Bir Şair / Un Poeta
Sanmayın ki çizdiğim bütün bu karamsar tabloyu dram gibi işlemiş yönetmen. Nasıl becermişse içine komedi de katmış. Bütün o kötü insanları, kötü olayları, kötü koşulları karikatürize ederek anlattığı için dram dozu hafifliyor. Başta yarısı amatör oyuncular olmak üzere, müthiş bir senaryo, iyi bir yönetimle ve etkileyici bir müzikle çok farklı, çok iyi bir iş çıkmış. Oscar da Oscar alırsa şaşmam! İki saatte biraz sıkılıyorsunuz belki ama sinema adına iyi bir iş izliyorsunuz.
Kolombiya’nın Yabancı Dildeki en iyi film Oscar’ı adayı olan Simon Mesa Soto’nun “Bir Şair”, filmi, sahneye ilk çıkışını Cannes Film Festivali’nde yaptı ve kalpleri fethetti. Ne anlatıyordu, nasıl anlatıyordu, hangi teknikle?
Kolombiyalı yönetmen, 16 mm filmini omuz kamerasıyla çeker ve arada titretirken profesyonel oyuncu olmayan ve Allah günah yazmasın ama yüzüne bakılmayacak kadar tipsiz başrol oyuncusuyla, Ubeimar Rios, nasıl oluyor da Oscarlık bir film çıkarıyor? Aslında yönetmen bir şeylerle tatlı tatlı dalga geçiyor, kahramanı olan anti kahramanının da adı Oscar!
Tipsiz ve işsiz Şair
Oscar, kısa boyu, penguen gibi paytak yürüyüşü, dar ve kassız omuzları, kalın siyah gözlükleri ile yakışıklı bir başrol oyuncusu olmaktan çok komik bile değil, daha çok zavallı bir izlenim bırakıyor. Hani hayatta her tuttuğu elinde kalmış, başarısız olmuş tipler vardır ya onlardan biri. Evlenmiş yürütememiş, boşanmış. 40 yaşında, hala annesinin evinde yaşıyor, ona sığınmış. İşi yok. Soranlara şairim diyor ama ne şiir yazıyor, ne de başka bir biçimde para kazanıyor. Boşandığı eşinin evine arada bir kızını görmek için gidiyor ama onun gözünde de hiçbir değeri yok, hatta kızı onunla görüşmek istemiyor ve babası onu son görmeye gittiğinde ondan 5 lira borç alarak gözünden iyice düşüyor! Kız kardeşi, artık bir işe girip çalışması için yardımcı olmaya çalışıyor, çünkü anneleri hasta ve ölürse, kaldığı evin kirasını kocası da ödemeyecek ve Oscar sokakta kalacak!
İki kitabı var
Aslında Oscar ilk başlarda bu kadar looser, kaybeden kişi değil. Üniversite eğitimi almış, akademide felsefe dersleri veriyor ve şiir yazmayı seviyor. İki şiir kitabı var, biri çok beğenilmiş. Bir şiir kulübüne üye ve onların toplantılarına katılıp şiirler okuyor. Ama giderek hiçbir şeyi başaramaz olmuş. Artık şiir yazamıyor, oysa üniversitedeki derslerinden tam zamanlı şair olmak için ayrılmış, yeni kitabı olmadığı için para da kazanamıyor. Eski şiirlerini de gençler dinlemek istemiyor. Kendini içkiye vuruyor ve onda da başarılı olamayıp sarhoş olup sokaklarda sızıyor!
Bölüm bölüm ilerleyen filmin ilk bölümleri böyle. Son iki bölümü de anlatırsam size izleyecek konu kalmayacak.
Başarı geliyor
Ablasının zorlamasıyla Oscar bir lisede felsefe dersleri vermeye razı oluyor. Burada Kolombiya’nın gerçekleriyle karşılaşıyoruz. Sınıflar arası dengesizlikler. Alt sosyal sınıflarda gençler arasında doğum oranı çok yüksek. Aileler sağlıksız evlerde iç içe, üst üste yaşıyor ve evin yükü de kadınların üzerine kalıyor. Oscar, öğrencilerin ilgisini derse çekebilmek için onlara şiir okuyor, onların da şiir yazmasını istiyor ve bu arada şiire yetenekli bir kız öğrencisini desteklemeye karar veriyor. Onu üyesi olduğu Şiir Kulübü’nün Gençlik Festivaline götürmesi ve genç kızın şiirinin beğenilmesi kendisini de değerli kılıyor ama asıl felaket bundan sonra başlıyor.
Üçüncü bölüm, felaket
Bu bölümde bütün karakterlerin aslında karaktersiz olduğunu gözlemliyoruz: Herkesin bir çıkar beklentisi var: Şiir Kulübü üyeleri derneği sosyalleşmek ve para kazanmak için kullanıyor. Oscar’ın şiir yazması için desteklediği 15 yaşındaki kız öğrencisinin ailesi ondan para sızdırmak için her türlü aksiliği kullanıyor. Oscar yine pes edip içkiye başlıyor ve kurtuluş için yeniden ölümü düşünüyor…
Dram ve komedi
Daha fazlası filmde. Sanmayın ki çizdiğim bütün bu karamsar tabloyu dram gibi işlemiş yönetmen. Nasıl becermişse içine komedi de katmış. Bütün o kötü insanları, kötü olayları, kötü koşulları karikatürize ederek anlattığı için dram dozu hafifliyor. Oscar’ın etrafındaki kötü insanlar aslında sadece kötü değil, çıkarcı! Ama birden iki erkeğin pisuvarda işerken birbirlerinin penislerini izlemesi ve bu sırada 15 yaşındaki kız öğrencinin tuvalette ilk kez içtiği içkiden hastalanıp boğulurcasına kusuyor olması, izleyiciyi sadece bunaltmıyor, güldürüyor da! Hele ailenin kızlarını içirip sarhoş edip sarkıntılık etmekle Oscar’ı suçladıkları sırada bir gece önce onun büfeden kendileri için paket ettirip getirdiği yemekleri tıkınması ve iffetten bahsetmesi, Bunuellik bir sahneydi!
Oscar kaybeden mi?
Bana Oscar karakteri hakkında ne düşünüyorsunuz? diye sorsanız böyle zayıf ve hayalci tiplerden hoşlanmam; kendisini kullanan, kandıran, aşağılayan insanlara karşı bile bir şey yapamıyor, hatta onları savunuyor, çünkü annesinin dediği gibi aslında o asil ruhlu! Filmde herkes mi kötü? Hayır, herkes gerçek! Hayat bu. Ve başta yarısı amatör oyuncular olmak üzere, müthiş bir senaryo, iyi bir yönetimle ve etkileyici bir müzikle çok farklı, çok iyi bir iş çıkmış. Oscar da Oscar alırsa şaşmam! İki saatte biraz sıkılıyorsunuz belki ama sinema adına iyi bir iş izliyorsunuz.
Yönetmen / Senaryo : Simón Mesa Soto
Görüntü Yönetmeni : Juan Sarmiento G.
Müzik : Matti Bye, Trio Ramberget
Oyuncular : Ubeimar Rios, Rebeca Andrade, Guillermo Cardona, Allison Correa, Margarita Soto, Humberto Restrepo
Kolombiya-Almanya-İsveç / Dramatik Komedi / 120 Dk.








