Sırat / Sirât

Tüm aşırılıkların amacı sadece aşırılık yapmak mıdır?

İlginç bir “auteur” filmi olarak başlayıp gelişen filmin aldığı bu son viraj bende tüm yapımın sadece seyirciyi germek için çekildiği izlenimini yarattı. Sinemada, anlatının tematiğini pekiştirmek amacıyla her türlü aşırılığın yapılabileceğini kabul eden biri olmama karşın, bende “Sirât”taki tüm aşırılıkların amacının sadece aşırılık yapmak olduğu hissi uyandı ki, bu da beni epey rahatsız etti.

OrtaKoltuk Puanı:

 

FİLMEKİMİ 2025 GÜNLÜKLERİ 3

Galiçyalı bir ailenin çocuğu olarak Fransa’da doğan ve bugüne kadarki çalışmalarının çoğunu Fas’ta çeken yönetmen Oliver Laxe’ın filmleri, sınırlar ve kültürler arasında gidip gelen, kendine özgü, her türlü sınıflandırmadan uzak, sinemaya dair tamamen kişisel bir bakış açısıyla ortaya çıkan yapımlar.

İlk kez katıldığı 2025 Cannes festivalinde Laxe’a Jüri Ödülü, Ses Bandı Ödülü, Palm Dog–Jüri Büyük Ödülü getiren, adını Müslüman inanışında cehennemle cennet arasındaki köprüden alan “Sirât”, tıpkı William S. Burroughs‘un “Çıplak Şölen“de tanımladığı gibi, Avrupalı, Afrikalı, Orta Doğulu milletlerin yanı sıra İslam ve Hristiyan geleneklerinin iç içe geçebildiği bir “ara bölge” olarak ortaya çıkan Fas’ta, ürkünç ve vahşi güzelliğiyle nefes kesici Sahra Çölünde geçiyor.

Çölün ortasında, rave müziğin hipnotize edici ritmiyle çılgınlar gibi dans eden ucubeler ve neo-hippilerden oluşan bir parti kalabalığının ortasında, orta yaşlı Luis (Sergi López), küçük oğlu Estebán (Bruno Nuñez) ve uysal köpekleri Pipa ile birlikte, nerede olduğunu ve ne yapacağını bilmediği, ancak beş aydır görmediği ve haber alamadığı kızını arıyor. Yasadışı parti, askerler tarafından dağıtılıyor ve olağanüstü hal ilan ediliyor. Anlaşılan bir savaş çıkmıştır, bir asker “AB vatandaşlarını” gözaltına almak istemektedir. Tahliye sırasında bir karakter kendi kendine “Dünyanın sonu böyle mi geliyor?” diye sorarken, bir diğeri “Uzun zamandır dünyanın sonuydu.” diye cevap veriyor.

Sanki alternatif bir şimdiki zamanda veya yakın gelecekte, çökmekte olan bir dünyanın distopik ve kıyametvari ortaminda Luis ve Estebán, kızın, gitmeye niyetleri olduğu, bulundukları yerin güneyinde yapılacak başka bir rave partisine katılma olasılığı söyleyen, pek de genç olmayan bir grup tekno-göçebeyle birlikte Sahra Çölü’nde yolculuğa çıkıyor. Kendine “gezgin ailesi” diyen bu beşli, (Stefania Gadda, Joshua Liam Henderson, Jade Oukid, Richard ‘Bigui’ Bellamy, Tonin Janvier) filmde kendi adlarını kullanan ve olasılıkla gerçek benliklerinin bir versiyonunu temsil eden bir gruptan oluşuyor.

Sirât”, bir bakıma medeniyetin artık yok oluşunu simgelese de, bu kimi sakat, kimi sorunlu insanlardan oluşan “aile”nin Todd Browning’in ünlü “Freaks / Ucubeler” filmini anımsatan sevgi ve dayanışma ruhu, kapitalizm sonrası kollektif bir ütopyanın mümkün olabileceğini düşündürüyor. Bir ayağı dizinden itibaren kesik Janvier’in diz kütüğünü komik şekilde kullanarak Boris Vian‘ın “Le Déserteur” şarkısını yorumlayışı filmin en sıcak ve sevgi dolu anlarından birini yansıtıyor.

Ancak yolun yarısına doğru yaşanan yıkıcı bir trajedi, tüm aileyi ölümlülükle yüzleşmek zorunda bırakıyor. Ölüm tehdidi giderek daha da gerçek olmaya başladığında, kahramanların başlangıçtan itibaren zaten ölü olduklarının düşünülebileceği varoluşsal bir ikilem su yüzüne çıkmaya başlıyor.

Bu noktadan itibaren Laxe, belki de metaforlarını daha gerçekçi kılmak adına anlatı tutarlılığından feragat etmeye başlıyor. Gerilim büyük ustalıkla adım adım tırmandırılıyor ama, giderek o kadar çok kıyametvari aşırılık yaşanıyor ki anlatının ısrarcı vahşeti, etkileyici ve cesur olmaktan ziyade yorucu, neredeyse komik bir hal alıyor.

Sonuç olarak ilginç bir “auteur” filmi olarak başlayıp gelişen filmin aldığı bu son viraj bende tüm yapımın sadece seyirciyi germek için çekildiği izlenimini yarattı. Sinemada, anlatının tematiğini pekiştirmek amacıyla her türlü aşırılığın yapılabileceğini kabul eden biri olmama karşın, bende “Sirât”taki tüm aşırılıkların amacının sadece aşırılık yapmak olduğu hissi uyandı ki, bu da beni epey rahatsız etti. Tabii ki bu benim kişisel fikrim; gördüğünüz gibi Cannes jürileri benim gibi düşünmemiş. Sözün kısası ben sevemedim ama karar siz izleyicilerin.

Yönetmen : Oliver Laxe

Senaryo : Oliver Laxe, Santiago Fillol

Görüntü Yönetmeni : Mauro Herce

Müzik : Kangding Ray

Oyuncular : Sergi López, Bruno Nuñez Arjona, Richard Bellamy, Stefenia Gadda, Joshua Liam Henderson, Tonin Janvier, Jade Oukid, Ahmed Abbou, Abdellilah Medrari, Mohamed Medrari

İspanya-Fransa / Dram / 115 Dk.

Filmin Yönetmeni ÓLİVER LAXE

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz