Bir İhtimal Daha Var

Kişisel yolculuğumuzdaki sonsuz ve sınırsız olasılıklar

Diziye adını da veren “Bir İhtimal Daha Var” düsturu, “ölmek ve yaşamak” eylemselliği kapsamında, kişisel yolculuğumuzdaki sonsuz ve sınırsız olasılıklara temas ediyor. Rolün getirdiği sınırlayıcılığı dâhil etmezsek, başarılı oyunculuklar ve iyi bir hikaye eşliğinde, sakin ve duygusal açıdan yorucu olmayan bir dizi izlemek isteyenler için dizi rakipleri arasında iyi bir alternatif sunuyor. Komedi dizisi görünümünde, drama dair motiflerini de karşımıza çıkarıyor.

OrtaKoltuk Puanı:

 

Çekimlerine 2023 yılında Urla’da başlanan ve Ata Demirer, Esra Bilgiç, Uğur Yücel, Altan Erkekli ve Lale Mansur gibi usta başrol oyuncuları bünyesinde barındıran “Bir İhtimal Daha Var” dizisi Netflix dijital platformu üzerinden bu hafta yayına girdi. Dizinin bu denli yetenekli oyuncuları ilmek ilmek bir araya getirmesi başlı başına bir başarı sayılabilecekken, ekranlarda ve perdede görmeyi özlediğimiz ve bunlara çok yakıştığını düşündüğümüz Lale Mansur’un da dizide yer alması yüz gülümsetiyor. Hakan Algül’ün yönetmenliğini, Deniz Akçay Katıksız’ın ise senaristliğini üstlendiği dizi, şu an için 1 sezondan ve bölüm başı yaklaşık 30-40 dakikadan oluşuyor. Çoğunlukla televizyon işlerinden tanıdığımız ve işinin iyilerinden senarist Deniz Akçay Katıksız ile hem televizyon hem de sinema dünyasında adından sıklıkla söz ettiren ve oyuncu Ata Demirer ile birçok işe birlikte imza atmış yönetmen Hakan Algül’ün ortak ürünü olan bu dizi henüz yayınlanmadan izleyicilerin merakını uyandırmayı başarıyordu.

Hikaye

Dizinin hikayesi Ata Demirer’in canlandırdığı, İstanbul’daki bir gazetede bahis yazarlığı yapan İsa Torbalılı’nın namı diğer İsa Bet’in son üç yıldır mesleki anlamda çöküş yaşadığı için maddi sıkıntılarla boğuşurken ve kötü maç tahminlerinden dolayı artık kimse tarafından ciddiye alınmazken, memleketi Urla’da şüpheli bir şekilde hayatını yitiren ünlü iş insanı Refik Saygun’un (Uğur Yücel) bir ölü olarak ondan kendi cinayetini aydınlatma konusunda yardım istemesine odaklanıyor. Refik’in İsa’dan yardım istemesinin sebebi, İsa’nın kaybettiği babası ve memlekette “ermiş” olarak anılan Nuri’den (Altan Erkekli) el aldığını düşünmesine dayanıyor. Ölmüş biri olan ve çözülmemiş bir cinayete kurban gitmesine bağlı arafta kalan hayalet Refik başlarda İsa’yı korkutsa da, hâlihazırda borçlu olduğu ve fazlaca zarara soktuğu Haydar’dan (Engin Benli) kaçmak zorunda kalan İsa’yı cinayeti çözmek için Urla yoluna düşmeye ikna etmek zor olmuyor.

Refik’i yalnızca İsa görebiliyor ve onunla yalnızca İsa iletişim kurabiliyor. Urla’ya vardığında İsa’yı bekleyen sürpriz ise Refik’le küs olan ve ölümüne çok da üzgün görünmeyen kızı Seda (Esra Bilgiç) oluyor. Seda, babasının desteğinden bağımsız bir şekilde ayakta kalmayı başarabilmiş, butik bir otel işleten ve şarap üretimiyle meşgul naif bir kadın portresiyle karşımıza çıkıyor. Naif görüntüsüne rağmen Seda karakterinin bölümler ilerledikçe kadife eldiven içinde demir bir yumruğa evrildiğinden bahsetmek mümkün oluyor. Böylelikle, Seda karakteri ile İsa karakteri arasında zengin-fakir, kibar-gösterişli, güzel -çirkin ve sessiz- konuşkan gibi birçok tezat özellik vurgulanarak ve çeşitli çatışmalar yaratılarak, bire ve bir bütün olmaya giden yolda farklılıkların karşı konulamaz cazibesine dikkat çekiliyor. İkilinin tek ortak noktasıysa, babaları tarafından yeterince anlaşılamamak ve onlara çözülmemiş sorunlarla birlikte veda etme yaşantısı görünüyor.

Sezgilere Güvenmek

“Ben senden hafiyecilik yapmanı istemiyorum, ben senden hislerine odaklanmanı istiyorum” diyor Refik İsa’ya. Cinayeti çözmek için İsa’dan aracı olarak kullanmasını istediği malzeme sezgileri Refik’in. Refik’in bu talebi İsa’ya uzun zamandır kulak vermediği, belki de bir yerlerde unuttuğu ve son yıllarda mutsuz olmasının gerekçesi şeklinde sunulan tarafına değiniyor. İsa bahisleri değil de kendiyle ve hayatıyla ilgili içselleştirmeleri ıskalıyor gibi. Dizinin ilk iki bölümde seyirciyi ısrarla çekmeye çalıştığı bu nokta, bana çok sevdiğim Polonyalı yönetmen Kieslowski’nin “Dekalog” serisinin ilk bölümünü anımsatıyor. Bilimin idealizasyonunun eleştirildiği, yalnızca rakamlarla netliğe ulaşmanın mümkün olmadığının altının çizildiği ve bazen o ufacık ihtimalin de gerçekliğe varabileceğinin ele alındığı bir bölüm bu. Hayatının bu evresinde, İsa’nın önerdiği bahislerden sıyrılması ve sezgilerine güvenerek yolunu tayin etmeye çalışması gerekiyor. Kahramanın yolculuğu tam da bu ihtiyaca dayanıyor ve İsa kendini Urla’da buluyor.

İsa’nın bu özelliği babası Nuri’den edinmiş olmasının, hatta babasına bu özelliğinden dolayı yaşamı boyunca içerlemesinin ve bir türlü ne kendisiyle ne de babasıyla barışık bir pozisyona geçemeyişinin özel bir anlamı var. Her ne kadar dizinin içerisindeki kullanım hali tatmin etmese de, babasından miras kaldığına inanılan sezgi gücü, İsa’nın kendisinden çok daha önce var olan bir alana doğduğunun ispatı niteliğinde. Bu alan, ünlü Psikanalist Jung’un da yorumladığı haliyle, arketipsel bir alan. İsa kabul etmese ve mücadele ederken tüm enerjisini tüketse de, varlığıyla babasından kalma sezgisel bir alanın içerisine yerleşiyor ve bu yerleşimle birlikte yaşamayı öğrenmek zorunda kalıyor. Anca rüyasında iletişim kurduğu babasıyla arasında geçen diyalogların özeti, İsa’nın babasından ziyade, taşıdığı bu özellikle ve içinde bulunduğu alanla uzlaşma sağlamasına tekabül ediyor.

Davetkar Gölge : Refik

İsa’yı mutsuz, çaresiz ve tehlikede hissettiği dönemde, İstanbul’daki hayatından uzaklaştırarak ve rotasını köklerinin bulunduğu Urla’ya çevirmesine sebebiyet vererek yolculuğa çıkaran hayalet Refik, yardım isteyen taraf olarak dizide lanse ediliyor. Gerçekte ise durum biraz farklı cereyan ediyor. Şüpheli bir ölüme kurban giden Refik ile sosyal otoritesini yitiren İsa’nın bedeni özdeşleşiyor ve Refik İsa’nın gölge yanı olarak hikayeyi başlatma girişiminde bulunuyor. Her insanın gölgesiyle deneyimlediği üzere, ilk karşılaşmada korkutuyor ve kaçmasına neden oluyor. Akabinde, rehberlik etse de yer yer bunaltıyor ve sancılı bir yüzleşme sürecine hapsediyor. Bu sebeple ki, dizi içerisinde bir güldürü ögesi biçeminde, İsa’nın, Refik’in Urla’daki kimse tarafından sevilmediğini ve cenazesinde üzülen/ağlayana rastlanmadığını vurguladığı sahnelerde, İsa aslında sevilme kapasitesiyle ilgili tereddüte düşüyor ve kendisiyle dalga geçiyor. Refik’in cinayetinin çözümlenmesi ve şüpheli ölümün sorumlularının ortaya koyulması, İsa’nın yeniden dirilişine varan yerde önem arz ediyor. Biraz daha uç yorumda bulunmak gerekirse, Refik’in kızı Seda tarafından affedilme anı, İsa’nın Seda tarafından sevilebileceğine inandığı ana denk düşüyor. Kısaca, İsa ile Refik, destandaki Kral Gılgamış ve Enkidu gibi bu yolculukla el ele ve kol kola yürüyorlar.

Günceldeki / Geçmişteki Romans

Dizinin romantik partnerleri İsa ve Seda karakterleri ile kısıtlı değil. Bu karakterlere paralel düzlemde yer alan bir diğer romantik çift, Refik ile İsa’nın Ayfer Halası. Dizinin sonlarına değin saklanan Refik ile Ayfer çiftinin tohumları, daha başından itibaren atılmaya başlanıyor ve aleni bir şekilde seyirciye sezdiriliyor. Birinin geçmişte diğerininse güncelde olduğu bilinciyle izlediğimiz bu çiftler geç kalmışlıkla yakalamışlık ayrımında bir uzam yaratıyor ve birbirini telafi ediyor ya da bir devamlılık örneği bahşediyor. Ayfer ve Refik çiftinin göze hoş gelen uyumuna rağmen, dizi bu çifti uzak tutmayı yeğliyor. İsa ve Seda çifti içinse karakter çerçevelendirmesi bakımından bir uyumdan bahsetmek mümkün olmasa da, taze bir sunum gerçekleştiriliyor.

Akış

Spoiler vermekten imtina ederek akışla ilgili değerlendirme yapılması arzu edilirse, dizi ana hatlarını oturtmak için uzun bir zaman harcıyor. Bu hatların oturtulması, neredeyse dizinin yarısına kadar ulaşıyor. Bu açıdan bakıldığında, radikal bir sekansı bekleyen seyircinin diziden kopması kaçınılmaz görünüyor. Son yarısında, görece hız kazandığını ifade etmek mümkün oluyor. İlk bölümlerde durağan tonunu mizahla harmanlayan dizi, sonlara doğru tekinsiz bir atmosferin hakimiyeti altında aksiyon sahnelerine ağırlık veriyor.

Dizinin aksiyon kanalını besleyen antagonist karakterle ise cinayetin şüphelileri olarak resmedilen Refik’in şirketinin finans müdürü Erkan ile karanlık işler çeviren Haydar. Ne yazık ki, tüm aksiyon sahneleri de inandırıcılıktan uzak kalıyor. Komediyi muhafaza etmek adına bilinçli bir aksiyon amatörlüğünün seçilmiş olması ihtimali üzerinde dursam da, içime sinmiyor. Dizinin iyi olarak tanımlanabilecek hikayesi, kurgu ve çekim performansında kendisinden bekleneni karşılayamıyor. Şahsım adına tek sezonluk bir dizi olmasının uygun olacağını düşünüyorum. Çünkü hikaye devam ettirilmemek üzere tamamlanmış izlenimi veriyor. Dizinin sonunda İsa karakterinin başa dönen sarmalını, yeni bir sezonun öncül sahnesi olarak almaktansa, karşılaşmayı beklediğimiz daha nice gölge yanlarımızın bulunduğuna dair bir mesaj şeklinde almayı tercih ediyorum.

Diziye Dair 

Diziye adını da veren “Bir İhtimal Daha Var” düsturu, “ölmek ve yaşamak” eylemselliği kapsamında, kişisel yolculuğumuzdaki sonsuz ve sınırsız olasılıklara temas ediyor. Rolün getirdiği sınırlayıcılığı dâhil etmezsek, başarılı oyunculuklar ve iyi bir hikaye eşliğinde, sakin ve duygusal açıdan yorucu olmayan bir dizi izlemek isteyenler için dizi rakipleri arasında iyi bir alternatif sunuyor. Komedi dizisi görünümünde, drama dair motiflerini de karşımıza çıkarıyor. Şimdiden herkese iyi seyirler!

Yönetmen : Hakan Algül

Senaryo : Deniz Akçay Katıksız

Kurgu : Yusuf Ziya Kaya

Müzik : Uğur Ateş

Oyuncular : Ata Demirer, Esra Bilgiç, Uğur Yücel, Lale Mansur, Altan Erkekli, Hakan Salınmış, Beyti Engin, Ümit Kantarcılar, Cihan Ercan, Tuna Orhan, Murat Kılıç, Ediz Akşehir, Sezin Akbaşoğulları

Türkiye / Komedi-Suç-Dram-Fantezi / 8 Bölüm 35 Dk.

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz