Hind Rajab’ın Sesi / The Vocie of Hind Rjab
Karanlıkta Yitirilen Sesler
Filmin finalinde yaşanan olayın gerçek görüntüleri de gösteriliyor. Film bittiğinde, tek bir boş koltuğu olmayan sinema salonunun ortasına düşen sessizliği, sadece ağlayan insanların bozmasına tanık olmak epey rahatsız ediciydi. O salondan kimisi utanarak kimisi üzülerek kimisi de sinirlenerek çıktı; ama bunun dışında Gazze’de yaşanan her şey aynı kalmaya devam etti, ediyor. Fırsatınız olursa filmi sinemada görün, ancak mutlaka görün.
Masumiyetin Yankısı
Yönetmenliğini ve senaristliğini Kaouther Ben Hania’nın yaptığı Hind Rajab’ın Sesi; Brad Pitt ve Joaquin Phonenix gibi isimlerin uygulayıcı yapımcılar arasında olduğu, prömiyerini 82. Venedik Film Festivali’nde yapan Tunus filmidir. Uluslararası En İyi Film kategorisinde Tunus’un Oscar aday adayı olduğunu ekleyelim. Gösterildiği Venedik’te 23 dakika boyunca alkışlanan nadir filmlerden biri oldu. Festivalde Jüri Büyük Ödülünü (Silver Lion) kazandı. Filmde yer alan oyuncularsa şöyle sıralanıyor: Motaz Malhees, Saja Kilani, Amer Hlehel ve Clara Khoury.
Film, 6 yaşındaki Hind Rajab’ın 29 Ocak 2024’te Gazze’de ailesiyle birlikte bir arabada beklerken İsrail’in düzenlediği saldırıda öldürülmesi ve onun ölmeden önce kalan son zamanlarında yardım merkeziyle yaptığı konuşmalarına odaklanıyor. Filmin hem alametifarikası hem de trajedi olarak addedeceğimiz özelliğinin, filmde duyduğumuz Hind’e ait sesin gerçek kayıtlardan alındığının bilinmesi söylenebilir. 1,5 saatlik süresi boyunca seyirciyi ekrana kilitliyor. Film gerçek olaylara dayanıyor; ama filmin gerçekliğinden ziyade Hind’in sesini duymak, onun yardım isteyen çocuk sesinin tınısını işitmek epey vurucu bir etki yapıyor. Filmi izlemek yeterince zorken, filmin eleştirisini kaleme almak izlediklerimi tekrarlamak gibi geliyor.
Yılın en iyi filmi değil. En iyilerinden biri bile değil; ama yılın en unutulmaz filmi olduğu söylenebilir. Filmin kurgusu iyi tasarlanmış. Zihnimiz bir saniye bile filmden kopmuyor, hikayenin gerçekliğiyle savaşıyor. Gerçeklerle yüzleştirmesi açısından iyi olmasına rağmen, etik açıdan bu film hakkında ne düşüneceğimi bilmiyorum. Hind’in sesi olarak gerçek kayıtların kullanılması bunu bir dramatik kurgu film olmaktan uzaklaştırıyor; oysaki bu oyuncularla çekilmiş kurgu bir film. Bunu belgesel olarak tasarlasalardı belki Hind’in sesinin kullanılması daha uygun olabilirdi. Kurgu bir filmde gerçek kişilerin seslerinin kullanımı filmi pazarlayan özellik oluyor ve bu durum hikayeyi anlatmak istediklerinden bir miktar uzaklaştırıyor. Etik kavramı da burada devreye giriyor.
Kurguyla iç içe geçen bir gerçeklik duygusu seyirciyi karmaşaya sürüklüyor. Venedik Film Festivali’nde yarıştığı diğer filmler gibi tamamen kurmaca bir film olsaydı yine de Jüri Büyük Ödülü’nü kazanır mıydı diye sorgulatıyor. Diğer taraftan, filmin gerçekliği Altın Aslan almaya yetmedi mi diye düşündürüyor. Gerçek ses kayıtlarının kullanılması görüntüyle değil de ses aracılığıyla yaşanan trajediyi ortaya çıkarıyor. Bu özelliği akıllara The Zone of İnterest filmini getiriyor. Orada da şiddetin korkunçluğu görüntülerle değil de ses aracılığıyla ifade ediliyordu. Filmin görüntülerinin değil de seslerinin filmi izleyici için unutulmaz yaptığı herkesin ortak düşüncesi olacaktır.
Bir Sesin Ölümü, İnsanlığın Sessizliği
Film bombaları, silahları, askerleri göstermiyor. Psikolojik ve duygusal bir yıkım sağlıyor. Savaşı Filistin’den alıyor ve onu bir yere ait olmaktan çıkarıyor. Savaş artık duyguları hedef alarak mekânsal algıların ötesine taşınıyor. Savaş Filistin’de yaşanırken, Hind’in sesi aracılığıyla kendisine tüm dünyada yer buluyor. Hind’in korkusu, yalnızlığı, bekleyişi ve ara ara gelen sessizliği hepimizin duyguları haline geliyor. Film, savaşı seyirci için görsel bir pornografi kompozisyonundan kurtarıp, savaşın ahlaki boyutuyla yüzleştiriyor. Kolektif bir bakışla izlediğimiz filmde Hind’in sesi tarihe de sesleniyor.
Günümüz şartları dolayısıyla sinema filmleri ödüllendirilirken, filmin en iyi film olduğuna değil de dünyaya verdiği mesaj öncelik kazanıyor. Hemen öncesinde yapılan Cannes Film Festivali’nde de It Was Just an Accident filmiyle Cafer Panahi’nin filmi Altın Palmiye’yi kazamıştıı; fakat filmi izleyip değerlendirenler arasında filmin ortalama bir film olduğunu söyleyenler çoğunluktaydı. Bu da bize Filistin Savaşı’nın kültür ve sanat üstündeki etkilerini gösteriyor. Politik sinemayı ödüllendirerek savaşa dikkat çekiliyor. Ne kadar etkili oluyor, bilmiyorum; ancak Hind Rajab’ın Sesi’nde yönetmen, ‘’unutma’’ ve ‘’izleme’’ fiilleri arasında etik bir denge kuruyor. İzlemek bir eyleme dönüşmeli diyor, duyguların karmaşasına değil. Filmin savaş karşıtlığının seyirciye ulaşması aynı zamanda bir sorumluluk alma bilincine davet ediyor.
Hind Rajab’ın Sesi; savaşın, çocukların güvenliği üzerindeki etkisini güçlü bir şekilde ele alıyor. Hind’in çocuk sesinde duyduğumuz korku, arabada onunla olan akrabalarının öldüğünü tam olarak anlayamaması, onların uyuduklarını düşünmesi ve yaşadığı yalnızlık hissini her haliyle hissediyoruz. Hind’in sesi; savaş, çocuk hakları, yardım örgütlerinin rolleri gibi temaları tekrar tekrar düşündürüyor. Dünya halkları olarak, Filistin Savaşı’nın neresinde yer aldığımızı ve insani olarak bu savaştaki konumumuzu sorgulatıyor. Filmin böyle büyük bir festivalde yer alması, üstüne festivaldeki ikinci önemli ödülü kazanması filme uluslararası bir görünürlük sağlıyor. Duygusal açıdan yoğun bir film olması izleyiciyi zorluyor, ama filmin politik doğruculuğu bazı ülkelerde sansüre takılabileceği düşüncesini de akıllara getiriyor. Hiç gösterime girmeyeceği ülkeler olacaktır. Ben filmi Ankara Filmekimi kapsamında izledim. Filmekimi sınırlı sayıda şehirde gösterildiği için filmin yeterli izleyiciye ulaştığını zannetmiyorum. Türkiye vizyon tarihine dair bir bilgi henüz bulunmuyor. Aynı şekilde filmin Türkiye dağıtımcısı da görünmüyor.
Filmin finalinde yaşanan olayın gerçek görüntüleri de gösteriliyor. Film bittiğinde, tek bir boş koltuğu olmayan sinema salonunun ortasına düşen sessizliği, sadece ağlayan insanların bozmasına tanık olmak epey rahatsız ediciydi. O salondan kimisi utanarak kimisi üzülerek kimisi de sinirlenerek çıktı; ama bunun dışında Gazze’de yaşanan her şey aynı kalmaya devam etti, ediyor. Fırsatınız olursa filmi sinemada görün, ancak mutlaka görün.
Yönetmen / Senaryo : Kaouther Ben Hania
Görüntü Yönetmeni : Juan Sermiento G.
Kurgu : Qutaiba Barhamji, Kaouther Ben Hania, Maxime Mathis
Müzik : Amine Bouhafa
Oyuncular : Saja Kilani, Motaz Malhees, Clara Khoury, Amer Hlehel
Arabistan / Dram / 89 Dk.