Barbie

Barbie : Kutsal Pembe Aşkına!

Çocuk filmi olmayan, ama hepimizin çocukluğuna adanmış bir film Barbie. Yıllar sonra da unutulmayacak, tekrar tekrar izlenecek bir film olarak sinema tarihine adını yazdıracak gibi görünüyor. Sadece anlattığı hikaye ve söylemek istedikleriyle bir klasiğe dönüşmek dışında, üstüne güçlü bir ses olarak kadınları da birleştirmek konusunda bir manifesto niteliği taşıyor.

OrtaKoltuk Puanı:

 

Selam Barbie!

Yönetmen koltuğunda Lady Bird, Little Women filmlerinin yönetmeni, Frances Ha‘ya hayat veren ve birçok iyi filmde görmeye alıştığımız Greta Gerwig oturuyor. Kendi gibi yönetmen ve senarist olan Noah Baumbach‘la birlikte yazdığı yeni filmi Barbie’yle bir kez daha seyirci karşısında sınav veriyor. Film, vizyona girmeden aylar öncesinde başlayan pr çalışmaları sayesinde, yaşı ya da cinsiyeti ne olursa olsun insanların dilinden düşmedi. Daha önce benzeri çekilmemiş filmden görüntüler gelmeye başladıkça seyirci olarak büyük bir beklentiyle filmin vizyona giriş tarihine odaklandık. Aynı gün vizyona girecek olan Christopher Nolan‘ın Oppenheimer filmi de Barbie‘nin reklamına reklam kattı. Bir yıl önceden belli olan vizyon tarihleri nedeniyle sosyal medya tekelinde bu iki filmi kıyas içine soktular. Aslında birbirinden bağımsız, kıyaslanmasını çok da doğru bulmadığımız bu iki film nihayet seyirciyle buluştu ve her konuda olduğu gibi seyirciyi yine ikiye böldü. Barbie dünya genelinde gişede Oppenheimer‘ı şimdilik ikiye katlamış görünüyor.

Film en genel haliyle özellikle kız çocuklarının en sevdiği oyuncaklardan biri olan Barbie’nin, Barbie diyarındaki mutlu, kusursuz ve pembe hayatına odaklanıyor; ancak Barbie daha başlangıç sekansında Stanley Kubrick‘in kült filmi 2001 : A Space Odyssey filminden aldığı referanslarla seyirciye ”benden beklediğinizin ötesinde bir filmim” izlenimi veriyor.

Barbie‘nin başrolde olduğu bir film izliyorsanız 1 saat 55 dakikalık süresi boyunca gözlerinizi pembe rengine alıştırmanız gerekiyor. Zira bu film için dünyadaki pembe boya stokları neredeyse tüketilmiş. Film Barbie’nin mükemmel dünyasını ilmek ilmek işlerken heyecanlanmamak imkansız. En azından Barbie bebekle oynayıp, hayaller kuran o küçük çocuğun ruhuna bürünmeden bu filmi tamamlamak epey zor görünüyor. Kız erkek ayırmadan (özellikle kızlar) pembe renklerde giyinip sinema salonlarını dolduran seyircinin bunu yapmasındaki tek neden ortak bir uyumda, bir akımın parçası olmak sanılmasın. Bunu doğru bulun ya da bulmayın, her kız çocuğu büyüyünce Barbie olmanın hayalini kurmuştur. Sinema salonunun önüne yerleştirilen Barbie’nin bebek kutusunun önünde biriken sıra ve giyilen pembe renkler sadece bir anlığına Barbie gibi olabilmek için değil mi?

Barbie ve Ken!

Film sayısız Barbie’yle dolu; ancak filmde hikayesini izleyeceğimiz Barbie, belki de en sevdiğimiz olan Klişe Barbie. Karaktere, güzelliğiyle sıkça gündem olan Margot Robbie hayat veriyor. Bir yerde Barbie varsa Ken de vardır değil mi? Çünkü onlar Barbie ve Ken! Ken karakterini sınırsız yetenekli bir aktör olan Ryan Gosling canlandırıyor. Ryan Gosling‘in Ken rolüyle Yardımcı Erkek Oyuncu rolünde Oscar’a aday olacağını öngörmek mümkün. Sadece adaylıkla kalmayıp kazanacağını bile öngörebiliriz. Ryan Gosling Ken olmak için doğmuş. Margot Robbie‘nin Barbie olmak için doğması gibi.

Filmde Barbie’nin kadınlar üzerinde bıraktığı olumsuz etkilerinden de bahsediliyor. Matrix filminin sunduğu özgür irade fikriyle, Truman Show‘un sahte dünyası Barbie‘de referans alınan diğer filmler arasında sayılabilir. Yönetmenin topuklu ayakkabıyla düz terlik arasında Barbie’ye yaptırdığı tercih komik bir film sahnesinden çok daha fazlası. Gerçek dünyada onunla oyunlar oynayan kızın Barbie’nin aklına ölüm düşüncesini sokması, Barbie’nin özgür iradeden yoksun olabileceğini söylüyor; ancak Barbieland’i geride bırakıp gerçek dünyaya yolculuk yapma fikri onun özgür aklından çıkan kararlardan biri. Neticede kimse selülitli ve düztaban bir Barbie görmek istemiyor. Güzellik uğruna hiç bilmediği bir dünyaya adım atıyor.

Atlar ve Erkekler

Barbie’nin gerçek dünyayla tanışması olaylı oluyor. Filmin geneline yayılan Feminizm söylemi, özellikle Barbie’nin gerçek dünyada yaşadıklarıyla katmerleniyor. Barbie’ye gerçek dünyada Ken eşlik ediyor. Ken; Barbie’nin tek aşkı. Öyle mi gerçekten? Film öyle söylemiyor. Barbie, bilinenden çok daha fazlası.

Barbie ve Ken’in birlikte çıktıkları gerçek dünya yolculuğunda başlarına gelenler ve Ken’in erkeklerin gerçek dünyadaki yerini öğrenmesiyle Barbieland’e yaptıkları; bir erkeğin eline geçen ilk fırsatta kadını kendine köle yapmaya çalışması pek çokları için klişe görünebilir; ancak yaşadığımız erkek dünyası bunun doğruluğunu fazlasıyla destekliyor. Patriyarkinin Barbie filminde varoluş şekli, Greta Gerwig‘in muhteşem kaleminden çıkışı ve Ryan Gosling‘in kusursuz yorumuyla seyirciye aktarılması, filmdeki en keyifli sahnelerdendi diyebiliriz. Yine de orası kız çocuklarının dünyası! Barbieland hiçbir zaman Kendom olamaz!

Eski Filmlerden Alınan Referanslar

Barbie’nin referans aldığı o kadar çok film var ki; belki izlerken bazılarını atlamak ya da anlayamamak mümkün. Mesela Oz Büyücüsü. Filmin en genel hatlarıyla Oz Büyücüsü’nden ilham alınarak çekildiği belli oluyor. Fantastik dozu, bir diyar yaratma düşüncesi, baş kadın karakterin amacına ulaşmak için çıktığı yolculuk fikri… Barbie her anında Oz Büyücüsü’nden izler taşıyor diyebiliriz. Heaven Can Wait filmine yapılan gönderme, aynı zamanda Harry Potter‘ın 8. filminin sonunda Dumbledore ve Harry’nin King’s Cross Tren İstasyonundaki diyalog sahnesini hatırlatıyor. Barbie, özellikle eski filmlerden referanslar taşıyor ve pek çok başyapıta selam duruyor. All That Jazz, Red Shoes, Singin in the Rain, Grease, Godfather ve daha nicesi…

Barbie Her Şey Demek!

Filmin final söylemi, içimizde yaşayan küçük çocuk için şaşırtıcı olacaktır. Hayalleri süsleyen Barbie bebek gibi olmak isteyen sayısız insan, Barbie’nin aslında onlar gibi sıradan olmayı tercih edeceğini kabullenebilir mi?

Barbie’nin yaşadıklarından sonraki değişimi göz önünde bulundurulursa aldığı büyük kararı onaylamaktan başka şansımız kalmıyor.

Filmin geneline yayılan cringe olarak nitelendirilen tavır, yönetmenin farkında olduğu ve olması için çabaladığı bir durum. Popüler kültürün en önemli oyuncağının filmini çekip cool bir söylem yaratmaya çalışmak kendinle çelişmek anlamına gelir. Filmde yapılan göndermeler, eski filmlerden alınan referanslar 7’den 70’e her yaştan seyirciyi yakalamayı başarıyor ve pastel bir renk diyarının içine atıyor. Eğlenceli, komik, döneme ayak uyduran, zeka sınırlarını zorlayan senaryosuyla da bu yılın güzel filmlerinden biri olmayı başarıyor.

Çocuk filmi olmayan, ama hepimizin çocukluğuna adanmış bir film Barbie. Yıllar sonra da unutulmayacak, tekrar tekrar izlenecek bir film olarak sinema tarihine adını yazdıracak gibi görünüyor. Sadece anlattığı hikaye ve söylemek istedikleriyle bir klasiğe dönüşmek dışında, üstüne güçlü bir ses olarak kadınları da birleştirmek konusunda bir manifesto niteliği taşıyor. Greta Gerwig bir dahi, Barbie bir delilik işi!

Yönetmen : Greta Gerwig

Senaryo : Greta Gerwig, Noah Baumbach

Görüntü Yönetmeni : Rodrigo Prieto

Müzik : Mark Ronson

Oyuncular : Margot Robbie, Ryan Gosling, America Ferrera, Kate McKinnon, Issa Rae, Rhea Perlman, Will Ferrell, Michael Cera

ABD / Macera-Komedi-Aile / 114 Dk.

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz