz Dumanlı Türk. Hukuk Fakültesi mezunu bir trans bireyi başarıyla canlandıran Deniz Dumanlı “Pembe Hayatlar” derneği için çalışan gönüllü bir avukata hayat veriyor. Teyze rolündeki Mzia Arabuli, ve komşunun kardeşi rolündeki Lucas Kankava, Gürcistan’dan İstanbul’a teyze Lia’nın yeğeni Tekla’yı aramaya gelir. Ellerinde çok da doğru olmayan bir adresle dil ve yol bilmedikleri İstanbul’da başlarına gelenleri anlatan film, kameranın ustaca gösterdiği İstanbul’un farklı manzaraları, sokak kedileri ve çocuklarıyla arka fondaki Selda Bağcan’dan Sezen Aksu’ya Türkçe şarkılarıyla; başlamamış ve bulunamamış aşkları ve umutlarıyla buruk bir tat bırakıyor. Onun için sadece bir kuir filmi değil, çok katmanlı derdi ve anlattığı öyküsü olan bir film.

Filmin öyküsü ve konusunu harmanlayışı, mekan seçimleri, oyuncuları ve yönetimi hayli başarılı ama kimi teknik acemilikleri de yok değil. Bu yüzden yıldızlarını çok parlatmıyorum!

Yönetmen / Senaryo : Levan Akin

Görüntü Yönetmeni : Lisabi  Firidell

Kurgu : Levan Akin, Emma Lagrelius

Oyuncular : Mzia Arabuli, Lucas Kankava, Deniz Dumanlı

Danimarka-Fransa-Gürcistan-İsveç-Türkiye / Dram / 106 Dk.

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz