Maiwenn’in son filmi ADN, aile içi fikir ayrılıklarına odaklanıyor
CEZAYİR GÜZELLEMESİ
“ADN” çok sevilen bir aile reisinin ölümünden sonra yaşanan travmayı anlatıyor. Maiwenn bu son filmi kariyerlerini yurtdışında yapan Türk yönetmenlere bir ülkenin tanıtımı, propagandası nasıl yapılır konusunda ders niteliğinde. Cezayir hükümeti kendisine en yüksek devlet nişanını taksa yeridir. Film aile birliği, ölüm, matem, sevgi, uzlaşma kültürü, yalnızlık, tatminsizlik ve sevgi temalarının hakkını veriyor. Kalabalık oyuncu kadrosunda aksayan yok.
Maiwenn’in son filmi “ADN / DNA” kariyerlerini yurt dışında yapan Ferzan Özpetek, Fatih Akın gibi ünlü Türk yönetmenlere bir ülkenin tanıtımı, propagandası sinema aracılığıyla nasıl yapılır konusunda ders niteliğinde. Cezayir kökenli gazeteci ve oyuncu bir annenin kızı olan Maiwenn Le Besco, Cezayir göçmeni babasının ölümünden sonra yaşananları anlattığı filminde, Cezayir’ in 1962’de bağımsızlığına kavuştuğu tarihten önce 10 yıl süresince verdiği savaşa, OAS’in Paris’te (Organisation de L’Armée Secraite) Cezayirlilere yaptığı katliamı anlatıyor.
Maiwenn Fransız edebiyatını onurlandıran Cezayirli yazarların kitaplarını okumak bahanesiyle filminde kendilerine saygı duruşunda bulunuyor. Filmin final bölümünde yaptığı seyahat ile de modern Cezayir’i ekrana taşıyor. Yazımda “Cezayir Güzellemesi” başlığını kullanmamın sebebi ,bir sanatçının yarattığı eser aracılığıyla köklerine duyduğu saygıyı sergilemesiyle ilgilidir. Cezayir hükümeti Maiwenn’e ülkeye yaptığı tanıtım ve reklam için en yüksek devlet nişanını taksa yeridir.
SAMİMİ, İÇTEN BİR KEŞİF YOLCULUĞU
Konuyu kısaca özetlemek gerekirse Cezayirli göçmen bir ailenin Fransa doğumlu kızı Neige (Maiwenn) çok sevdiği babası Emir’i (Omar Marwan) kaldığı huzurevinde düzenli olarak ziyaret eder. Babasının ölümüyle Neige derin bir kimlik krizine girer ve ailesindeki birçok çatışmayla yüzleşir. Dindar olmayan babası, genç kadının aslında Nedjma olan adını, Fransa’ya uyum sağlaması için Neige olarak değiştirmiştir. Boşanmış bir genç kadın olarak 3 çocuğunu büyüten Neige, kalabalık ailesiyle, zor günler geçiren Emir’e destek olmaya çalışır.
Film bir huzurevinde geçen ilk 25 dakikasından sonra, Emir ‘in ölüm haberiyle yarım saatlik cenaze töreni bölümüne geçer. Tabutun üstüne Cezayir bayrağı sarılır, cenaze yerel Müslüman adetlerine göre şarkılı, müzikli kaldırılır. Filmin son yarım saatlik final bölümünde, bu ölümden en çok etkilenen aile bireyi olan Neige’in yaşadığı kimlik bunalımına odaklanır. Kökeni Cezayir’i ve DNA’sını araştırma konusu ederken genç kadın hayatında yeni bir başlangıç yapma arzusuna kapılır. Bunu başaran Neige, ölümün ardından yaşadığı travmayı atlattığı gibi, kendisini derinden sarsan bir felaketi fırsata çevirerek ihtiyacını hissettiği iç huzura kavuşur.
Maiwenn’in köklere ve kimliklere dair bir arayış niteliği taşıyan filmi Cannes Film Festivali’nin 2020 resmi seçkisinde yer almıştı. Ancak festival pandemi nedeniyle yapılamamıştı. Güçlü duygusal anlarla dolu, bol çatışmalı bu aile dramında Maiwenn aile içi hesaplaşma sahnelerini, düşmanlıkları, ihtilafları senaryosunda ustalıkla işlemiş. Filmde aile birliği, göçmenlik, yalnızlık, matem, ihtilaflar, huzursuzluk, tatminsizlik ve aile içi fikir ayrılıkları gibi temaların hakkı verilmiş.
Maiwenn filminde ölümün getirdiği ağır havayı dağıtmak için, yas döneminde komik durumlar yaratarak, Guy de Mopassant’ın “Une Vie” romanında olduğu gibi,“ hayat herşeye rağmen yaşanmaya değer” mesajını veriyor. Huzurevine aile bireylerinin yaptığı ziyaret günlerinde ve ölüm haberinin ardından yapılan, tabut seçimi gibi cenaze hazırlıklarında, kalabalık bir ailede yaşanmış ihtilaflar, halının altına süpürülmüş kırgınlıklar su yüzüne çıkar.
HAYATTA YENİ BİR BAŞLANGIÇ YAPMAK
Babasına olan sevgisini kendisi hakkında yazdığı bir kitap ile ortaya koyan, yaşlı adamın son günlerinde kitapta yer alan yazı ve fotograflarla mutlu eden Neige, aile içindeki ihtilafların kavgaya dönüşmesinden üzüntü duyar. Ablası Catherine’in (Fanny Ardant) krematoryomdan teslim aldığı, babasının küllerinin bulunduğu vazoyu alırken, Neige kendisinden hayatı boyunca korktuğunu ve bu yüzden ondan nefret ettiğini itiraf eder. Otoriter abla derin bir üzüntü içinde, bunu hak edecek bir şey yapmadığını, hayatı boyunca yüzleşmek zorunda kaldığı zorlukları dile getirir.
MAİWENN’İ TANIMAK
Bugün 45 yaşında olan Maiwenn henüz 7’sindeyken Jean Becker’in “Öldüren Yaz / L’eté Meurtrier”sinde (1983) İsabelle Adjani’nin çocukluk dönemini oynayarak sanat hayatına başladı. Genç yaşta kendi yazdığı metinlerle “one woman show”larla sahneye çıktı.15 yaşındayken dönemin gözde yönetmeni Luc Besson’un başyapıtı “Léon”da (1994) ve kurgu-bilim filmi “The Fifth Elément / 5. Eleman”ında (1997) rol aldı.
Maiwenn ilk yönetmenlik denemesini yaptığı “Beni Affedin / Pardonnez-moi” (2006) filminin senaryosunu yazıp başrolünü üstlendi. Aynı görevleri 3 yıl sonra yaptığı “Kadın Oyuncuların Balosu / Le Bal Des Actrices’te tekrarladı. Kariyerinin en başarılı filmi sayılan “ Polisse “ (2011) ile Cannes Film Festivali’nde Jüri Ödülü kazandı. Çocukları Koruma Birimi’ndeki sivil polislerin karşılaştıkları olayları anlatan yarı belgesel, yarı kurmaca “Polisse”te Maiwenn’in oyuncu arkadaşı Emmanuelle Bercot ile müştereken yazdığı senaryo müthiş bir gözlem becerisinin eseriydi.
4 yıl aradan sonra gelen “Mon Roi” (2015) aynı Emmanuelle Bercot”ya Cannes Film Festivali’nde En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’nü getirdi. Bu filmin ardından 5 yıllık bir suskunluk döneminden sonra “ADN” ile yönetmenlik kariyerini sürdürdü. “Mon Roi”nın dışındaki 4 filminde başrolü üstlendi. Maiwenn sinema ve televizyonda 40 filmde oynadı. “Mon Roi”da kız kardeşi İsild Le Besco’ya Louis Garrel’in yanında rol verdi.
Ünlü yönetmen bir babanın oğlu olan, oyuncu- senaryo yazarı- yönetmen Louis Garrel’i “ADN”de erkek kardeşi rolünde oynatan Maiweenn, bu filmin bir sahnesinde şiirsel anlatımıyla mizansendeki başarısını sergiledi. Bu sahnede ikili Paris’in boş sokaklarının keyfini bisikletle çıkarıyordu. Maiwenn filmin bazı yüksek tansiyonlu sahnelerinde, aile bireylerinin birbirlerine “seni seviyorum” diyebilmenin güçlüğünü vurguluyor.
Maiwenn oyuncularına, bilhassa aile içi kavga sahnelerinde doğaçlama şansı tanımış. Kalabalık oyuncu kadrosunda aksayan yok. Küçük kızkardeş Lilah rolünde, François Ozon’un “Jeune Et Jolie” (2013) filmiyle sivrilen Marina Vatch kısa rolünün hakkını veriyor. Baba rolündeki Omar Marwan’ın filmde kaç kızı ve oğlu olduğunu sayamadım. Ancak eski tüfeklerden Fanny Ardant Catherine rolünde bilinen rahatlığıyla öne çıkmayı başarıyor.
Her role eldiven gibi uymadaki becerisiyle Louis Garrel, François rolünde ailenin en komplekssiz, cool kardeşine can veriyor. Maiwenn senaryosunda gerçekçi ve başarılı karakter tahlilleri yapmış. Tabii en güzel rolü kendisine yazmış. Aile hayatında boşanmayla gelen düş kırıklığı yaşamış, dürüst ama hassas ve son derece kırılgan Neige rolünde kendisini çok başarılı buldum.
(ADN filmini Mubi’de izlemek mümkün)
Yönetmen : Maiwenn
Senaryo : Maiwenn, Mathieu Demy
Görüntü Yönetmeni : Sylvestre Dedise
Müzik : Stephen Warbeck
Kurgu : Laura Gardette
Oynayanlar : Maiwenn, Fanny Ardant, Louis Garrel, Marina Wacth, Alain Françopn, Henry Noel Tabary, Omar Marwan
Fransa / Dram / 90 Dk.