Annesinin Kuzusu / Mother’s Lamb

Ulusal Yarışmanın 6. Filmi

Filmde, sevgi adı altında işlenen suçlar ve çocukların hayatını terörize eden ebeveynlerin metaforlar üzerinden anlatımı sağlanıyor. Aslında film, izleyen herkesin kendisine bazı sorular yöneltmesi ve hayatını gözden geçirmesine ön ayak oluyor denebilir.

OrtaKoltuk Puanı:

 

Annesinin Kuzusu filmini 34. Ankara Film Festivali kapsamında izledik. Yönetmen ve senarist koltuğunda, Ben Bir Denizim (2020) ve Kimya (2021) filmlerinden hatırlayacağınız Umut Evirgen oturuyor. Senaryo sadece Umut Evirgen’in zihninden çıkmamış, Feride Çiçekoğlu’nun da yazar kadrosunda olduğunu belirtelim. Başrollerinde Selin Şekerci, Necip Memili, Hatice Aslan ve Kubilay Aka gibi sevilen oyuncular yer alıyor.

Umut Evirgen filmde bir vicdan mahkemesi kuruyor. Hapishanede gördüğümüz Murat (Kubilay Aka), annesi ve babasının da katıldığı, izleyiciye başta tuhaf gelecek bir mahkemede, filmin finaline kadar sessizlikle akan gözyaşlarıyla olanları izliyor. Filmin hikâyesinin kendi yaşanmışlıklarından da beslendiğini söyleyen yönetmen çapraz kurguyla çektiği bir filme imza atmış. Oyuncu yönetimi oldukça iyi işlemesine rağmen, Umut Evirgen oyunculara bazı özgürlükler verdiğini de belirtiyor. Bazı sahnelerde doğaçlama oyunculuklar olduğunu doğruluyor. Özellikle Selin Şekerci’nin performansı izlemeye değer diyebiliriz. Hatice Aslan’ın filmde çok fazla rolü olmamasına rağmen, bulunduğu o kısacık zamanda bile çok etkileyici bir oyunculuk sergiliyor. Necip Memili’nin rolü en iyi bildiği yerden geliyor. Oynamayı sevdiği ve ona çok da yakışan, ancak biraz da üstüne yapışan bir karaktere hayat veriyor.

Kubilay Aka’nın filmde çok fazla repliği yok, onun çocuk halini oynayan oyuncunun repliği çok daha fazla; ancak Murat karakteri yeterince boğulan bir karakter, eğer o da anne ve baba karakterleri gibi çok konuşsaydı, film beklenen etkiyi bırakmayabilirdi. Dolayısıyla, bir oyuncunun çok fazla repliğinin olmaması, oyunculuğunun iyi ya da kötü olduğunun belirleyicisi değil diyebiliriz. Kubilay Aka rolünün hakkını veriyor. Filmin ortaya çıkışından beri 4-5 yıllık bir süreçten geçtiğini öğreniyoruz. Ayrıca film pandemide çekilmiş. Buna rağmen mekân kullanımı oldukça başarılı diyebiliriz.

Zihinde Yaratılan Zindanlar

Murat’ın hapishanede olması, mahkemede yargılanması tamamen Murat’ın zihnindeki görüntülerin ve düşüncelerin yansıması olarak seyirciye aktarılıyor. Zaten mahkeme başladıktan sonra yaşananlar normal bir mahkeme sürecinde olmadığımızı kısa sürede anlamamızı sağlıyor. Her şeyden önce Murat, anne ve babasıyla yaş olarak yakın bir fiziksel görünümde, dolayısıyla bunun Murat’ın zihninde ona en çok hasar bırakan zamanların tezahürü olarak açıklanabilir. Murat 30 yaşına gelmiş olmasına rağmen annesi (Selin Şekerci) ve babası (Necip Memili) onu hiç rahat bırakmamış, oradan oraya çekiştirilen bir çocuk olarak ona ağır gelen ve atlatamadığı travmalara sahip biri olarak hayatının çekilmez bir hale geldiğini görüyoruz.

Murat’ın yaşadıklarını yaşayan pek çok birey gibi, o da travmalarını yenmek için doktora gidiyor. Hipnoz yöntemi sayesinde, sıkışıp kaldığı 7 yaşındaki halinin görüntülerini izliyoruz. Annesinin aşırı korumacı biri, babasının da oldukça narsist bir karakter olduğunu anlıyoruz. Annesinin öz ailesini hiç tanımamış olması ve aynı durumu oğluna yaşatmak istememesi, farkında ya da farkında olmadan onu aşırı baskıcı ve korumacı birine çevirmiş. Annesiz kalmanın çocuğu için en büyük cehennem olduğunu düşünüyor; çünkü onun için öyle olmuş. Kendi travmalarını yaşamaması için oğlu Murat’a çok daha farklı travmalar hediye etmiş.

Baba karakteriyse, zaten başka bir kadınla evli olan, kumarbaz ve manipülatör bir karakter olarak karşımıza çıkıyor. Çoğunlukla kendi zevklerine ve isteklerine önem veriyor. Anneyi cezalandırmayı öyle bir takıntı haline getirmiş ki, velayeti alınca Murat’ın ne yaşayacağını düşünmüyor bile. Murat’ın zihninde tıkanıp kaldığı en net zaman dilimi, babasının velayet davasını kazandığı ve annesinden koparıldığı gün diyebiliriz.

Finale Giden Yol

Ve nihayetinde Murat babasını öldürüyor. Tabii metaforik olarak… Bu hayatına devam edebileceği ve tutsaklıktan kurtulmak için attığı ilk adım sayılır aslında. Tabii esir olduğu hapishaneden kurtulması için annesini de öldürmesi gerekiyor. Filmde, sevgi adı altında işlenen suçlar ve çocukların hayatını terörize eden ebeveynlerin metaforlar üzerinden anlatımı sağlanıyor. Aslında film, izleyen herkesin kendisine bazı sorular yöneltmesi ve hayatını gözden geçirmesine ön ayak oluyor denebilir.

Final sahnesiyse pek çok tarafa çekilebilir. Zaten Umut Evirgen de filmi izleyen herkesin kişisel olarak yorumlamasını istiyor. Herkes kendi film okumasını yapsın ve hikâyeyi kendi zihninde nasıl istiyorsa öyle tanımlasın istiyor. Oldukça mütevazı bir duruş denebilir. Filmin finalinin, umutlu ve olumlu bir hayata giden ilk adım gibi hissettirdiğini ekleyelim.

Kazandığı Ödüller

Film prömiyerini 30. Altın Koza Film Festivali’nde yaptı. En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu ödülünü kazandı. Necip Memili bu kategoride ödülü Yüzleşme filmindeki oyunculuğuyla öne çıkan Okan Urun’la paylaştı. Ayrıca En İyi Sanat Yönetimi ödülünü de alarak yarışmadan 2 ödülle evine döndü.

Yönetmen : Umut Evirgen

Senaryo : Umut Evirgen, Feride Çiçekoğlu

Görüntü Yönetmeni : Sebastian Weber

Kurgu : Naim Kanat

Oyuncular : Selin Şekerci, Kubilay Aka, Necip Memili, Ahmet Tansu Taşanlar, Hatice Aslan, Marta Blanc, Ayşe Yıldırım

Türkiye / Dram /

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz