Biz böyleyiz bir türlü bitemeyen film olmuş!
Uzun zamandır böyle bir film olsa diye bekliyordum açıkçası. Vurdusu kırdısı, kadına şiddeti olmadan, ağası, köyü, feodal hikayeye dayanmadan şöyle eli yüzü düzgün, sevimli, iyi bir oyuncu kadrosu, iyi bir senaryosu olan. Ha tabii, savaş ya da mafya da olmadan! Bir de iç bayıltan, yavaş sinema, festival filmi değil, şöyle kafa dağıtacak cinsten olsun. Cumartesi gecesi filmi derim ben onlara. Keyif için seyredilecek, biraz da düşündürecek filmler. Filmin ilk tanıtımlarında böyle bir izlenim edinmiştim ve hele o çok sevimli beş kadının yılbaşı gecesi televizyonda yaptıkları sahne şovunda ne kadar hoş bir ekip oluşturduklarını görünce basın gösterimine koşa koşa gittim.
Film başladı iyi gidiyor, fena gitmiyor, biraz sıkıldım, yok yok iyi gidiyor, ama çok uzuyor, yahu tamam anladık da iki saat oldu, hah şimdi bitecek diyorum, bitemiyor! Yönetmen mi, senarist mi artık hangisiyse, elinde böyle bir kadro, böyle bir mekan, böyle bir ortam bulunca bitirememiş bir türlü! Tam bir final sahnesi diyorsun, hayır film devam ediyor. Hah şimdi oldu, bu final çarpıcı artık tamam diyorsun, ay hayır, hikaye yine sündürülüyor. Elinize bir kamera, bir senaryo geçti diye bu kadar uzatılmaz ki canım. Bir karar verseler?
Ferzan’dan mı esinlenme?
Bitememe sıkıntısı dışında film, biraz Ferzan Özpetek filmi. Uzun uzun mutfak ve yemek sahneleri, masada yiyip içmeler, deniz kenarı, güzel ev, güzel mekan, ortak yaşam. Toscana Vadisi’nde bir grup arkadaşın bir haftalık tatil için buluştuğu bir film seyretmiştim, herkes bir alem. O hava. Yine bir Fransız filmi, yeni gösterildi, bir iki sene olmadı bile, bu kez Akdeniz değil, Ege değil, Atlas Okyanusu kıyısı, çocukluklarının geçtiği tatil evine yalnız kalmak isteyen arkadaşlarına üstelik sürpriz yapılır. Herkes doluşur. Verilmemiş cevaplar ödenmemiş hesaplar, kırgınlıklar, kızgınlıklar, unutulmuş aşklar, müthiş bir muhasebe yapılır. Sonra bir biçimde iş tatlıya, acıya bağlanır. Burada da olay bu.
Çocukluk yıllarının tatillerini bu yazlık evde birlikte geçiren gençler, yıllar sonra bir hastalık çağrısıyla babaannenin evine doluşur. Kimi deli dolu, kimi anaç, kimi pasif, kimi anlayışlı, kimi dalgacı, ama hepsi bir takım. Acı tatlı anılar, muhasebeler, tartışmalar yapılır. Hümeyra, gençlerin içinde onları bağlayan kişi. Ölümü bekleniyor ama bu gidişle herkesi gömecek görünüyor! Pek de güzel oynuyor, bu yıl onun yılı, ödüller filan. Kadro keyifli, Şebnem Bozok, Berrak Tüzünataç, Özge Özpirinççi, Meriç Aral, Engin Öztürk, böyle devam ediyor. Caner Özyurtlu’nun yönettiği film, kentli beyaz Türklere hitap ediyor desem? En azından çekerken hoş vakit geçirmişler!
Yönetmen : Caner Özyurtlu
Senaryo : Caner Özyurtlu, Berrak Tüzünataç, Melikşah Altuntaş
Görüntü Yönetmeni : Olcay Oğuz
Oyuncular : Hümeyra, Berrak Tüzünataç, Engin Öztürk, Özge Özpirinçci, Şebnem Bozoklu, Meriç Aral, Boran Kuzum
Türkiye / Komedi-Dram-Romantik / 120 Dk.
film arasında ilk kez bir filmi bırakıp gitmek istedim. Konu yok. Akmıyor. Bu kadar güzel oyuncuları yetenekli oyuncuları bir araya getirip nasıl böyle bir sonuç çıkarabildiniz hayret. Türk sineması gerçekten çok güzel işler çıkarmaya başlamışken bu film baya vasat kaldı.
O kadar haklısın ki
Izlemekte zorlandım.Konu yok.Espriler soğuk.Aradaki küfürler kötü.İzleyici için para ve zaman kaybı.