Hayaller

OSLO’YA YAZILMIŞ AŞK MEKTUBU

Son Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı Ödülü “Hayaller / Dreams” bu ödülü Noorveç’e getiren ilk film oldu. Film 17 yaşındaki bir genç kızın, kadın Fransızca öğretmenine aşık olmasından sonra annesi ve biyükannesiyle yaşadıklarını anlatıyor. Konusu 4 kadın arasında geçen film duygu yüklü bir ergenlik draması.

OrtaKoltuk Puanı:

 

Trilojisinin ilk iki ayağı “Sex” ve “Love”dan sonra Dag Johan Haugerud, insan ilişkilerini, cinselliğin ve toplumsal normların karmaşıklığını ele alan “Hayaller / Dreams” ile üçlemesini tamamlıyor. Film, 17 yaşındaki Johanne’ın (Ella Overbye) Fransızca öğretmeni Johanna’ya (Salome Emnetu) olan hayranlığını konu alır ve bekar annesi Kristin (Ane Dahl Torp) ile büyükannesi Karin’in (Anne Merit Jacobsen) kendi gerçekleşmemiş hayalleri ve arzularıyla yüzleştirirken ailesinde gerginlikler yaratır. Cinsel uyanışın aşırı basitleştirilmiş türüne yeni bir soluk getiren film, bir genç kızın ilk aşkının anlatımını, romanların içselliği ve sinemanın şehvetli kucaklaşmasıyla ustalıkla birleştiriyor.

EDEBİYATLA SİNEMANIN PARLAK BULUŞMASI

Oyuncuları sürecin içine katarak çalışmayı tercih eden Haugerud’un her filmi, diyalog, oyunculuk ve insan ilişkilerini ortaya koyan sinemasal yaklaşımını yansıtıyor. Norveçli sanatçı deneyimli bir romancı olmanın hasletlerini “Dreams”in ikna edici senaryo yazılımında, bilhassa zengin içerikli diyaloglarında kullanıyor. Bu özelliğiyle ben filmi edebiyat ile sinemanın parlak bir buluşması olduğuna inanıyorum. Sanatçı, edebiyatın dinamiklerini ve etik değerlerini sorgulamak için, şair büyükanne karakterini kullanıyor. Samimiyet hakkında içgörülü bir triloji olarak nitelendirilebilecek bu filmlerin 3 ayağında, Oslo’nun değişik bölgelerini fon olarak kullanan Haugerud’un trilojisi Oslo’ya yazılmış aşk mektuplarıdır.

Bu 3 filmden ”Sex” geçen yıl Berlin’in Panorama bölümünde, 2. film “Love” Venedik ana yarışmasında yer aldı. Sinemada pek etkili sayılamayan Norveç’in romancı- yönetmeni Haugerud, bu üçlemesiyle son 2 yılın en heyecan verici çıkışlarından birini yapmış oldu. Haugerud kütüphanecilik eğitiminin ardından Stokholm Üniversitesinde sinema, Oslo Üniversitesinde dramatürji bölümlerini tamamladı. İlk romanını 1999’da yazan, ilk uzun metrajlı filmi “Göründüğüm Gibi / Som Du Ser Meg”i ise 2012’de yöneten Haugerud’un 6 filmi 11- 22 Nisan tarihleri arasındaki İstanbul Film Festivali programında yer alıyor. Ülkesine ilk kez Altın Ayı Ödülü getiren Norveçli sanatçı, bu ödülü kazanmanın “En çılgın hayallerin ötesinde” olduğunu söyledi ve bir roman yazarı olarak, insanların zamanını okuyup yazmaya daha çok ayırmalarını önerdi.

Okuluna gelen yeni Fransızca öğretmenine aşık olan, duygularını bir deftere yazan bir genç kız, ailesi içinde sürtüşmelere yol açar, annesiyle büyükannesinin kendi gerçeklerini ve hayallerini yeniden incelemeye sevk eder. Olgunlaşma, ilk aşk gibi temalar üzerinden Haugerud, Johanne’ın yazdıklarının özeline mi, edebi mi tartışmasını etkileyici bir dille perdeye aktarır. Anne ve büyükanne okuduklarının samimi içerikleri karşısında şok olurken, metnin edebi bir potansiyeli olduğuna da kanaat getirirler. Yayınlanıp yayınlanmama konusunda Johanne, romantik fantazisi ile gerçeklik arasındaki boşluğu doldurur ve 3 kadın da aşk, cinsellik ve kendini keşfetme konusundaki farklı görüşleriyle yüzleşir.

Annesiyle büyükannesini yazdığı samimi içerikli yazılarla etkileyip dehşete düşüren Johanne, romantik idealler ile gerçeklik arasında gezinirken, kendini keşfetme, aşk ve cinsellik duygularını keşfediyor. Yönetmen usta sinemacılığını diyalog, oyuncu yönetimi ve insan ilişkilerine dayanan parlak filmografisine gösteriyor. Haugerud’un temaları insan doğasına dair olağanüstü bir bakış açısı sunarken, hayatımızı şekillendiren ilişkilerin karmaşıklığına ışık tutuyor. Norveçli sanatçı bu komik bir mizah içeren akıllı, hassas, lirik ve akıcı queer büyüme hikayesi ile duygusal ve fiziksel yakınlık hakkındaki aşırı konuşkan filmlerini sürdürüyor.

Sakin, düşünceli bir genç kız olan Johanne, nazik, kendini geri planda tutmaya özen gösteren bir Fransızca öğretmenine olan ilgisi üzerine başına ne geldiğini anlamaya çalırır. Bu arzu benliğini sarar, ancak öğretmenine yıldırım çarpmış gibi değil, sessizce büyülenmiş bir şekilde bakar. Johanne yaşının yaklaşık 2 katı olan, bal rengi gözleri ve öldürücü bir gülümsemesi olan, karşı konulamaz melez bir kadın olan Johanna’ya aşık olur ve ikili arasında gerçek bir sevgi gelişir.

Ancak Johanne arkadaşlıktan fazlasını istemektedir. Yazdığı 85 sayfalık anı defteri bunu başarmış olabileceğini düşündürür. Bir yıl sonra hikayesini büyükannesiyle paylaştığında eski bir yazar olan bilge kadın torununu azarlamaz, metindeki cesur pasajların kızın yaratıcı hayal gücünün ürünü olduğuna ve ergenliğe ilk adım olduğunu düşünür. Arkadaşları Johanne’a bir terapi uygulanmasını önerir, genç kız ise öğretmenine ulaşma ihtiyacını hisseder, onunla arasında bir bağın olduğunu hayal eder. Deneyimlerini kağıda döken Johanne onları bilgili bir şair olan büyükannesine emanet eder. Karin, kızı Kristin gibi şok yaşamıyor. Bir genç kızın iç dünyasını paylaşması, anne ve büyükanne ile kuşaklar arası ve kişisel farklılıkların inceliklerini ortaya çıkarıyor.

QUEER BÜYÜME HİKAYESİ

Algılayıcı kişiliğiyle Karin öğretmenin kızına kötü davrandığından endişe eder. Öğretmeninin evine örgü dersleri için giden Johanne’ın yazıyla anlattıkları hem annesini hem büyükannesini hayrete düşürüyor. Bir rahatlamaya ihtiyaç duyan Johanne, öğretmeninin adresini bulur ve duygularını itiraf etmeye karar verir. Ancak gözyaşlarına boğulduğundan vazgeçer. Johanna kendisine örgü örmeyi öğretmeyi teklif ettiğinde, ona fiziksel olarak yakın olmanın verdiği sarhoşlukla dans dersini asıp öğretmeninin evine gitmeye başlar. Anne Kristen, kızının bir yetişkin tarafından cinsel tacize uğramış olma olasılığı karşısında panik yaşar ve öğretmeni polise ihbar etmeyi aklından geçirir.

Sinemacı kimliğinin yanında usta bir roman yazarı olan Haugerud, büyükannesinin teşvik ederek yüreklendirdiği Johanne’ın edebi sesini bulmasını iyi tasvir ediyor. Şefkatli mizahıyla Haugerud’un senaryosu, hisleriyle yolunu bulmaya çalışan bir genç kızın karakter tahlilini ustalıkla yapıyor. “Drommer” Norveççede “Rüyalar” anlamına geliyor. Oslo’da çağdaş ilişkiler hakkında sade filminde, dikenli bir konuyu dürüstlük ve şefkatle ele alan Dag Johan Haugerud karakterlerini asla küçümsemiyor. 4 kadın kahramanının tümünün olaylar hakkında sağlam bir görüşe sahip olmalarına güveniyor. Bu kadınların argümanlarını ve düşüncelerini en ince ayrıntısına kadar ortaya koymalarına izin veriyor. “Hayaller / Dreams” yazma becerisi sanatı hakkında dokunaklı bir ergenlik draması. Berlin Film Festivali jüri başkanı Todd Haynes filmin kusursuz performanslarını ve arzu hakkındaki açık görüşlü gözlemlerini ve yazma eylemini tasvir etmedeki başarısında övgüyle bahsetti.

Üçlemenin ilk filmi olan “Sex”, görünüşte heteroseksüel evli 2 erkeğin kimliklerini fark ettiklerinde keşfettiklerini anlatan bir film. “Sex” heteroseksüel evliliklerde olan ve cinsellik, cinsiyet ve kimlik arayışlarını yeniden gözden geçirmelerine neden olan beklenmedik bir olay yaşayan 2 erkeğin hikayesini anlatır. Cinsellikleriyle ilgili aynı sorunlarla farklı şekillerde mücadele eden 2 meslektaştan biri, bunu ne eşcinsellik ne de sadakatsizlik olarak görmez. Hatta bie erkekle yaşadığı cinsel ilişkiyi karısına anlatır. Diğer erkek rüyalarında cinsiyet kimliğiyle ilgili sorularla karşılaşması kafa karaşıklığına neden olur, kişiliğinin ne derecede başkalarının görüşlerinden etkilendiğini sorgular. “Sex” Berlin Film Festivali’nde, aralarında Ekümenik Ödül’ün de bulunduğu 3 ödül kazandı.

Üçlemenin 2. filmi “Love / Kjaerlighet”da bir heteroseksüel doktor Marianne ile eşcinsel bir erkek hemşire olan Tor ilişkilerden kaçınırlar. Tor’un sıradan karşılaşmalar aradığı bir feribotta tanıştıktan sonra Marianne, toplumsal normları sorgulayarak kendiliğinden yakınlaşma olasılığını araştırır. Film, flört uygulamalarının cesur ve yeni dünyasında, cinsel ve romantik ilişki arayışında olan 2 hastane çalışanını takip ediyor. Üçlemenin tüm filmlerinin görüntü yönetmeni olan Cecilie Semec fotograflarıyla Oslo şehrine sıcaklık katıyor. 3 filmin kurgusunda da Jens Chistian Fodstad’ın imzası var. İkili Haugerud’un ilk 2 filmi “Göründüğüm Gibi” ve “Çocuklar”da da birlikte çalışmıştı. Bestekar Anna Berg üçlemenin 2 filmi “Love” ve “Dreams”in müzik partisyonlarını hazırladı

Yönetmen / Senaryo : Dag Johan Haugerud

Görüntü Yönetmeni : Cecilie Semme

Kurgu : Jens Christian Fodstad

Müzik : Anna Berg

Oyuncular : Ane Dahl Torp, Selome Emnetu, Ella Øverbye, Anne Marit Jacobsen, Ingrid Unnur Giæver, Silje Breivik, Lars Jacob Holm

Norveç / Dram / 110 Dk.

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz