Creed II : Efsane Yükseliyor
Filmin yönetmen koltuğuna, 1988 ABD doğumlu, 2016 yılında ”The Land” filmi ile ilk uzun metraj filmini çeken Steven Caple Jr. oturmuş. Creed 2‘nin yönetmen koltuğuna çok genç bir yönetmenin oturması oldukça riskli bir durum ancak; ilk filmin ortak yazarı ve yönetmeni Ryan Coogler, yönetici yapımcılığını üstlenince genç yönetmen adına risk ortadadan kalkmış. Caple Jr.‘ın kamera arkası ekibi de oldukça kaliteli isimlerden oluşturulmuş. (Teknik ekibin isimlerini tek tek yazmak yer kaplayacağından ve bazıları için sıkıcı olacağından yazmıyorum). Filmin hikayesi de ortak yapımcılardan birisi olan Sylvester Stallone‘ye ait.
Önceki Rocky ve Creed filmleri geleneğine uygun olarak, oyuncu kadrosunda spor medyasından ve boks dünyasından tanıdık yüzlere de yer verilmiş. Hakem Kenny Bayless; ring anonsçusu Michael Buffer; yorumcular Max Kellerman, Jim Lampley ve Roy Jones, Jr.; gerçek hayatta boks antrenörü olan ve filmde köşelerde çalışan Robert Sale ve Patrice “Boogie” Harris; ve “Stitch” rolüne geri dönen, dövüş dünyasının efsanevi kesikçi adamı Jacob “Stitch” Duran.
Filmde, genç boksör Adonis Creed’in yeni kavuştuğu şöhret, aile, babası Apollo Creed’in mirası ve şampiyon olmak için verdiği mücadeleye odaklanılırken, ring dışındaki yaşamınada vurgu yapılıyor. Adonis (Michael B. Jordan), Rocky Balboa (Sylvester Stallone) sayesinde Dünya Ağır Sıklet boks şampiyonu olmuştur. Uzun süredir aşk yaşadığı şarkıcı-besteci Bianca (Tessa Thompson) ile evlilik hazırlığı içinde iken kendisine ringde meydan okuyan bir rakip ortaya çıkar. Bu rakip, ringde babasının ölmesine neden olan Rus boksör İvan Drago’nun (Dolph Lundgren) oğlu yenilgisiz Viktor Drago (Florian “Big Nasty” Munteanu)’dur. Viktor Drago, Adonis’e dünyanın gözü önünde meydan okur. Boks dünyası bu maçı, yeni neslin tarihi “Creed-Drago” karşılaşması olarak ilan eder…
Yukarıda ki özettende anlaşılacağı üzere hikayede yeni birşey yok. Rocky, yaşlanmış yerine Creed gelmiş. Fakir semt sokaklarında yetişen Rocky, gençliğinde karşılaştığı uzun boylu, taş gibi Drago’yu ağır ve acı dolu sokak antremanları sonucu yeniyordu. Bu yeni hikayede de aynı sistem uygulanıyor. Yeni olan hiç birşey yok, başka bir deyişle ”sürprizin kırıntısı bile yok”. Sadece, eski Rocky filmlerindeki geleneksel duygusal ritmlere ve eski klasik komplo teorilerine katlanmamıza zorlayan bilindik hikaye var. Açıkçası bu film, sonunu kolayca tahmin edebildiğim için beni heyecanlandırıp mutlu etmedi ve hayal kırıklığı yarattı. Sizi de çok mutlu edeceğini düşünmüyorum doğrusu. Amerikalıların, Rusları boks da sürekli alt etmesi de kabak tadı verdi artık!
Filmde, eski Rus boksörü İvan Dragon’un durumu için verilen mesaj ise içimi acıtmadı dersem yalan olur. Eski Rus boksör Dragon’un, Rocky’e yenildikten sonra Rus yöneticiler ve halk tarafından ötelenip yalnızlığa ve fakirliğe terkedilmiş olması yürek burkucu. Yıllarca bu eziklikle yaşayan Dragon’u ayakta tutan tek şey ise, acımasız güçlü bir boksör olarak yetiştirdiği oğlu Viktor’u, Dünya Boks şampiyonu olarak kürsüye çıkartıp hak ettiği saygıyı Rus halkı önünde yeniden kazanmak.
Filmin sevdiğim yanı ise boks maçlarının geleneksel bir şekilde verilmemiş olması. Coogler ve görüntü yönetmeni Maryse Alberti’nin mücadelelere yaklaşımı gayet iyi ve iç sahne çekimleri oldukça başarılı. Filmin senaryosu oldukça basit ve tahmin edilebilinir. Kurgusu, ufak tefek sıkıntılara rağmen fena değil. Müziği, kulakta kalıcı ve hafızada yer edici nağmelere sahip değil. Oyunculuklar ise ne yazık ki doyurucu değil.
Sözün Özü : Creed 2, eski Rocky filmlerinin fanatikleri için hayal kırıklığı yaşatabilir. Bu nedenle Rocky fanatiklerinin filmi izlemeden önce büyük beklenti içerisine girmemesi gerekir. Rocky filmlerini izlemeyen gençler için ise ideal bir deneyim olabilir. Creed 2, sinema salonlarında karşısında daha iyi bir seçenek yoksa tercih edilebilir.