Broad Peak
BROAD PEAK, ZİRVE TUTKUSU
Filme adını veren Broad Peak dünyanın en yüksek 12. dağıdır. Yüksekliği 8051 metredir, Çin-Pakistan sınırında Karakurum sıradağlarında, filmde de adı sıkça geçen K2’den 8 km uzaklıkta bulunan, gökyüzüne kafa tutmuş, heybetli ve görkemli bir doğa hazretidir kendisi…
Yalçın kumaştan yapılmış beyaz kaftanında sarp kayalardan yakasına işlenmiş süslemeleriyle tahtına kurulmuş; en gururlu hali ile “var mı benden daha ulu” derken yalnızlığının o kendine çok yakışan hüzünlü fiyakasını atmayı da unutmuyor…
Tabii o gökyüzüne kafa tutarken başkaları boş mu duracak, ona da kafa tutanlar olacak elbet… “Benden ulu yok, kimse bana ulaşamaz” derken ona da ulaşanlar ya da ulaşmaya çabalayanlar olacaktı. Kim mi?
Kim olacak, o dağların arasında bir karınca küçüklüğünde (filmin bir sahnesinde bu çok iyi yansıtılmış) olan insan! Bu zirve tutkusu başka hangi canlıda var? O tutkuyu içinde taşıyanlardan biri de Polonyalı Maciej Berbeka!
Bu filmi seyrettikten sonra şöyle bir dağlara ve o dağlara kafa tutan insanlara baktım da; en fazla tırmanma denemeleri yaklaşık 9 bin metre yüksekliğinde olan dünyanın en ulu dağı Everest Dağına olmuş. Neden? Çünkü yerkürenin zirvesi orası, gidilebilecek başka zirve yok. Ve ilginçtir tırmanışlar yüksekliğe oranlı, yükseklik azaldıkça tırmanma sayıları da azalıyor…
Şimdi böyle bir filmi izledikten sonra aklınıza Nasuh Mahruki gelmez mi? İki kez Everest’e tırmanan doğa kahramanımız benim aklıma da geldi tabii twitter’dan alıntıladığım bu sözlerini bu filmin eleştirisine yazmazsam olmaz. 17 Mayıs 2020’de paylaşmış:
“Tam 25 yıl önce bu sabah, 27 yaşında, 8850 m.lik dünyanın en yüksek dağı Everest’e tırmanan ilk Türk & dünyadaki ilk müslüman dağcı oldum. Hayatım boyunca gururla taşıyacağım, soyumun da aynı gururu yaşayacağı bu ilk Türk 8000’liğinin 25. yılını Türk dağcılığına armağan ediyorum.”
Kendisini kat be kat tebrik ediyorum. Ne zorlu, ne müthiş, başını koltuğunun altına alarak bir hayat öyküsü yazdığını filmdeki o zorlu mücadeleyi görünce daha iyi anladım. Uzaktan her şey biz insanoğluna hikaye geliyor ama gerçek hikayeler kaya tozlarıyla yazılıyor… Buradan dağlara saygılarımı, dağcılara sevgilerimi gönderdikten sonra Maciej Berbeka’nın hikayesine dönüyorum…
MACİEJ BERBEKA’NIN DAĞ MASALI
Evet masallarda geçen o ulaşılması, gidilmesi imkansız Kaf dağları işte bu yüksekliği 8 bin metreyi geçen dağlardır. Bir amaç uğruna gidilir o dağlara, padişahların, kralların imkansız olduğunu düşünerek karşısındaki kul gördükleri insana koşul olarak o kaf dağının ardındaki bilmem neyi getirirsen amacını gerçekleştireceğini söyler. Onlar bilmez ki bu küçümsedikleri insanların aşkı ve tutkusunun önünde hiçbir güç duramaz…
Maciej Berbeka’nın dağ aşkı da her şeyin önüne geçen bir tutkuydu.
Broad Peak onun bir parçası olmuştur artık, o da Broad Peak’ın. Polonyalı bir grup dağcıyla 1988’in hırçın kışında Himalayanın en yüksek dağı olan Broad Peak’a çıkmaya karar verirler. Buz savaşçıları o zorlu kış koşullarında tırmanışı belli bir noktada durdurur ve bulundukları yerde kamp kurarlar fakat Macies (Ireneusz Czop) ve grubun diğer bir üyesi Aleksander Lwow (Piotr Glowacki) o koşullara rağmen tırmanışı devam etmek istediklerini grup liderine söylerler, Lider Andrzej (Tomasz Sapryk) onlara kafayı yediklerini söylese de söz dinletemez ve iki kişinin olağanüstü kış koşullarında amansız tırmanışı başlar.
Tırmanış belli bir noktaya ulaştıktan sonra Alek bundan sonrasının imkansız olduğunu düşünerek vazgeçmelerini ve kamp yerine geri dönmelerini önerir ancak Maciej’in o fırtınada bile kanı tutuşmuştur bir kez, tırmanışa tek başına devam edeceğini belirtir, arkadaşı çaresiz bulunduğu yerde kendisini bekleyeceğini söyler, Macies dik dağa asılarak ilerlemeye çalışır. Defalarca donma ve düşme tehlikesi geçirir, sonuçta zirve sandığı o düzlüğe ulaşır ve bütün çektiklerini daha o anda unutur. “Andrzej tepemde hiçbir şey görünmüyor, zirveye vardım” diyerek sevincini belirtir. (oysa tipinin ve fırtınanın oyunudur bu)
Polonya Dağcılık Derneğinin büyük bir başarısı olarak tarihe geçer, o günün televizyonları haberi şöyle geçer: Maciej Berbeka, Broad Peak’a ilk kış tırmanışını gerçekleştirdi. Böylece dünyanın en yüksek, en tehlikeli ve en zorlu dağı Karakum’da kışın 8.000 metreyi aşmayı başaran ilk insan olmuş oldu..”Maciej inişte de aynı zorlu süreçten donma tehlikeleri atlatarak bir noktada bekleyen Alek ile buluşurlar ve kurtarma ekipleri onu belli bir noktadan alarak hastaneye yetiştirir, iyileştiği zaman da başarmış olmanın mutluluğu ve sarhoşluğu ile çok sevdiği karısının ve çocuklarını yanına döner. Fakat bu sarhoşluk uzun sürmeyecektir, her Şeyin yoluna girdiği; ayaklarının iyileştiği, toplum hayatına karıştığı bir dönemde, tırmanıştan üç ay sonra Broad Peak’ın zirvesine değil; sadece 17 metre aşağıda ön zirve olarak bilinen Rocky zirvesine ulaştığını öğrenir, arkadaşları onu ölüm tehlikesi sebebiyle geri dönmesi için yanıltmışlardır. Kahrolur, kendini bir sahtekar gibi görür; arkadaşlarına küser, dağlara da küser ailesi ile mutlu ve huzurlu bir yaşam sürer ama içten içe yarası kanamaya devam eder.
İçinde büyük bir boşluk vardır ve bu boşluğu ne çok sevdiği karısı ne dört çocuğu kapatmaktadır; üstelik karısının sanatsal başarısı nedeniyle ilginin kendi üstünden karısının üstüne çevrilmesi onu içten içe kendini bir “hiç” olarak görmesine neden olmaktadır. Aradan 25 yıl geçer ve bir gün eski ekibinden arkadaşı Krzysztof (Lukasz Simlat) evine gelir ona:”Yarım bıraktığımız işi bitirelim, o zirveye çıkalım” der, Maciej ilk anda bu teklifi reddetse de kanına işlemiş bu tutkuyu içinden atamaz ve 2013 yılında o destansı yolculuk yeniden başlar…
O kış koşullarında tırmandı mı, tırmanamadı mı o heyecanı izleyecilere bırakıp biraz da film çekimleri hakkında birşeyler söyleyelim.
BROAD PEAK FİLMİ BELGESEL TADINDA
Film yönetmenliğini Leszek Dawid üstlenmiş. Çekimler çok etkileyiciydi; dağların uzun uzun görsel şöleni tam da belgesel müziği eşliğinde izleyicinin önüne sunulmuş; adeta “dağlar baştan çıkarıcı cazibesini kullanmış” dedirtecek şekilde. İzleme sonrasında hemen çekimlerin nerede yapıldığına baktım. Normal çekimler Polonya’nın Varşova kentinde gerçekleştirilmiş. Dağları ise yönetmen hikayeyi gerçeğine uygun tasvir etmek için aynı dağda, Karakurum’da çekmiş filmi. Bu dağlardaki sahneler 5 bin metre yükseklikte K2 ve Broad Peak’ın dibinde çekilmiş. Müthiş bir performans, 5.000 metrenin Ağrı Dağı yüksekliğinde olduğunu düşünecek olursak bütün çekim ekibini dağcı statüsünde kabul etmek pekala mümkün. Bu bakımdan çekim ekibini, oyuncuları ve yönetmeni de kutlamak gerek…
Ayrıca yaptığım araştırmada yabancı kaynaklardan öğrendiğime göre Maciej Berbeka ile ilgili Dreambland adında 2018 yılında oğlu tarafından çekilmiş bir de belgesel bulunmaktadır…
Son söz Aldous Huxley’den gelsin: “Doğa insanların verdiği sözlere önem vermez”
İyi seyirler…
Yönetmen : Leszek Dawid
Senaryo : Lukasz Ludkowski, Maciej Rzaczynski, Leszek Dawid, Krzysztof Rzaczynski, Dawid Janicki
Görüntü Yönetmeni : Łukasz Gutt
Kurgu : Maciej Pawlinski
Müzik : Lukasz Targosz
Oyuncular : Ireneusz Czop, Maja Ostaszewska, Dawid Ogrodnik, Maciej Kulig, Łukasz Simlat, Tomasz Sapryk, Piotr Glowacki
Polonya / Dram-Gerilim / 102 Dk.