Düzen / The Order

Amerikan Nazileri

Hikayeyi 1980’lerden başlatan, Kevin Flynn ve Gary Gerhardt’ın 1989 tarihli “The Silent Brotherhood” kitabından uyarlanan “The Order”, beyazların üstünlüğüne inanan bir örgüte yönelik mücadelenin zorluğunu ve günümüze olan etkilerini gerilim tonunda ancak dingin bir havada veriyor… Haftanın en iyi yapımlarından…

OrtaKoltuk Puanı:

 

Ku Klux Klan’dan Kongre Baskınına

27 Aralık itibariyle ülkemizde vizyona girecek olan, Kadıköy Sineması’nda izlediğim “The Order”, bir bakıma günümüzde Amerika’daki kongre baskınına kadar giden ancak kökü çok eskilere, Ku Klux Klan’a kadar uzanan Neo Nazi özentisi, siyah karşıtı, beyazları üstün ırk olarak gören “Order” isimli suç örgütüyle mücadeleyi merceğine alıyor…

Judi Law’ın Olgun Oyunculuğu

Justen Kurzel‘in yönettiği, Zach Baylin‘in senaryosunda imzasının bulunduğu, 81. Venedik Film Festivali’nde dünya prömiyerini yapan film, büyük oranda gerçek bir hikayeye odaklanıyor. 1984 yılında Kuzeybatı Pasifik Bölgesinde terör eylemlerine girişen, mali destek sağlamak için banka soygunları ve sahte banknot üretiminden bile çekinmeyen aşırı sağ örgütün gittikçe kitleselleşmesi ibretlik olarak veriliyor. Bazı kiliselerden de destek alan radikal konservatif, görünürde çekirdek aileye önem veren örgütün en ajitatif ve acımasız ismi Nicholas Hoult’un hayat verdiği Bob Mathes’tir. Öyle bir karakterdir ki tıpkı “Zone of Interest” filmindeki Nazi subaylarının kamp esirlerine işkence yapıp sonrasında çocuklarına şefkat göstermesi gibi, o da en canice eylemleri gerçekleştirip ardından eşiyle iyi bir ailenin nasıl olacağına dair konuşma yapabilmektedir. Tam bu sırada FBI görevlisi olarak atanan Terry Husk (Jude Law) ise, tüm bu eylemlerin beyaz ırkı yücelten örgüt tarafından gerçekleştirildiğini savunur. Ancak ilk başta o da yetkilileri ve mesai arkadaşlarını buna inandırmakta zorlanır. Ancak bir kısım delillerle birlikte örgütle mücadele artık işin en tepesine kadar uzanır. Tabi bu sırada bazı bedeller de ödenir.

Politik Gerilimin İyi Örneği

The Order”, esasında bilindik bir konuyu işlemesine karşın özellikle olgunluk çağındaki Judi Law’ın etkileyici performansı ile iz süren, fikri takip yapan bir güvenlik görevlisiyle onun mücadele ettiği baş kahraman Bob Mathews arasındaki mücadeleyi bir sürek avı kıvamında, heyecanlı bir tonda vermeyi başarıyor. Amerika’nın Ku Klux Klan örgütüne benzer bu Nazi yanlısı örgütle mücadeleyi merceğine alan film, basit bir suç örgütü çatışmasından daha köklü bir siyasal hatta izleyeni çekiyor. Hatta filmin başlangıç jeneriğinde Yahudi kesime duyulan öfkeyi gösteren örgüt söylemleri de verilerek izleyeni konuya hazırlıyor. Film bitince günümüzde bu örgüt üyelerinin ne durumda oldukları bilgi olarak yine kapanış jeneriğinde izleyenlere sunuluyor. Çokça tekrarladığım gibi film bitince hemen salondan ayrılmamak gerek.

Sonuç olarak, günümüzde de etkileri kısmen devam eden radikal beyaz üstünlükçü, yabancı düşmanı bir örgüte karşı tek başına mücadeleye başlayıp ardından ödenen bedellerle ve yeni delillerle iknası gittikçe kolaylaşan bir güvenlik görevlisinin mücadelesi oldukça dingin ancak merak uyandıracak şekilde sinema ekranına yansıyor. Bu hafta vizyona girecek “The Order” , politik gerilim filmlerini sevenler için kaçırılmaması gereken, iyi bir film.

Yönetmen : Justin Kurze

Senaryo : Zach Baylin

Görüntü Yönetmeni : Adam Arkadan

Kurgu : Nick Fenton

Müzik : Jed Kurzel

Oyuncular : Jude Law, Nicholas Hoult, Tye Sheridan, Marc Maron, Odessa Young

ABD-Kanada / Suç-Polisiye-Gerilim-Dram / 115 Dk.

 

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz