Bir Aşk İki Hayat

Bir yaz gecesi rastladım size..

Filmin adı gibi “Bir aşk, iki hayat”ta her şey ikili: İki yapımcı firma Ay Yapım ve Med Yapım, başarılı dizilere imza atmış iki büyük prodüksiyon şirketi. Bergüzar Korel ve Engin Akyürek gibi iki as oyuncu bırak Türkiye’yi, Ortadoğu ve Körfez’e yollasan gişe patlar, maliyet çıkar. İkisinin de Türkiye dışında çok özel bir hayran – izleyici kitlesi var. Zaten filmin tanıtımı da ikilinin üzerinden yapılıyor. Yani klasik deyimle bu bir yönetmen filmi değil. Genç yönetmen Ali Bilgin de kariyerini, ”Delibal” dışında ”Cesur ve Güzel” gibi tutmuş dizi film üzerinden yapmış. İki imzalı senaryoya gelince; filmin tanıtım fragmanları da iki hayata vurguyla yapıldığı için vizyonu bekleyen seyircinin aklına “Rastlantının böylesi” filmini getirmiş ve senaryonun özgünlüğü hakkında tereddüt uyandırmış. Ben “Rastlantının böylesi” filminini izlemediğim için bu benzerliğinin bir “rastlantı” olup olmadığı üzerinde durmayacağım. Zaten sinemamızda bire bir G. Kore uyarlamalarına alıştırılmadık mı? Eskiden de Yunan sinemasıyla alıp verdiğimiz çok olurdu!

Şehirli filmi

Bir aşk iki hayat” seyirci olarak bende nasıl bir izlenim bırakıyor? Bilirsiniz, ben sinemanın festival filmleri dışında da iyi yapılanını övgüyle alkışlarım. Kitlelerin sinemaya çekilmesi ve bu sanatın yaşayabilmesi için herkesin keyifle izleyeceği filmlerin de kaliteli olması şart. Bir Aşk İki Hayat, tıpkı “Issız Adam” gibi daha çok kadınlara hitap edecek bir şehirli filmi. Kadıköy ve Moda’nın dışına çıkmayan dış çekimleriyle adeta bir “İstanbul’da yaşayan gençler”in filmi. Anadolu’da yaşayanların ne böyle bir hayatı ne de böyle dertleri vardır. Kadıköy’ün nasılsa yıkılmamış üstelik de pek güzel restore edilmiş özgün bir evinde köpeği Oscar’la birlikte yaşayan genç reklam yönetmeni (demek ki önemli bir film çekmek ve Oscar almak gibi hedefi var) yalnızlığından şikayetçi değildir. Tek derdi finansman bulmak için sağa sola yolladığı film projesinin kabul edilmesi ve ödüllük bir sinema filmi çekmektir. Oscar isimli köpeği ise akşam yürüyüşüne çıkmak için ağzında tasması kapının önünde sahibini bekler.

Filmin başında ve sonunda yer alan düğün konvoyu sahnesinin sonuçlarından bahsetmeyeceğim. Tanıtım yazılarında filmin bütün şifrelerinin verilmesinden yana değilim, seyirciye de keşfedecek bir şeyler kalsın değil mi? Film bundan sonra iki ayrı kulvarda yürüyor ve zaman zaman şimdi hangisiydi diye seyirciyi zorluyor. Neyse ki yönetmenimiz bir sahnede dellenip Umut’a saçını kestiriyor da biz saçına bakıp hangi Umut’un hayatını izlediğimizi yakalıyoruz. Çünkü iki senaristli filmde olaylar, rastlantılar ve tercihler üzerinde değişiyor. Kader her ikisinde de ağlarını farklı örüyor. Seçim yapmak ise Umut’un bile elinde değil sanki? Tabii bu biraz zorlama ikili akış olmasa, film çok sıradan olacak, bir yerde entrika lazım! Aklım yine son derece sade öyküsüyle ve gerçekliğiyle akıllarda yer etmiş Çağan Irmak’ın “Issız Adam’ının başarısına gitmiyor değil. İlle de entrika olmadan da derdinizi anlatabiliyorsunuz bazen. Ne yazık ki her zaman değil..

Oyunculuklar

Oscar dahil, (şaka!) oyuncuların başarısı beklendiği gibi. Fazla tanınmışlıkları dışında sıkıntı yok. Ben sevişme sahnelerinde Bergüzar Korel’in eşi Halit Ergenç bozulmuş mudur diye düşünmeden edemedim mesela. Anne rolünde İpek Bilgin’i görmek de hoştu, ona yine Alzheimerli rolü düşmüştü, maalesef. Bu kadar küçük kadrolu filmde çocuk rolünde daha sevimli bir küçük kız beklerdim, fettan kadın rolünde de daha gerçek bir kadın. İkisi de karikatür gibiydi, yani gerçek dışı ve zorlama karakterler.

Kadıköy ve Moda’nın o kalabalığında dış çekimlerin hangi zorlukla yapılabildiğini tahmin etmek mümkün. Galata’da da bütün gün çekim yapıyorlar ve semt platoya döndü. Onlara ayrı, bize ayrı zorluk ama sonra filmde seyredince insanın hoşuna gittiğini de itiraf etmeliyim. Açık havadaki kır düğünü sahnelerini herhangi bir İtalyan ya da Fransız filminde görebilirsiniz, tabii onlar bunu büyük bir evin bahçesinde yaparlar, insanların yürüyüş yaptığı sahilde değil.

Hem beğendim deyip hem bu kadar eleştirmek niye derseniz, işimiz eleştiri. Tabii iki büyük dizi yapımcısından çıkan işin çekimleri, müziği, ışığı, sesi iyi oluyor. Oyuncular da işi kurtarıyor. Beğendim derken kastettiğim, metropol de yaşayan, entelektüel düzeyi yüksek genç insanların yaşantısını aktaran, evlilik, mesleki kariyer, aile geçmişinin yansımaları gibi sorunlarını tartışan, araya bir de aşk meşk sokuşturan filmlere duyduğum özlem ve bunu belli bir ölçüde başarmaları. Gönül tabii ki daha iyisini ister ama o da daha özgün senaryolarla gelecek inşallah.

OrtaKoltuk Puanı:

 

13 YORUMLAR

  1. Filmin sadece fragmanını izledim ama o bile bu ikilinin birbirlerine hiç yakışmadığını hissettirdi bana. Bergüzar Korel, Engin Akyürek’in ablası gibi duruyor. Sevgili olarak birbirlerine hiç uygun olmamışlar.

  2. Film görsellik olarak güzel. Kadıköyde geçen bir ask hikayesi ve mekanlar özellikle restore edilmiş eski ev harika amaa;senaryo da bir dengesizlik var. Kelebek etkisi ile filmi çarpıcı ve düşündürucü şekli ile kabullensek bile zaman zaman parcaları birleştirmeyi ancak Engin Akyürek’in kısa ve uzun saç ayrımıyla yapmak durumunda kaldık.Daha iyi bir kaynaşma ile daha anlaşılabilir flash backler olabilirdi. Sanırım pek çok kişi çözmekte zorlanmıstır.Ayrıca ben basrol oyucusu ikiliyi pek de yakıştıramadım. Özetle umduğumu bulamadım desem yeridir.

  3. Asla gram bişey anlayamadığım bir film oldu. Geçişleri çok garipti, sürekli geçiş halindeydi. Filme pek bir anlam veremedim. Anlamaya çalıştıkça beynimin yandığını hissettim .

  4. 22 yaşındayım, olabildiğince sinemaya giderim. Bu film hayatımda izlediğim en kötü filmdi. Sahne geçişleri başka filmlerden özenti ama becerilememiş. Konusu yok, klasik türk filmi senaryoları. Tek beğendiğim şey Engin Akyürek’in oyunculuğu o kadar.

  5. Tek kelimeyle berbat hiç birşey anlamadım ve ikili birbirine hiç yakışmamış aşk ruhunu hiç alamadım bitsinde çıkayım diye bekledim açıkcası

  6. Filmi az önce izledim, görsellik çok güzel. Bergüzar, çok güzel oyun gücüyle bizi büyüledi fakat filmde diğer yorum yazanların da dediği gibi dengesizlik var. Senaryo ikili, bu nedenle sonunu pek anlayamadik. Sonuç olarak kimseye tavsiye etmiyorum. Düz mantık olsaydı daha çok beğenecektik filmi.

  7. Film çok güzeldi. Bence izlenmeye değer. Her ikisininde oyunculuğu muhteşemdi. Hayatimizda hep böyle ikilemler arasinda kalmıyor muyuz? Aldığımız en ufak karar bile hayatımızı degistirebiliyor. Filmi izledikten sonra her kararımı sorgular oldum:))

  8. Bugüne kadar izlediğim en güzel filmler arasında yer aldı. Oyuncuların birbirleri ile olan uyumu, birbiri içinde yoğrulmuş geçişler , bitişle tekrar başlangıçların bu kadar sorgulatıcı olması beni uzun süre etkisi altında bıraktı. Hem senaristi,hem yönetmeni , hem oyuncuları alkışlıyorum emeklerine sağlık.

  9. Arkadaşlar içinizde rastlantının böylesi filmini izleyen var mı? Filmin adini görür görmez o film geldi aklıma. Henüz izlemedim ama ben zaten konusu özgün olmayan Türk yapımlarını tercih etmiyorum. Çünkü genelde başarısız oluyorlar. Birisi fikir verirse sevinirim şimdiden teşekkürler.

  10. Ben çok beğendim.yani bir filmde hep büyük bir olay mı gerkiyor??aslında çok basit ve görmediğimiz şeyleri anlatıyor.çok basit görünen ama çok etkili,verdiğimiz kararlar.nasıl hayatımızı degiştirebilir.bence çok güzeldi.bu filmin çok beğelmediğine şaşırdım.??

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz