Meksika’dan olağanüstü bir fantastik gerçekçi dram “Sanctorum / En Kutsal Yer” Meksika’nın ormanlık kısalında benzersiz bir fukaralığın hüküm sürdüğü ücra bir köy. Ömür boyu başka iş yapmamış olan, başka iş bilmeyen köylüler, uyuşturucu kartellerinin silahlı kontrolü altında marihuana yetiştiriyorlar. Yaşamaları ya da ölmeleri, tamamen acımasız kartel elemanlarının keyfine kalmış. Kartellerle savaşan askerler, umursamazlıkları ve ihmalkârlıklarıyla bu insancıklara arka çıkmaktan aciz. Devamlı çatışma hâlinde olan kartellerle ordu arasında kapana kısılmış gibi yaşayan bu insanların ne çıkış yolu ne de umutları var.

Çarpıcı, dramatik, ama bir o kadar da alışılagelmiş, onlarcası yapılagelmiş bir öykü değil mi? Meksikalı yönetmen Joshua Gil, yörenin pagan gelenekleri ile Katolik mitolojinin mistisizmini fantastik imgelerle perdeye taşıyarak, bu bildik hikâyeyi, göklere, bulutlara, tabiatın anlaşılamaz gücüne dönük olağanüstü bir doğa destanına dönüştürüyor. 1976 doğumlu Joshua Gil, profesyonel sinemaya Meksikalı yönetmen Carlos Reygadas’ın yardımcı yönetmenliğiyle, ilk filmi “Japon”dan itibaren başlamış. Belgeseller ve televizyon dizilerinin ardından 2015’de Berlinale’de gösterilen ilk uzun metrajı “La Maldad”ı çekmiş. Yazıp yönettiği, prömiyerini bu yıl Venedik Film Festivali Uluslararası Film Eleştirmenleri Haftası’nda yapan “Sanctorum” ikinci kurmaca çalışması.

Sanctorum”, akıldan çıkmayacak bir dış ses eşliğinde muhteşem bir gökyüzü manzarasınyla başlar. Gil, ilk karesinden son sekansına bir görsel işitsel şölen olan filmin ses tasarımını oluşturmak için ünlü sesçi Sergio Diaz ile bir yılı aşkın süre çalışmış. Görüntü Yönetmeni yüksek lisansı olan Gil, filmin Görüntü Yönetmenliğini Mateo Guzman ile yaparak “Sanctorum”a müthiş bir görsellik kazandırmış. Filmin tamamı doğal ışıkla çekilmiş gibi, ya da öyle duruyor. Mum ışığında çekilmiş gece sahneleri filme benzersiz bir gerçekliğin yanında büyülü bir şiirsellik katıyor. Alacakaranlıktaki ağaçların gölgeleri, gün ışıdıkça dalların arasından sızan güneş tüyler ürpertici güzelliktedir. Hele Meksika’da yılda bir kez kutlanan “ölüler günü” görüntülerinin bir kez görüldükten sonra unutulması mümkün değil.

Gil’in büyülü gerçekçi bir tonlama ile anlattığı öykü, köyün yaşlılarının gökten gelen ve çan sesini andıran bir gürültü duymalarıyla başlar. Ölümü, ya da bir şeylerin kötüye gideceğini sezinleten bu ses, zaten ailelerini ayakta tutabilmek için pek çok yakınlarını kaybetmiş olan bu insanları tedirgin eder.

Çiftçilerin kısa diyalogları, öğretmenin okulda verdiği devrimci dersler, telsizden duyulan kısa mesajlar öykünün gerçekçi boyutunu var ederken farklı tonlamalı dış sesin eşlik ettiği büyüleyici sesler ve görüntüler de gerçeküstücü bir alt yapının varlığını duyumsatırlar. Tamamen çaresiz ve sahipsiz kalan köylüler, köy öğretmeninin önderliğinde, hem kartele hem askerlere karşı savaşmaya karar verirler. Bu savaş öncesi mezarlara gittikleri, yukarıda söz ettiğim “ölüler günü” sekansı, normalde Meksikalıların ölümle barıştıkları, ölülerini mezarları başında neşeyle yiyip içtikleri “ölüler günü” kutlamalarına beklenmedik bir trajik boyut katar. Savaş başladığında, annesi başka çiftçilerle beraber ortadan kaybolmuş olan, kadının yaslı annesinin nasıl teselli edeceğini bilemediği minik oğlu, annesini aramak için ormana girer. Tek başına doğanın kalbine dalan, ağlayarak göklerden, sulardan ve rüzgârlardan annesini geri getirmelerini dileyen çocuk, belki de doğanın ve doğaüstünün ürkünç gücünün serbest bırakmasına sebep olacaktır…

Gil, doğayı, ormanları, yangınları, çiftçilerin önsezilerini, devletin umursamazlığını, köylülerin yaşam ve ölüm karşısındaki Hıristiyan inancını, durmaksızın doğaya dönmeleriyle pagan bakış açılarını, ateşten hayaletlere benzeyen doğaüstü canlıları tek bir potada eriterek anlatısına büyü ile gerçek arasında gidip gelen olağanüstü bir şiirsellik kazandırır. Kaybettiği annesini ağlayarak ormanda arayan çocuğun, tehlikeli mekânlar ve savaşan taraflar arasında müthiş güvenli geçişiyse, Doğa Ana’nın çocuklarını nasıl koruyabileceğini bir kez daha anımsatan etkileyici bir metafordur.

Sonuç olarak, gerçekçi drama ile gerçeküstücü bir fantastik anlatıyı büyük başarıyla iç içe geçiren, anlatılması biraz güç, ancak izlenmesi müthiş heyecan verici olağanüstü bir çalışma.

Bu filmdeki cinsellik / şiddet içeren sahneler bazı izleyicilerimizi rahatsız edebilir.

Yönetmen / Senaryo : Joshua Gill

Görüntü Yönetmeni : Joshua Gill, Mateo Guzmán

Kurgu : León Felipe González, Joshua Gil, Mateo Guzmán

Müzik : Galo Durán

Oyuncular : Erwin Antonio Pérez Jiménez, Nereyda Pérez Vásquez, Virgen Vázquez Torres, Javier Bautista González, Damián D. Martinez

Meksika-Dominik Cumhuriyeti-Katar / Dram-Fantazi / 83 Dk.

OrtaKoltuk Puanı:

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz