Siyah Telefon 2 / Black Phone 2

TELEFONU MEŞGULE ALABİLİRİZ!

‘Black Phone 2’, başarısız (korku) devam filmlerine eklenen başka bir halka.. Eğer yönetmen ilk filmin fikir ‘tohumlarını’ daha özenle büyütmüş olsa kuşkusuz daha akılda kalır bir film izlerdik. Kısaca ‘yazık olmuş’!

OrtaKoltuk Puanı:

 

İLK FİLM TATSIZDI, BU DAHA DA TATSIZ

Her şeyden önce şunu belirtmekte yarar var : filmin Türkçedeki ismi yetersiz… Belki tamamen yanlış değil ama eksik bir çeviri barındırıyor. Çünkü her ne kadar ‘Black phone’nun kelime kelimesine tercümesi ‘siyah telefon’ olarak yorumlanabilse de buradaki ‘black’ ifadesi sadece bir rengi değil aynı zamanda filmini tonuna uyan lanetli, karanlık gibi bir ‘alt anlam’ da taşıyor.

2021 yılında çekilen ilk ‘Black phone’ filmi bütün kusurlarına rağmen ağzımızda çok lezzetli bir tat bırakmamıştı : hikaye bazı olayların sonunu getiremese ve korku türünde yeni bir ‘kapı’ açamasa da yine de karşımızda sıradan korku filmlerinin sık sık kullandığı sınırları ‘esnetmeye’ çalışan, yer yer bazı özgün ‘kıpırtılar’ veren bir yapım vardı. Dört sene sonra gelen bu devam filminde yönetmen koltuğunda yine Scott Derrickson’un oturması, uyarlandığı kitaptaki hikayenin devamı üzerine ilerleyecek olması ve ana karakterlerin tekrar filme katılması belli bir beklenti yaratıyordu.

Ne yazık ki karşımızda olan sadece ilk filmde sunulan şeyleri tekrar ‘geveleyen’ bir devam filmi değil aynı zamanda da bizce ilk ‘Black phone’nun serpiştirdiği bazı parlak fikir ‘kıvılcımlarını’ da söndüren, adeta üzerlerine toprak atan bir yapım… İşin daha üzücü kısmı, filmin ilk yarısının belli bir düzeyde ilerlerken ikinci yarısının hikayeyi ‘tepetaklak’ etmesi oluyor. Filmden geriye fazla bir şey kalmıyor.

Hikayeden bahsedecek olursak : ilk olayların üzerinden yıllar geçmiş, Gwen ve abisi Finney halen babaları ile beraber aynı evde yaşayan ve normal bir hayata dönmüş iki gençtir. Ancak zamanında onlara musallat olmuş ‘Grabber’ (bizdeki adıyla Gaspçı) peşlerini bırakmamıştır ve sık sık Gwen’in rüyalarında onu tehdit etmeye ve ona zarar vermeye çalışmaktadır. Bu durumdan kurtulmak için Gwen, Finney ve Gwen’in flörtü diyebileceğimiz Robin zamanında annelerinin gittiği bir ‘Hristiyan’ kampına gitmeye karar verirler. Ancak astıran fırtına, onları ve kamp personelini mahsur bırakacak ve Grabber için eşsiz bir fırsat sunacaktır.

NEREDESİN FREDDY?

Black phone’nun ve kötücül varlığı Grabber’ın bizce en büyük özelliklerinden birini tabii ki rüyalar aleminde dolaşması ve buradaki hakimiyeti oluşturuyor. Filmdeki asıl tehdidin rüya veya sanrılar dünyasında var olması, ister istemez bu türün artık ‘kült’ mertebesine ulaşmış ‘Elm Sokağında Kabus’ serisini hatırlatıyor. Hatırlanacağı üzere yönetmen Wes Craven, o seride eski bir çocuk katiliyken mahalledeki ebeveynler tarafından yakılarak öldürülmüş Freddy Kruger’ın rüyalar aleminde tekrar hayat bulup bu sefer bu ailelerin ergen çağdaki çocuklarının peşine düşmesini anlatıyordu. Freddy bu ergenlerin bütün fobilerini kullanıyor, onlarla istediği gibi oynuyor ve sonrasında onları da genelde oldukça hunhar bir şekilde öldürüyordu. Bütün bu olaylar rüyalarda geçtiği için kurban genç dışında yaşananları kimse görmüyor ama rüyadaki ölümcül yaralanmalar gerçek dünyada da gerçekleşiyordu.

Grabber karakteri ise Freddy’ye göre daha ketum, daha plansız ve bir anlamda daha az ‘eğlenceli’! Freddy genelde kendi evreninde kurbanını kıstırmayı tercih ederken Grabber bir anlamda değişik mekanlara daha rahat sızabiliyor, evi olarak genelde minibüsünü kullanıyor.

Ancak ‘Black Phone 2’ nun sorunu şu noktada başlıyor: özellikle filmin ikinci yarısında, başlarda sadece Gwen’e ve Finney’e rüyalarında musallat olan Grabber, bu sefer fırtına yüzünden kampta mahsur kalmış 6-7 kişinin her birine saldırabiliyor, ağır yaralar verebiliyor. Tamamen uyanık ve kötücül varlıkla eski bir hesabı olmayan bu karakterlerin de hedef tahtasına konulması hikayenin tutarlılığını ciddi anlamda zedeliyor.

PANİK HALİNDE BAĞLAMAYA ÇALIŞMA…

Tutarlılık açısından ağır hasar alan hikaye en azından gizem ve açıklanamayan sırlar tarafından güç kazanmaya çalışıyor. Filmin ilk yarısında belli ölçülerde bir esrar taşıyan Grabber’ın geri dönme nedeni, Gwen ve Finney’in annesinin söz konusu kampta yaşadığı olay veya bunun getirdiği sonuçlar gibi kuşkular sonrasında adeta ‘çabuk bir şekilde açıklayalım’ der gibi birkaç dakikada çözümleniyor. ‘Grabber hangi nedenden döndüğü, annesinin neden bunları yaşadığı, kim kime kızdığı, kim hangi hatayı yaptığına vb.’ sorulara dair bize ekspres halinde bize saçılan bilgiler tatmin etmekten oldukça uzak ve sıradan şeyler….

Aslında Gwen’in rüyalarında belli bir görsel güç var : artık post prodüksiyon aşamasında çok kolay bir şekilde yapılsa da bu sekanslardaki çarpık ve sallanan kamera açıları, görüntü kalitesi düşük ve ‘gren’li çekim ve zifiri karanlıkla flört eden ışık kullanımı etkileyici bir atmosfer kurmayı beceriyor. Hatta belki bu sekansların Grabber’ın net bir şekilde göründüğü ve harekete geçtiği sahnelerden bile daha irkiltici olduğunu söyleyebiliriz.

Sonuçta ‘Black Phone 2’, başarısız (korku) devam filmlerine eklenen başka bir halka.. Eğer yönetmen ilk filmin fikir ‘tohumlarını’ daha özenle büyütmüş olsa kuşkusuz daha akılda kalır bir film izlerdik. Kısaca ‘yazık olmuş’!

Yönetmen : Scott Derrickson

Senaryo : Scott Derrickson, C. Robert Cargill

Görüntü Yönetmeni : Pär M. Ekberg

Müzik : Atticus Derrikcson

Oyuncular : Mason Thomes, Madeleine McGraw, Ethan Hawke, Demian Bichir, Miguel Cazarez Mora, -Arianna Rivas, Jeremy Davies, Rebecca Clarke, Anna Lore, Maev Beaty, Graham Abbey, Simon Webster

ABD / Korku-Gerilim / 114 Dk.

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz