Chuck’ın Hayatı / The Life Of Chuck
GİZEMLİ, DÜŞÜNDÜREN, EĞLENCELİ, DERİN BİR HİKAYE
Stephen King eserlerinin ruhunu bize teneffüs ettiren “Chuck’ın Hayatı”, iyi bir uyarlama olmuş. Geriye doğru ve yine bir dış ses aktarımı ile konunun derli toplu sunumu da bu kadar derin ve kadim meselenin ortalama bir izleyici tarafından anlaşılmasını kolaylaştırıyor. Çoklu okumalara da elverişli olan, düşündürten, eğlendiren şenlikli muhteşem King uyarlamasını sakın kaçırmayınız.
Stephen King’in Eserinden Muhteşem Bir Uyarlama Daha
Stephen King, sadece çok iyi yazan ve satan bir yazar değil. Aynı zamanda anlatımının sinemaya elverişliliği ile beyaz perdede de adından çokça söz ettiren birisi. Ve birçok güzel filmin hep onun eserlerinden uyarlandığını görmekteyiz. Bu hafta vizyona giren “Chuck’ın Hayatı” da yine King’in alışılageldik anlatım havasını taşısa da, bu kez geniş ve karmaşık bir evren düzeninden, basit bir muhasebecinin yaşantısına ilginç bir kurgu ile bize daha derin bir meseleyi aktarmayı başarıyor… Filmin afişinde yer alan “Chuck’ın Hayatı : En İyi King Uyarlaması” ibaresine katılmasam da, film yine karşımıza muhteşem bir King uyarlaması çıkartmış. Sakın kaçırmayın…
Kim Bu Chuck?
Geçenlerde basın bültenlerinde benim için oldukça ilginç bir habere denk geldim. Hep çok satan yazarlardan Stephen King (1947-), Agatha Christie’yi (1890-1976) geride bırakarak eserleri sinemaya en çok uyarlanan ikinci yazar konumuna gelmişti. Tabi ki tahtın ilk sırasında Shakespeare var. Yaşayan bir yazarın bu başarısı çok önemli. Gerçekten de hafızamızı biraz yokladığımızda ne çok önemli sinema filminin King romanlarından uyarlandığını görüyoruz. Başta “Yeşil Yol”, “Cinnet” ve “Esaretin Bedeli” olmak üzere, “The Monkey”, “1408”, “Oyun”, “Dolores”, “Yaratık”, “Hayvan Mezarlığı”, “O”, hep bu yazarın kitaplarından uyarlanma. Müthiş bir başarı. Bu hafta vizyona giren Mike Flanagan imzalı “The Life Of Chuck”da yine King’in eserinden sinemaya aktarıldı. Ve afişine baktığımızda “Gelmiş Geçmiş En İyi Stephen King” uyarlaması gibi iddialı ibareyi görünce merakım daha da arttı. İşte ben de oldum olası kitaplarından uyarlanan filmlerini seven biri olarak bu yeni King eserini görmek için sinemaya gittim. Tabi afişin o büyük iddiası doğru değil. “Chuck’ın Hayatı”, elbette en iyi King uyarlaması sayılmaz. Yukarıda değindiğim kimi baş yapıtların yanında özellikle filmin ikinci yarısında kimi zaafları da görüyoruz. Ancak yine de bence “Chuck’ın Hayatı”, tam da King romanlarının o gizemli, meraka sürükleyen özelliklerini yani ruhunu iyi veriyor. Ve artıları da var. Daha deruni meselelere de el atmış üstelik.
Biraz konudan bahsedeyim : Öncelikle film geriye dönüşlerle muhasebeci Charles Krantz (Tom Hiddleston) etrafında sadece o ana kahramanın değil bir dünya panoramasının resmini vermekte. Bir yandan depremler gibi büyük doğa afetleri yaşanırken, internetler kesilip tüm dünyanın akışı birden sekteye uğrarken her yerde Chuck’ın 39 yıllık hayatını kutlayan tebrik içerikli yazılar belirir. Sanki dünya yarılmakta ve onun içinden bir mesih doğmakta ve de alay eder gibi hiçbir şey umurunda olmayan bir kişilik olarak kafasını uzatmaktadır. Hatta film içinde geçen siyahi bir bilim insanının dediği gibi herkesin merak ettiği bu kahraman bir nevi “Kıyamet Gününün Oz Büyücüsü” kıvamındadır. Sonradan öğreniriz ki sıradan bir muhasebeci olan ve beyin tümörüne yakalanan Chuck’ın üç bölümlük akış içinde kim olduğunu çözümlemeye çalışırız. Tabi bunu yaparken çokça kozmosa dair büyük anlatılar, Carl Sagan’ın zamana ilişkin farklı yaklaşımları, evrenin yaşı ve sona ermesine dair konuşmalar da filmin sade anlatımını renklendirmekte. Ve yazar Walt Whitman’ın “Genişim ben, çokluklar var benim içimde” mısrasının da bir kişilik etrafında ete kemiğe bürünmesini izleriz. Öte yandan Chuck’ın çocukluğuna ve onun trajik geçmişine de uğrarız. Viktoryan evdeki hayalet hikayeleri bize gotik edebiyatın sevdiği özneleri sunarken, peşi sıra gelen trajedi ve Chuck’ın kimliği filmi bütünlüklü bir anlatıma kavuşturmakta. Ve buradan da bir evrene dair büyük anlatılarla bir sıradan kişinin hayatı bir nevi hikâye tersten örülerek izleyiciye düşündürten son olarak verilmekte.
Kıyametin Oz Büyücüsü
King’in eserlerinde genellikle korku, gizem gibi unsurlar yer alırken, bu kez daha felsefi içeriği olan bir yapım var karşımızda. Filmin başlangıcında daha çok kıyamet anlatılarına yaklaşılsa da yine de bu bildiğimiz sekanslarla sunulmuyor. Örneğin depremin korkutuculuğunu, sellerin o evleri dağıtan hallerini görmüyoruz. İnternetin kesilmesi ve sitelerde kapalı alanlarda hapis insanların bir de kozmos dengesinin şaşması ile girdikleri o büyük boşluğu hissediyoruz. Yalnızlıktan da öte, kimiz, neyiz, evrendeki yerimiz nedir, evrendeki zaman algımız doğru mu? gibi bilimsel ve hatta daha da ötesi metafizik yaklaşımlar sunulurken bir kahraman etrafında sunulan trajedi ve korkularla bu boşluk bir şekilde daha somut kılınıyor. Chuck’ın kendi akıbetini o Victoryan evde görmesi, sokak çalgıcısının ritmine takım elbisesi ile katılımı, anne annesinden aldığı dans eğitimi ve sonrasında okuldaki başarıları ile bir hayatın hiç de boş olmadığını bize sunuyor. Zaten benim filmde bayıldığım ve eminim birçok kişinin de en beğendiği sahne uzun sekanslı bu sokak dansı olacaktır. Bu sahne ve filmin bütününde hem çocuk / genç oyuncular ile erişkin Chuck olarak da Tom Hidlesston’un genel havaya uygun, sıradan muhasebeciye hayat veren o başarılı performansının etkisi çok fazla.
Sakın Kaçırmayın
Stephen King eserlerinin ruhunu bize teneffüs ettiren “Chuck’ın Hayatı”, iyi bir uyarlama olmuş. Geriye doğru ve yine bir dış ses aktarımı ile konunun derli toplu sunumu da bu kadar derin ve kadim meselenin ortalama bir izleyici tarafından anlaşılmasını kolaylaştırıyor. Çoklu okumalara da elverişli olan, düşündürten, eğlendiren şenlikli muhteşem King uyarlaması olan “Chuck’ın Hayatı”nı sakın kaçırmayın…
Yönetmen / Senaryo : Mike Flanagan
Görüntü Yönetmeni : Eben Bolter
Müzik : The Newton Brothers
Oyuncular : Tom Hiddleston, Mark Hamill, Chiwetel Ejiofor, Karen Gillan, Jacob Tremblay, Benjamin Pajak, Mathew Lillard, Carl Lumbly,Harvey Guillen, Kate Siegel, Mia Sara, Matt Biedel
ABD / Dram-Gizem / 110 Dk.