The Apprentice / Trump’ın Hikâyesi

Trump’ın insani tarafı

Bir kötü adamın oluşum sürecinin ilk dönemini anlatan “The Apprentice”te nerdeyse hiçbir iyi adam karakteri yoktur. Yine de, Ali Abbasi’nin Trump’ın insani tarafına aşırı yer verdiği, başkanlığı kaybettiğinde ABD millet meclisi binasına baskın yaptıracak kadar hırslı, kötücül ve çılgın bir kişiye karşı aşırı yumuşak davrandığı hissine kapıldım. Evet film son derce rahatsız edici ve ürkünç ama bu duyguya filmden mi, adamın gerçekte neler yaptığını / yapacağını bilmekten mi kapıldığımı bilemiyorum. Bu hafta vizyona giriyor. Karar sizin!

OrtaKoltuk Puanı:

 

“En kötücül canavarın bile insani hisleri vardır. Onun hiçbir yaptığını affetmiyorum ama onu anlamaya çalışıyorum. Filmim Trump’tan çok, onu böyle birine dönüştüren sistemle ilgilidir.”

Ali Abbasi

1981 Tahran doğumlu Ali Abbasii, 20 yılı aşkın süredir Avrupa’da yaşayan ve film çeken İranlı bir yazar yönetmen. Dehşet sinemasına göz kırpan ilk uzun metrajı, Danimarka-İsveç ortak yapımı “Shelley”in (2016) ardından çektiği “Gräns / Sınır” (2018) benzersiz fantastik kara mizah tadıyla başta Cannes Belirli Bir Bakış olmak üzere 20 ödül kazanmış. Bir kadın gazetecinin tüm engellemelere karşın, İran’ın kutsal kenti Meşhed’de fahişeleri hedef alan seri cinayetleri araştırması üzerinden İran toplumundaki yozlaşmayı inceleye, Danimarka Oscar adayı “Holy Spider / Kutsal Örümcek” de aralarında Zar Amir-Ebrahimi’nin Cannes’dan En İyi Kadın Oyuncusu dâhil çok sayıda ödül almış. Cannes ana yarışmada prömiyer yapan son filmi “The Apprentice”, hâlen yeniden başkanlık yarışına girişmiş olan eski ABD başkanı Donald Trump’ın ilk yıllarını mercek altına yatıran bir film.

Abbasi anlattığı Amerikan başarı öyküsü aracılığıyla, ABD güç mekanizmasının kalbine dalıyor, gem vurulamayan liberal sistemi yüzünden ülke demokrasisinin nasıl kendi düşmanlarını var ettiğini iğneleyici bir dille eleştiriyor. “The Apprentice” günümüzün saldırgan ve gürleyen Trump’ının siyasi kariyerini anlatmaktan çok, emlak sektöründe en tepeye çıkmayı kafasına takmış bir genç adamın, otoriter bir baba ile adı pek de iyiye çıkmamış bir hukuk danışmanı arasında gelişip biçimlenişine odaklanıyor. Mayıs 2024’te Trump’ın hukuk ekibinin, “tamamen uydurma” olduğu gerekçesiyle filmin yapımcılarına yürütmeyi durdurma emri göndermesinin, ya da filmi ABD’de dağıtacak işletmecilere dava açma tehdidiyle göz dağı vermesinin son derece mantıksız olduğu kanısındayım. Çünkü Abbasi, Trump’ın gerçek yaşamda ürkünç bir siyasi korku hikâyesine dönüşen öyküsünün “çıraklık” yıllarını anlattığı filminde, adama gerçekte sahip olup olmadığı şüpheli bir insanî boyut kazandırıyor.

The Apprentice” 1970’lerde, emlâk sektörünün önde gelen patronlarından Fred Trump’a, Federal Yönetimin Afro-Amerikan kiracılarına ayırımcılık yaptığı iddiasıyla araştırma açmasıyla başlar. Babasının yanında çalışan Donald (Sebastian Stan), şirketi kurtaracak bir hukukçu ararken, nüfuzlu politika danışmanı, avukat Roy Cohn’la (Jeremy Strong) tanışır. Julius and Ethel Rosenberg’i idama götüren, Senatör Joseph McCarthy’nin anti komünist soruşturmalarına katılmış olan, davaları hile ile, rüşvet yedirerek ya da şantajla kazandığı söylenen Cohn, genç adamdaki potansiyeli fark ederek onu himayesine alır. “Usta”nın yeni “çırak”ına, aldatarak, kandırarak, gözdağı vererek, tehdit ederek, medyayı çıkarına uygun kullanarak servet ve güç kazanma eğitimi verdiği, bu öğretimle de Donald Trump’ın giderek tepelere çıkacağı dönem başlar.

Umutsuzca âşık olduğu İvana Zelnickova’nın (beklenmedik derecede silik bir Maria Bakalova) peşinden koşan, hırslı ama biraz beceriksiz Trump’ın kariyerini, şeytani bir yönetici gibi yerine oturtan Cohn’u canlandıran Jeremy Strong, filmin ilk yarısını neredeyse bir başına götürür. Trump Tower’in Fifth Avenue’da yükseldiği yıllarda ise Faust-Mephisto ilişkisi tersine döner; Cohn geri plana itilir; İvana ile evlenmiş olan Donald bir süre sonra ondan sıkılır : serveti, gücü ve egosu olağanüstü büyüdükçe bedenen aşınmaya başlar. AİDS’in ortaya çıkmasıyla kişiliklerin derinlerin de açığa çıkar; ona ihanet etmekten çekinmeyecek “çırak” için, hastalığın iyice güçsüz bıraktığı “usta” artık sadece başarısız bir kaybeden, bir “loser”dır….

Abbasi’nin yazımın en başındaki alıntısında da belirttiği gibi Trump’tan çok onu var eden sistemi eleştirme çabasına görüntü yönetmeni Kasper Tuxen etkileyici bir görsellikle katılır. Sadece üyelerin girebileceği kulüpleri, yarı yarıya boş restoranları, omurgasız politikacıların duvarları ahşap kaplana büroları ve özellikle Roy ile Donald’ın çoğu yakından baş başa çekimleriyle 1970 New York’u bir komplolar, gizli anlaşmalar kentine dönüşür. Trump’un yıldızının yükselişinin paralelinde, 1980’lerin New York’unun kitsch görkemi, devasa balo salonları, floresanla aydınlatılmış kumarhaneler hep Trump’ın zevksiz aşırılıklarının yansıması olarak görünürler.

Sonuç olarak, bir kötü adamın oluşum sürecinin ilk dönemini anlatan “The Apprentice”te nerdeyse hiçbir iyi adam karakteri yoktur. Yine de, Ali Abbasi’nin Trump’ın insani tarafına aşırı yer verdiği, başkanlığı kaybettiğinde ABD millet meclisi binasına baskın yaptıracak kadar hırslı, kötücül ve çılgın bir kişiye karşı aşırı yumuşak davrandığı hissine kapıldım. Evet film son derce rahatsız edici ve ürkünç ama bu duyguya filmden mi, adamın gerçekte neler yaptığını / yapacağını bilmekten mi kapıldığımı bilemiyorum. Bu hafta vizyona giriyor. Karar sizin!

Yönetmen : Ali Abbasi

Senaryo : Gabriel Sherman

Görüntü Yönetmeni : Kasper Tuxen Andersen

Kurgu : Olivier Bugge Coutté

Oyuncular : Jeremy Strong, Iona Rose MacKay, Sebastian Stan, Maria Bakalova, Martin Donavan, Emily Mitchell, Patch Darragh, Charlie Carrick

Kanada-Danimarka-İrlanda-ABD / Tarihi-Biyografi-Dram / 120 Dk.

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz