Çığlık / Scream
Korkutmayan Korku filmi, daha çok sevenleri için nostalji.
Çığlık, hayranları için bıçağını biledi
Korku filmlerini sevmem ve pek izlemem. Hayatta yeterince can sıkıcı olay var, sinemaya gidip de korkmaya gerek yok diye düşünüyorum. Sinemada benim tarzım daha çok dram, psikolojik analizler, romantik filmler. Canım sıkkınsa romantik komediler. Genellikle komedi filmlerini de sevmiyorum, o kadar az iyi komedi filmi çevriliyor ki, gülmek yerine en fazla sırıtıyorsunuz! Ama Yeşilçam filmlerinin kült olmuş bazılarına kahkahalarla gülebiliyor insan, onları ciddi ciddi çekmişler ama, bugün gerçekten çok naif, çok komik!
Çığlık adrenalin salgılatır!
Korku filmlerine gitmem dedim ama arkadaş hatırına çiğ tavuk yenir, can dostum Cenk Erdem, bir korku filmi hastası, dahası uzmanı. Bu konuda seminerler bile veriyor. Kendisi meslekten psikolog olduğu için, korku filmlerinin yarattığı adrenalinin bir süre sonra bağımlılık yarattığını ve bu filmleri izlemenin vazgeçilemez olduğunu anlatıyor. Bir gecede bazen 3-4 korku filmi izlediğine göre doğrudur. Büyük bir heyecanla Çığlık’ın gelmesini bekliyordu, gelince birlikte izlemek üzere beni de ikna etmişti, sonunda film geldi ve basın gösteriminde birlikte izledik.
Ben kendi yerimi ona bıraktım, Nusret Şen’in daveti üzerine izlenimlerimi ortakoltuk’a yazmaya karar verdim, Cenk Erdem de Cumhuriyet Gazetesi Kültür Sanat’ta yazacak! Sonuç olarak internet var, onu da okumanızı tavsiye ediyorum, çünkü bu türü seviyorsanız onun yazdıklarından daha çok mutlu olursunuz.
Hiç korkmadım!
Benim en büyük korkum, filmde çok gerilip çok korkmamdı, hatta “Cenk, filmi senin kucağına zıplayarak seyredebilirim” diyordum. Büyük hüsran, hemen hiç korkmadım! Çünkü film ters köşe yapıyor; gerilim filmlerinde, katil varsa ve cinayet işlenecekse az çok nereden geleceğini bilirsiniz, örneğin beni en çok korkutan şey, banyoda yakalanmaktır: çıplaksınız, ıslaksınız, tamamen savunmasızsınız ve saldırı hiç beklemediğiniz bir durum. Ama burada duşunu alanı değil de onun tehlikede olduğunu öğrenip kurtarmaya geleni haklıyor katil!
Filmde sürekli ters köşe olma durumu var dedim ya, kurtarmaya gelen de silahlı şerife! Bari sen tehlikeyi biliyorsun, kanun ve güvenlik insanısın, kendini koru, üstelik de polise tehlikeyi haber vermişsin ama bıçağı yiyorsun ve kimsenin gelip gittiği yok!
Nerde bu devlet, nerde bu polis?
Filmde beni en çok şaşırtan Amerikan polisinin yokluğu oldu. İnsanlar öldürülüyor, oluk oluk kan akıyor, bıçaklar havada parlıyor, tehlike biliniyor, her an herkes öldürülmeyi bekliyor ama ortada polis yok, olanlar da ilk öldürülenler! Bizde olsa polisin güvenilirliğini ve imajını sarsmaktan filme dava açılır, hatta sansür edilirdi! Burada Amerikan polisi herkes öldükten sonra olay yerini temizlemeye, delilleri toplamaya geliyor, bir zahmet o kadarını da yapsınlar bari. Sanırsın temizlik firması.
Ben korkmadım ama arada bir filmle ilgili soru ve düşüncelerimi Cenk’le paylaşmak istiyorum, o kadar ciddi seyrediyor, öyle konsantre olmuş ki sanırsın siyasi bir duruşma filmi, ya da en ağırından dram seyrediyor, hiç eğleniyormuş gibi bir hali yok, beni de duymuyor. Korku filmi fanı olmak böyle bir şey demek.
Hayranları beğendi
Daha sonra durumu şöyle anlatıyor bana: “Bu serinin beşinci filmi. Daha önce olan bitene göndermeler var. Korku filmi klişeleriyle dalga geçmeler var. Haklısın, çok ters köşe var. Ama bahsettikleri her şeyi ben biliyorum zaten, onlar daha önce ismi geçenler, daha önce olup bitenlere atıfta bulunuyor. Onun için çok zevk aldım, bir saniyesini kaçırmak istemedim.”
Aslına bakarsanız şöyle bir durum var: Çığlık 5, bir tür Fan Klüp için çekilmiş gibi. Birbirini seven, tanıyanların bir araya geldikleri, birbirlerine hitap ettikleri bir etkinlik adeta. Her soruya bir cevap var. Hastanede yatan birine nasıl saldırıla bilinir diyorum, “güvenlik var ama öldürülmüştü”, iyi de hemşire de mi yok, doktor da mı, hasta da mı? “Orası süper güvenlikli bir bölüm, onun için kimse yoktu!” Süper güvenlikli bölümde kim olabilir? Tabii ki katil!
Kaç kişinin bıçaklandığı sayamadım. Kimin kimi niye öldürdüğünü de anlamadım! Hani öldürmelerin bir nedeni olur, kin, garez, intikam, aşk acısı filan. Yok, öyle akıl da yürütemiyorsunuz. Mantığı yok! Öldürmenin mantığı olabilir mi? Olur. Koku diye bir roman okumuştum. Bak işte o müthiş korkutucuydu. Katil kötü niyetli değildi, dünyanın en güzel parfümünü yapmak istiyordu ve bunun için dünyanın en güzel kadınlarının peşinden koşup onların kokularını çalıyordu, bunun için de öldürmesi gerekiyordu illaki !
Oyunculuklar müthiş mi? Bence vasat. Kaç kg kırmızı boya kullanılmış olabilir? Çok! Makyajcıya da çok iş düşmüş muhtemelen. Şaşırtıcı olmayan tek şey müzik. Gerilim sahnelerinde yaylılar iyice yükseliyor.
Filmin tanıtımı için “sakin Woodsboro Kasabası” deyimi kullanılmış, nasıl sakin bir kasaba ise 25 yıl önce de birçok kişi öldürülmüş. Ayrıca gençleri okulda bile seks ve içki düşkünü! Arkadaşlarının ölümünden sonra anısına parti düzenleyecek kadar! Şerif ise beceriksizliğinin acısını evinde dertlenerek çıkarıyor.
Yönetmen : Matt Bettinelli-Olpin, Tyler Gillett
Senaryo : James Vanderbilt, Guy Busick
Görüntü Yönetmeni : Brett Jutkiewicz
Kurgu : Michel Aller
Müzik : Brian Tyler
Oyuncular : Neve Campbell, Courteney Cox, David Arquette, Melissa Barrera, Kyle Gallner, Mason Gooding, Mikey Madison, Dylan Minnette
ABD / Korku-Gerilim-Gizem / 115 Dk.
Yazgülü Hanım, aynı kafadayız, birinci paragrafta yazdıkların benim için de geçerli. Şu sıralar Netflix’te film yokluğu nedeniyle gerilim filmleri izlemek zorunda kalıyorum “yok, bu bana hitap etmiyor” diyorum. Sen “Çığlık” filmini sorunca önemli bir film olduğunu düşündüm bu yüzden de hemen yorumunu okudum. Anlaşılan hayal kırıklığı…