Gündüz Apollon Gece Athena
HAYALETİMİZ EKSİK KALSIN
Bu hafta vizyona giren yapım, aldığı ödüller ile bende şaşkınlık yarattı. Zira birçok nitelikli yapımın yüzüne bakılmayıp, dağınık, daha önce Atıf Yılmaz’ın üstelik yine kadınların meselesine sahici bir yaklaşımla ele aldığı kimi fantastik, hayaletvari karakterlerle örülü film örnekleri de bulunurken, Ezgi Çelik, Selen Uçar, Lale Mansur, Deniz Türkali gibi iyi bir kadrosu olsa da, boyundan büyük hedefli bir işe girişen filmin nitelikli ödüllerle taltifini anlamak mümkün değil. İsmine mi kanılıyor, kadınların erkek zorbalığına ilişkin sorunlarını ele almak ya da politik mesajı içine bir nevi sızdırmak bir filmi başlı başına estetik değer bakımından nitelikli kılmaya mı yetiyor, bunu anlamadım.
Her ödül alan film izlenir mi?
Bu haftaki kısır vizyon döneminde, belki de tek tesellimiz gidebilenler için festivalde henüz prömiyere bile çıkmayan filmleri izlemek olacak. Geçen hafta Ayvalık Film festivali ile başlayan festival maratonu, bu hafta Adana Altın Koza ile devam edecek. Ve sonrasında ise Antalya bizleri bekliyor olacak. Yine de biz vizyona şöyle bir baktığımızda eski filmlerin yeniden gösterimlerine şahit oluyoruz. Bunun kuşkusuz çeşitli nedenleri var : En başta da insanların geçmişte güzel tat bırakan, kendileri için beklenti bakımından hayal kırıklığı yaratmayacak filmleri dev ekranda izlemenin verdiği seyir keyfi. Ancak sinema sektörünün bu durumdan çıkartması gereken dersleri de var. Kötü salon deneyimleri, seyir keyfinin ve alışkanlıklarının platformların çıkması ile kısmen dönüşüme uğraması ya da bilet fiyatlarının can yakıcı etkileri çok fazla. Ama bence sinema ile uğraşan bizlerin de şapkayı önlerine koymaları gerekiyor. Filmlerin gittikçe birbirine benzemesi ya da toplumsal içerikten kopuk, kasaba yaşamlarına sıkışmış ya da tamamen festivallerde tatmin duygusu ile çekilmiş, ismi oldukça cafcaflı kimi filmlerin sinemaya olumsuz etkilerini de görmek gerek.
Bu hafta daha önce Ramin Matin’in başarılı filmi “Kusursuz”ların senaryosunda ismine denk geldiğimiz Emine Yıldırım’ın ilk uzun metrajlı filmi olan ve Tokyo’dan ödülle dönen, İstanbul Film Festivalinde SİYAD, Ankara’da ise Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivalinde ise FIPRESCİ ödüllerine uzanan “Gündüz Apollon Gece Athena” filmi de ne yazık ki iyi niyetli bir çalışma olsa da, tamamen isminden kurgusuna ve final kısmına dek festival için çekildiği anlaşılan bir yapım. Arka planında mitoloji, arkeoloji, kadim ve güncel siyasal bakışa göndermeler ile kadının varoluş sorunlarına dek birçok sorunlu alana temas edilse de bence tam olarak muradına eremiyor.
Defne’nin Hayalleri, Hayaletleri
Konusuna değinirsek; Defne (Ezgi Çelik) yetimhanelerde büyüyen, bu nedenle nüfus kağıdında anne ve babası Havva ve Âdem olarak geçen, önemli bir özelliği olarak hayaletlerle iletişim kurabilen biridir. Annesinden kalan bir ağaçla çekilen fotoğrafın izinden, annesini bulma amacıyla Side Antik Kentine giden Defne, burada başka hayaletler ve hayatlarla karşılaşır. Bunlar arasında en baş karakter olan Hüseyin (Barış Gönenen), solcu bir kimlik olarak düzenin gadrine uğrayan, mezarı bile bilinmeyen biridir. Ancak sürekli şiveli ve esprili konuşması ile bu politik dram bilinçli olarak biraz geri plana itilmiş. Ve bence konuşmasından hareketlerine değin tamamıyla bir karikatür çizim olarak ortada durmakta.
Son kısımlardaki Cumartesi Anneleri haberi olmasa handiyse biz onun politik bir karakter olduğundan bile haberdar olmayacağız. Hayalet de olsa izleyici bu karakteri biraz daha derinlikli tanımak istemez mi? Diğer ana karakterlerden olan Nazife (Selen Uçar) ise, genç yaşta kocasını öldürerek evinden kaçan, kızı Hazar’ı bırakan bir karakterdir. Onun kızına geçmişin kimi gerçeklerini anlatma mücadelesine Defne de dahil olur. Ve bir de Kralların gazabına uğrayan dilsiz bir mitolojik kahraman da bu hikâyeye dahil olur. Pansiyon işleten Selma’nın ise oldukça karikatür çizilen ölen kocasının hayaleti ise bu kez iyi hayaletlerin yanında kötü bir hayalet olarak resmedilmiş. Ancak tüm bu verilenler filmin iki saatinde sunularak izleyicinin zaten alışkın olmayan fantastik / hayalet / büyülü gerçekçi benzeri hikâyeye ortak olmasına engel oluyor. Yine kendisi köklerini arayan, ismini bile Apollon söylencesindeki Defne’den alan Defne’nin bu arayışına konunun dağınıklığı nedeni ile ortak olamıyoruz. İlk kısımlarda Ezgi Çelik’in mesafeli oyunculuğunun da etkisi ile kahramanla samimi ve sıcak bir ilişki de kuramıyoruz.
Filmin ikinci diliminde Defne biraz daha Hüseyin’in söylemlerinin etkisi ile yumuşak görüntü sergilese de, konuya birçok dünya meselesinin dahil olması nedeniyle yine sahici bir inşa sağlanamıyor. Köksüzlük üzerine fantastik / hayalet dünyasından bir pencere açılması gerekirken, belki de Latinize o büyülü gerçekçi kıvamın yerel bir havası verilmesi gerekirken uzun çekimlerle, sürekli yan hikayelerle ve bazı yerlerdeki bence kötü oyunculuklar ile kurulu film, “zaten yeterince inli cinli filmimiz var bir de hayaletler eksik kalsın” dedirtiyor. Bence Defne etrafındaki hayalet hikayeleri ve annesi ile olan meselesi iyi çizilmiş olsaydı murat edilen amaç bir bakıma sağlanabilirdi.
Daha İyi Örnekler İçin Referans : Atıf Yılmaz
Sonuç olarak; bu hafta vizyona giren “Gündüz Apollon Gece Athena”, aldığı ödüller ile bende şaşkınlık yarattı. Zira birçok nitelikli yapımın yüzüne bakılmayıp, dağınık, daha önce Atıf Yılmaz’ın üstelik yine kadınların meselesine sahici bir yaklaşımla ele aldığı kimi fantastik, hayaletvari karakterlerle örülü film örnekleri de bulunurken, Ezgi Çelik, Selen Uçar, Lale Mansur, Deniz Türkali gibi iyi bir kadrosu olsa da, boyundan büyük hedefli bir işe girişen filmin nitelikli ödüllerle taltifini anlamak mümkün değil. İsmine mi kanılıyor, kadınların erkek zorbalığına ilişkin sorunlarını ele almak ya da politik mesajı içine bir nevi sızdırmak bir filmi başlı başına estetik değer bakımından nitelikli kılmaya mı yetiyor, bunu anlamadım. İşte o zaman yazımın başındaki soruna tekrar dönmüş oluyoruz. Abartıyorsun, bu denli ödüllere boğulan filmde vardır bir hikmet diyorsanız o zaman buyurun sinema salonlarına. “Gündüz Apollon Gece Athena” bu hafta vizyonda.
Yönetmen / Senaryo : Emine Yıldırım
Görüntü Yönetmeni : Barış Aygen
Kurgu : Selda Taşkın
Müzik : Barış Diri
Oyuncular : Ezgi Çelik, Barış Gönenen, Selen Uçer, Gizem Bilgin, Deniz Türkali, Lale Mansur, Melih Düzenli, Neyra Kayabaşı
Türkiye / Dram-Komedi / 112 Dk.