Önce gökyüzünden kuş ölüleri yağar!

Sonra çocuklar ölür,

radyoaktife birebir bir maruz kalan insanlar, nükleer santralin bulunduğu şehir,ülke etkilenir.

Doğa ölür! 

Sonra felaket ülke sınırlarını aşar komşu ülkeler zehirlenmeye başlar,

Kanser tohumları Karadeniz’in kıyılarına ekilir, radyoaktif bulutlar katranını döker, tohumdan ölüm fışkırır.

Kazadan 20 yıl sonra bile kurbanlar verilir

Ve Kazım Koyuncu ölür….

Evet anladınız, 1986 Çernobil Faciası!

Çernobil kazası, 26 Nisan 1986 yılında Sovyetler Birliği’ne bağlı Ukrayna’nın Pripyat şehri yakınlarındaki Çernobil nükleer Santralinin 4 numaralı reaktöründe meydan geldi. Felaketin boyutları ölçülemeyecek derece büyüktü, ilk anda santral görevlilerinden 31 kişi öldü, şehir boşaltıldı ama zehir ve ölüm bulaşmıştı bir kez  ve felaketin pençesinden sıyrılmak artık kolay değildi. sonraki kurtarma çalışmalarında yer alan kişilerde bir bir öldü. Yok edici  etkileri on yıllarca devam etti, hala devam ediyor; çocuklar sakat doğdu, kanser vakaları alabildiğine arttı…

Bilim insanlarının söylediğine göre  190 ton uranyum ve 1 ton plütonyum hala santralin altında ve radyoaktif kalıntıların  temizlenmesi için  48 bin yıla ihtiyaç var…

Tabii yakın zamanda insanlık kendine  başka bir felaket hazırlamazsa!

Oysa Marie Curie  radyoaktifi kanser tedavisinde kullanılmak üzere bulmuştu; Nükleer enerji ya da nükleer silahlar için değil. Bilim insanlığa hizmet etsin diye vardır, bilim insanlığı yok etsin diye değil…

Ve her felaketin ardından yapılan sayısız film, sayısız sanat eseri…

Netflix orijinal yapımı  olan “Çernobil  1986” 21 Temmuzda yayına girdi. 

Filmden ziyade filmin bana hatırlattıklarından daha çok etkilendim. O günleri yeniden yaşamış gibi oldum. Eleştirimi yazdıktan sonra “Çernobil” dizisini izleyeceğim; zira diziyi izleyenler filmden çok daha kaliteli olduğunu söylüyorlar. 

“Çernobil 1986” filminin hem yönetmenliğini hem de başrol oyunculuğunu Danila Kozlovsky yaptı, senaryosunu  Elena Ivanova ve Aleksey Kazakov kaleme aldı.

Bilindiği gibi gerçek olaydan yola çıkılarak çekilen filmde Alexey Karpushin (Danila Kozlovsky) santralde çalışan itfaiyecidir. İş yerinden ayrılıp Kiev’e atanmak isteyen Alexey, yıllar önce terkettiği ve yeniden bulduğu sevgilisi Olga Savostina (Oksana Akinshina) ve sevglisine rastlayıncaya kadar tanımadığı oğlu ile birlikte yeni bir hayatın hayallerini kurarak hazırlık yapmaktadır. Sorumsuz ve özgür ruhlu olan Alexey, olga’dan bir şans daha ister. Tam hayatlarını düzene koyacaklarına inanırken patlama meydana gelir. Patlama esnasında santral yakınlarında bisikletiyle babasının aldığı kamera ile çekim yapan çocuk radyoaktiften doğrudan etkilenir, ağır hasta olur. Alexey’in ataması iptal olur; çocuğunun tedavisi için kurtarma çalışmalarında gönüllü olmaya karar verir.

Yönetmen, dünyayı sarsan bu kazada bireylerin; özellikle Alexey, olga ve çocuğu  mercek altına alıyor. Aşk çıkmazına kaza damgasını vuruyor. Olayların seyri başka bir yöne çevriliyor.

Gerilimi, müziği, reaktör içi çekimleriyle nefes nefese izlenen film yazık ki sorulara net cevap veremiyor. Alexey ve arkadaşı reaktörde, 60 derecelik sıcak suda ölümüne tehlikeyi göze alarak vanayı açmaya gittiklerinde; Alexey arkadaşı Valera’ya (Filipp Avdee) : Burada ikimiz yalnızız, kimse duymaz, bu kazadan kim sorumlu, bütün bunlar niye oldu”  diye sorar. Valera uzman ve yetkili kişilerden biridir. “ İnsanlar yüzünden” diye yuvarlak bir cevap verir. Aslında bu sahne filmin en önemli sahnelerinden bir olmalıydı ve vurucu sorgulamalarla eleştiri, özeleştiri gerçek anlamda yapılmalıydı. Sovyet otoritesini eleştirirken kapitalist eleştiriyi net olarak yapmak gerekirdi…

Tabii felaketlerin kendi kahramanlarını yarattığını atlamamak gerekir; dünyanın geleceği için insanlar daha fazla zarar görmesin diye kendilerini bilerek ölümün kollarına atan kahramanlar!

İşte  insanlık bu denge ile ayakta durabiliyor. Bir yandan insanlığı kar, hırs uğruna yok etme seviyesine getirenler bir yanda insanlığı kurtarmak için ölümü göze alanlar…

Ve hala nükleer santraller kurulmaya devam ediyor,hiçbir ders alınmamış; Oysa doğa kendi enerjisini üretebilecek kapasitede yeter ki kapitalizmi, otoriteyi bütün kötü güçleri  aradan çıkarıp yerine insanlığı ve doğayı koyalım!

Yönetmen : Danila Kozlovsky

Senaryo : Elena Ivanova, Aleksey Kazakov

Görüntü Yönetmeni : Kseniya Sereda

Kurgu : Mariya Likhachyova

Oyuncular : Danila Kozlovsky, Oksana Akinshina, Filipp Avdeyev, Ravshana Kurkova, Nikolay Kozak, Igor Chernevich, Arthur Beschastny, Samuel Tadevosian

Rusya / Tarihi-Dram-Aksiyon / 135 Dk.

OrtaKoltuk Puanı:

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz