Her Şey
Her Şey filminin yönetmen koltuğuna Kanada doğumlu ” Jean of the Joneses(2016)” filmi ile sinemaya adım atan genç yönetmen Stella Meghie oturmuş. Genç yönetmenin ilk filmi de fena değildi ama bu filmini daha çok sevdim. Hikaye, yazar Nicola Yoon’un tüm dünyada en çok satan aynı isimli romanından senaryolaştırılmış. Kitapta anlatılanların birkaçı senaryoya dahil edilmediği için hayli akıcı ve okumanıza değecek olan romanı da okumanızda fayda var.
Madeleine Whittier(Amandla Stenberg), 18 yaşında bir genç kızdır. Halk tarafından çok bilinen ancak nadir görülen AKİY (Ağır Kombine İmmün Yetmezliği) diğer adıyla ”Balon Bebek Hastalığı”na yakalandığı için camlarla korunan bir evde doktor olan annesi Pauline (Anika Noni Rose) ile birlikte dışarısı ile irtibatı olmadan yaşamaktadır. Birgün evlerinin karşısına yeni bir aile taşınır. Ailenin aynı yaşlardaki oğlu Olly (Nick Robinson) ile göz göze gelen Madeleine, daha sonra delikanlının cama yazdığı telefon numarası ile mesajlaşmaya başlar. İlişkilerini telefon ve internet sayesinde geliştiren gençler aşka yelken açarlar…
Yukarıda kısaca özetlediğim hikayede filmden tat almanız için spoiler vermekten kaçındım ancak şunu söylemeden de edemeyeceğim. Hikayenin finali hayli sürprizli. Şaşıracağınız bir son! Şu sıralar olmasa da olur tarzı romantik-dram türü filmlerin sıkça görüldüğü günlerde bu film kızgın kumlardan serin sulara atlamak gibi bir şey. Filmin adı ile söylemek gerekirse ”Her Şey”. Hikaye, herkesin anlayabileceği sade ve yalın bir anlatıma sahip. Tablo gibi görüntülerin yanına harika müzikler eşliğinde iyi oyunculuklar da eklenince seyri keyif veren bir iş çıkmış ortaya. Bunda kurgunun da payı büyük tabi ki! Her zaman söylerim, kurgu bir filmin can damarıdır. Kurgu aksarsa film de aksar. Bu kadar net.
Hikaye, kesinlikle ve kesinlikle insanları duygulandırıp ağlatma üzerine kurulmamış. Sadece, yüzünüze şiddetli bir tokat indirerek bir ders verip uyanmanızı sağlıyor. Günlük yaşantımızda küçücük şeyleri kendimize dert ediniyoruz. Yani Atalarımızın deyişi ile Pireyi deve yapıyoruz. Oysa çevremizde, dermansız dertlere yakalanan o kadar çok insan var ki! Bilmiyoruz, bilemiyoruz ve sanıyoruz ki bizim derdimiz daha büyük. Oysa kazın ayağı maalesef öyle değil. İşte bu film mükemmel anlatımı ile daha ilk karesinden sizi yakalıyor ve sıkmadan eşsiz bir hayat dersi veriyor. Hayat o kadar çok bilinmeyen dertlerle dolu, o kadar çok hastalıklarla dolu ve o kadar kısa ki… Mümkünse, elinizde ne varsa onunla yaşayıp hayattan keyif almaya bakın ve mutlaka sevin. Sevgi ”Her Şey”in ilacıdır.
Sözün özü: Böyle değişik ve güzel hikayeler nadiren ziyaret eder sinema salonlarını. Bu nedenle değişik bir hikayeye sahip, sıkılmadan keyifle izleyebileceğiniz filmi sakın kaçırmayınız. Sinemaya gidemiyorsanız DVD’sini bulup mutlaka izleyiniz. İyi seyirler.