Flamingonun Gizemli Bakışı / La misteriosa mirada del flamenco

Vahşetle şevkati ustaca dengeleyip dokunaklı doruklara ulaşmak

Yansıttığı aşk, ister basit ister karmaşık, ister romantik ister platonik, ister cinsellik ister annelik olsun, “Flamingonun Gizemli Bakışı”, karakterlerinin belleğinde birbiriyle savaşan vahşetle şefkati ustaca dengeleyerek son derece dokunaklı doruklara ulaşıyor.

OrtaKoltuk Puanı:

 

FİLMEKİMİ 2025 GÜNLÜKLERİ 9

1995 doğumlu Şilili sinemacı Diego Céspedes’in yazdığı ve yönettiği, prömiyer yaptığı 2025 Cannes Belirli Bir Bakış bölümünde Büyük Ödülü, 2025 San Sebastian’da Sebastiane Latino Ödülü ile Gençlik Ödülünü kazanan filmi “Flamingonun Gizemli Bakışı / La misteriosa mirada del flamenco”, cehaletin, bağnazlığın ve nefretin fiilen öldürebileceğini anımsatan,  hem kederli ve endişeli, hem neşe ve sürprizlerle dolu, melodram, western ve büyüme hikâyelerinin baş döndürücü karışımı yaratıcı ve öfkeli bir AIDS dönemi hikâyesi.

Kendi çocukluk günlerinden esinlenen Diego Céspedes’in “sevgiye doğru bir yolculuk” olarak tanımladığı bu ilk uzun metrajlı filmi, incelikle işlenmiş, sevgiye ve tüm dışlanmışlara derinden dokunaklı bir övgü niteliğinde, gururlu ve canlı biçemde kuir bir yapım.

1982 yılında Şili’nin kuzeyindeki çöllerde, ücra bir madenci kasabasının hemen dışındayız. Tozlu ay manzaraları, sert mavi gökyüzü ve canlı müzikleriyle bir spagetti western ortamında, 11-12 yaşlarındaki Lidia (Tamara Cortes), sıra dışı bir kuir ailenin sıcak kucağında yaşıyor. Evleri, Mama Boa’nın (Paula Dinamarca) yönettiği, aralarında Lidia’nın karizmatik “annesi” Flamingo’nun (Matias Catalan) bulunduğu, travesti-transseksüel topluluğun birlikte yaşadığı madencilerin geceleri zevk almak için geldikleri bir baraka-kantindir. Flamingo ile, Piranha, Dişi Aslan, Yıldız gibi renkli isimlere sahip, canlı ve eğlenceyi seven diğer “kadınlar”, dertlerin geride bırakabileceği bu kantinde, madencilerin yaşamına biraz cazibe katmayı görev biliyorlar. Alaska Güzellik Yarışması, kızların duygulu şarkılar eşliğinde geçit töreni yapmalarına, dans etmelerine ve dudak oynatmalarına olanak tanıyor.

Ancak madenciler arsında yayılmaya başlayan ve “veba” olarak adlandırılan bilinmeyen bir salgın hastalık korku iklimi yaratıyor. Tedavisi olmayan bu hastalıkla ilgili en çılgın söylentiler, hastalığın eşcinsel bir erkek veya trans bir kadınla uzun süreli göz teması hatta sevgi dolu bir bakışmayla bile bulaşabileceğini öne sürüyor.

Korkmuş ve çaresiz kasaba halkı “veba”nın travestilerin gözlerinden yayıldığına inanıyor; hatta madenciler, “sapıklar” yanlarından geçerken gözlerini kaçırmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Tabii ki erkeklerin aşkını ve şiddetli nefretini birbirine karıştıran çifte standart her daim geçerli; Flamingo ve filmdeki birçok trans kadın gündüzleri tiksinti özneleri, geceleri ise gizli arzu nesneleri olarak yaşamaktalar.

Lidia, “annesinin” ve kantindeki diğer “sapıkların” “veba”dan sorumlu olduğunu iddia eden bazı yerel çocuklar tarafından zorbalığa uğradığında, Flamingo ve diğerleri çocukları gözlerinin içine bakmaya zorluyorlar. Kör önyargılara tepkinin, fiilen gözleri açmak olması bir yana, bu gülünç ceza ama aynı zamanda transların varlıklarını göstermelerinin de bir yolu.

Flamingo’nun eski sevgilisi, fantezi ile gerçekliği birbirinden ayırmakta zorlanan madenci Yovani (Pedro Munoz) bir gece yıldız sanatçının drag performansını bölerek gözlerinin içine derin derin bakıyor ve hasta olduğunu, sevdiği “kadının” kendisini bu lanetten kurtarmasını istiyor. Aslında kendisi kadar hasta olan Flamingo, agresif şekilde iyileşemeyeceğini söylediğinde Yovani’nin hayranlığı hızla sönüyor, savunmasız öz-nefretin doğurduğu bir acımasızlığa ve saldırganlığa dönüşüyor. Çaresizlik ve hınçla gerçekleştirdiği trajik eylem kasabanın düzenini alt üst ediyor ve Lidia’yı omuzlarında yerine getirilmemiş bir intikam yüküyle baş başa bırakıyor.

Yerel madenciler transların hareketine kısıtlamalar getirmeye karar vererek evlerine girip zorla gözlerini bağladığında, trajedi ile absürt gülmece iç içe geçiyor. “Kadınların” bu işgali hem kabullenmeleri hem de beklenmedik şekilde altüst etmeleriyle farklı bir viraj alan film, bu dönemeçle yavaş yavaş gerçeküstü sembolik bir yola giriyor ve “Flamingo’nun Gizemli Bakışı” gerçek dünyadaki baskıları, batıl inançları, ötekileştirmeleri, büyülü gerçekçiliğe varan, neredeyse şiirsel incelikli dokunuşlarla bir araya getiriyor. Nefrete empatiyle karşılık vererek onu yumuşamaya zorluyor, ancak ağır adaletsizlik karşısında uzlaşmaz bir toplumsal ihtiyaç söz konusu olduğunda gardını katiyen indirmiyor…

Günümüzde AİDS artık kontrol altına alınmış kronik bir hastalığa dönüşmüş olmasına karşın, 1980’lerde ölümcül bir hastalık olduğu yıllarda geçen bu benzersiz şiirsel ve büyüleyici film, son dönemde tüm dünyada eşcinsellik karşıtı ve özellikle trans haklarını kısıtlamaya yönelik çabalar göz önüne alındığında beklenmedik derecede güncel, trans düşmanı ve transların avlanmasını öngören bağnazlığa sert bir eleştiri niteliğinde.

Yansıttığı aşk, ister basit ister karmaşık, ister romantik ister platonik, ister cinsellik ister annelik olsun, “Flamingonun Gizemli Bakışı”, karakterlerinin belleğinde birbiriyle savaşan vahşetle şefkati ustaca dengeleyerek son derece dokunaklı doruklara ulaşıyor.

Yönetmen / Senaryo : Diego Céspedes

Görüntü Yönetmeni : Angello Faccini

Kurgu : Martial Salomon

Müzik : Florencia Di Cancilio, Vincent Arnardi

Oyuncular : Tamara Cortes, Paula Dinamarca, Matias Catalan, Pedro Munoz, Claudia Cabezas

İspanya-Şili-Fransa-Almanya-Belçika / Dram / 104 Dk.

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz