Düzen / The Order
AMERİKAN FAŞİZMİNİN AYAK İZLERİ
Justin Kurzel’in “DÜZEN”i birinci sınıf bir soygun filmi
Film ABD’nin kuzeybatısındaki 1980’lerdeki banka soygunları ve terör olaylarını gerçekçi bir dille anlatıyor. Filmde, polisin devlete karşı isyan başlatmak için finansmanı banka soygunlarıyla karşılayan aşırı sağcı bir örgütle mücadelesini izliyoruz. Gerçek olaylara dayanan bu iddialı gerlimli drama, tansiyonu hiç düşmeyen bir film noir.
Son Venedik Film Festivali’nin ana bölümünde dünya prömiyerini yapan “Düzen / The Order” Justin Kurzel’in son filmi. Gerçek olaylara dayanan bu iddialı polisiye gerilimli drama, tansiyonu hiç düşmeyen bir film noir. Film, ABD’nin Sovyetler Birliği ile yaşadığı 1980’lerin Soğuk Savaş yıllarındaki yoğun banka soygunlarını, terör olaylarını gerçekçi bir dille perdeye aktarıyor. 1983’te geçen konusuyla filmde şiddetini artıran banka ve zırhlı araç soygunlarıyla, ABD’de düzen ve huzurun sarsıldığını izliyoruz. Sürükleyici suç- gerilim filmi “Düzen”, günümüz Amerikan siyasetine sızan beyaz milliyetçiliğin en eski versiyonlarından biri.
Filmin kapanış jeneriği yazılarından, 1978’de ABD’de yaşanan iç darbe hazırlığının, 2021 yılındaki ABD Konge Binası saldırısı dahil, Amerikan faşizminin izlerine günümüzde de raslandığını okuyoruz. Filmin baş kahramanlarından, devlete karşı isyan başlatmak için finansmanı banka soygunlarıyla karşılayan örgüt lideri Bob Mathews ve aşırı sağcı milis gurubu, Tennessee eyaletinde 1865 yılında kurulan siyahi karşıtı muhafazakar fanatiklerin, göçmen karşıtı ırkçı örgüt Ku Klux Klan’ı akla getiriyor. Filmde, soygunlarda biriktirdikleri parayı ABD hükümetine karşı silahlı bir ayaklanmayı finanse etmek için kullanmayı planlayan yerli bir terörist çetesinin önünü kesmenin, sorumlularını adalete teslim etmenin kolay olmadığını görüyoruz.
Filmin senaryosunu Zack Baylin, Gary Gerhardt ve gazeteci-yazar Kevin Flynn’in “The Order İnside America’s” adlı kitabından esinlenerek yazdı. Kanımca kariyerinin en parlak başarısı olan filmiyle, Justin Kurzel bu senaryodaki zengin malzemeyi sürükleyici bir sinema diliyle perdeye aktardı. Avustralyalı yönetmen “Düzen”i çekerken etkilendiği 3 filmin, William Friedkin’in 5 Oscar Ödüllü “The French Connection” (1971), Alan Parker’in “Mississippi Burning” (1988) ve Alan J. Pakula’nın 4 Oscar Ödüllü politik draması “All The President’s Men”inin olduğunu söyledi.
Filmin ilk sekanslarından, 1980’lerin ilk yarısında ABD’nin Pasifik Okyanusuna kıyısı olan Kuzeybatı Bölgesindeki kolluk kuvvetlerinin, gerçekleşen banka soygunlarıyla başa çıkamadığını görürüz. Üst üste yapılan sayısız banka ve zırhlı araç soygunları polisi şaşkına çevirmiştir. Yerel kolluk kuvvetleri, saldırıların giderek daha şiddetli hale tırmanması üzerine, FBI’ın deneyimli mafya uzmanı Terry Husk’ı (Jude Law) bölgeye yollar. Çok geçmeden soygunların arkasında Robert (Bob) Jay Mathews’ün (Nicholas Hult) liderliğindeki nazi sempatizanı ırkçı bir terörist örgütün olduğu ortaya çıkar. Yerel pols teşkilatının gözüpek, becerikli, zeki temsilcisi Jamie Bowen (Tye Sheridan) Terry Husk ile sağlam bir ikili olurlar.
Kimsenin dikkatini çekmeyen FBI ajanı, Jamie’nin desteği ile olayların kaynağına iner ve bu suç zincirinin arkasında beyaz üstünlükçü militan örgüt “The Order”in karizmatik lideri Bob Mathews’un izini bulmak, ABD tarihinde yer alacak çılgın ve kanlı projeyi önlemek için olağanüstü bir savaşın içine girer. Ancak Mathews’un asıl amacının çok daha korkunç ve karanlık olduğu gerçeğine ulaşılır. İdaho’nun ıssız bir kırsalında ırkçı bir Neo-Nazi isyancı heydut çetesinin, siyah kayak maskeleriyle yüzlerini gizleyerek, porno film oynatan salonları, sinagogları bombalamasını, hafif makineli tüfekleriyle bankaları korkusuz bir cüretle soymalarını izliyoruz. Sosyopat çete lideri Bob Mathews popüler Yahudi radyo sunucusu Alan Berg’i pusuya düşürüp öldürür. Bob Mathews ve karısı Debbie (Alison Oliver) evlat edindikleri çocukları büyütürler. Ancak Bob soyunu devam ettirmek istediği için metresi Zilliah’ı (Odessa Young) da hamile bırakmıştır. Film sürprizli müthiş bir final ile noktalanır.
50 yaşındaki Avustralyalı yönetmen, senaryo yazarı ve yapımcı Justin Kurzel, eşi oyuncu Essie Davis ve çocuklarıyla Londra’da yaşıyor. Kariyerinin ilk uzun metrajlı filmi “Snowtown” (2011) konusunu gerçek hayattan alan bir biyografik drama. Bir seri katil öyküsü anlatan bu filmden sonra Kurzel, Michael Fassbender ve Marion Cotillard ile iddialı bir Shakespeare uyarlaması olan “Macbeth”i (2015) yaptı. Cannes ana yarışmasında yer alan film, Glamis Lordu Macbeth’in İskoçya kıralını öldürerek tahtı ele geçirmesini anlatır. Ertesi yıl Kurzel, popüler bilgisayar oyunu “Assasin’s Creed”den esinlenerek aynı adlı bir bilimkurgu filmi yaptı. Film, devrim niteliğindeki bir teknoloji sayesinde Callum Lynch’in 15. yüzyıl İspanyasındaki atası suikastçıların soyundan geldiğini anlatır. Cannes Film Festivali’nde Caleb Landry Jones’a En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’nü getiren “Nitram” (2021), 1990’larda Avustralya’da yalnızlığın ve uyumsuzluğun pençesindeki asosyal depresif Nitram’ın fırtınalı hayatını anlatır. Çok ses getiren bu başarılı film, yönetmenin o tarihe kadar yaptıklarının en iyisiydi.
Oyuncu kadrosunda ünlü İngiliz aktör Jude Law filmin yükünü omuzlarında taşırken, yönetmen Kurzel’in başarısına katkı veriyor. Karısı ve 2 kızıyla arası bozuk, mafya ile boğuşmaktan yorgun düşmüş karizmatik FBI ajanı rolünde, alışılmışın dışında olağanüstü kompozisyonuyla hayranlık uyandıran 52 yaşındaki Jude Law, kanımca 80 filmlik parlak kariyerinin en başarılı performanslarından birini çıkarıyor. Bir diğer İngiliz aktör, Nicholas Hoult acımasız ırkçı terörist, nefret dolu lider Bob Mathews rolünde, Jude Law’a yaklaşan kalitede, inandırıcı, 1. sınıf bir kompozisyon çiziyor. Hollywood’un çok aranan genç yeteneklerinden Tye Sheridan (28), yerel polis fedakar Jamie rolünde, filmin başarılı oyuncu kadrosuna katkı veriyor.
BANKA SOYGUNU KONULU FİLMLER
Banka soygunu filmi deyince akla gelen ilk film Arthur Penn başyapıtı , 2 Oscar Ödüllü “Bonnie ve Clyde”dır (1967). Warren Beatty – Faye Dunaway ikilisini ölümsüz kılan filmde, garson Bonnie Parker ile eski bir mahkum olan sevgilisi Clyde Barrow’un araba çalarak yaptıkları seri soygunları izlemiştik. Sinema tarihinin soygun filmi klasiklerinden, Sidney Lumet başyapıtı “Köpeklerin Günü / Dog Day Afternoon”unda (1975), 3 amatör soyguncunun giriştikleri banka soygununda her şeyin ters gittiğini izemiştik. Al Pacino’nun harikalar yarattığı film En İyi Orijinal Senaryo Ödülü ile taçlandırılmıştı. Soygun filmlerinin belki de en renklisi olan George Roy Hill’in 4 Oscar Ödüllü “Sonsuz Ölüm / Butch Cassidy and the Sundance Kid”inin (1969) unutulmaz ikilisi Robert Redford – Paul Newman idi. Bir haydut çetesine liderlik eden bu ikili, bir tren soygunu ters gidince sürekli bir kaçış serüvenine dalıyordu. Film, En İyi Şarkı dalında Oscar Ödülü kazanan “Raindrops Keep Fallin” şarkısıyla akıllara kazındı.
Müziği ile ünlü sinema tarihinin en başarılı soygun filmi “Kibar Soyguncu / The Thomas Crown Affair”in (1968), En İyi Müzik ve En İyi Şarkı Oscar Ödüllü Michel Legrand’ın “The Windmills of Your Mind”ı, aradan geçen 55 yıla rağmen eskimeyen bir başyapıt. Norman Jewison’ın yönettiği filmin unutulmaz oyuncuları (yine) Faye Dunaway ve Steve McQueen idi. Her türde başarılı film yapmakla ünlü Ethan – Joel Coen kardeşlerin “Raising Arizona”sı (1987) çılgın bir komedi idi. “Parayı Al Ve Kaç / Take The Money And Run” (1969) Amerikan sinemasının komedi dehası Woody Allen’in bir parodisi idi. Marlon Brando’nun tek yönetmenlik denemesi “Tek Gözlü Jack / One-eyed Jack” (1961) western’inde karizmatik aktör başrolü Karl Malden ile paylaştı.
Hollywood’da aksiyon filmi denince akla gelen yönetmen Michael Mann’in “Büyük Hesaplaşma / Heat”i (1995) Al Pacino ve Robert De Niro’lu bir spagetti gangster filmiydi. Aksiyon filmi uzmanı Michael Mann “Halk Düşmanları / Public Enemies”te (2009) başrolleri Johnny Deep – Christian Bale paylaşmıştı.
Sinema tarihinin 1915 tarihli ilk banka soygunu filmi “The Bank”ta, gelmiş geçmiş en büyük komedi ustası Charlie Chaplin’in imzası var. Bu 33 dakikalık filmin senaryosunu yazıp yöneten Charlie Chaplin her zaman olduğu gibi başrolü de üstlenmişti. Yazımı televizyon dünyasının en ünlü banka soygunu dizilerinden biriyle bitirmek istiyorum. Alex Pina tarafından yaratılan “La Casa De Papel” İspanyol yapımı bir soygun ve suç dizisi. Dizide “profesör” liderliğindeki ekibin İspanya Merkez Bankası ve İspanya Kraliyet Darphanesini soyması konu edilir. 2017’de başlayan seri 2021’de 5. bölümüyle sona erdi. 2018’de NETFLİX’in en çok izlenen dizisi oldu.
Yönetmen : Justin Kurze
Senaryo : Zach Baylin
Görüntü Yönetmeni : Adam Arkadan
Kurgu : Nick Fenton
Müzik : Jed Kurzel
Oyuncular : Jude Law, Nicholas Hoult, Tye Sheridan, Marc Maron, Odessa Young
ABD-Kanada / Suç-Polisiye-Gerilim-Dram / 115 Dk.